Vejetaryen / Han Kang..
Son dönemde en çok okumak istediğim, zira en çok merak ettiğim kitapların en başındaydı, kendileri. Öyle ki 2016 Booker ödülünü de kazanınca artık bi zorunluluk oldu :) Ancak okuduğumda gerçekten beni çok ama çok şaşırttı. Bir kere kesinlikle, isminden ötürü kafamda canlandırdığım ve öngörüde bulunduğum konudan tamamen farklı bir öyküyle karşılaştım. Ve beni gerçekten çok şaşırttı.
Nasıl bir zihnin, nasıl bir yaratıcı aklın, yaratıcılığın, zekanın, hayal gücünün... her ne derseniz deyin işte onun ürünü olduğuna inanamadım. Kendi çapımda, kendi anlayışım çerçevesinde ve kendi kanımca ifade edecek olursam; bir kere öyle okuyucusuna bir şey öğretmeye, anlatmaya, ispatlamaya çalışan bir konusu, hikayesi yok. Bir durumu, kadına, kadınlığın yaşadığı bir durumu, tamamen bambaşka bir düzlemde, inanılmaz bir görsellikte sunuyor. Evet görsellikte, çünkü yazım olmasına rağmen öyle bir anlatıyor, tasvir ediyor, zihninizde canlandırıyor, ve tüm bunları sadece 160 sayfada yapıyor ki her ley gözünüzde, zihninizde, hayalinizde canlanıyor ki inanamazsınız. Resmen öööle izliyor gibi bir şey oluyor ve siz de buna inanamıyorsunuz. Öyle ki şahsen ben, öyle atraksiyonlu bir öykü olmamasına rağmen kaç kez kendimi, dehşet kaptırmış olarak okurken yakaladım ki! Öyle bir okurken sizi okuma girdabına sokuyor ki bulunduğunuz ortamı, bir kitap okuduğunuzu dahi unutuveriyorsunuz. Kendimi resmen hızla frenleyip durdurup çektim kaç kez. Ancak dediğim gibi, bu hissi, öyle cancanlı bir hareketlilik olmayan düz öyküsüyle yaptı!
Tüm bu dediklerim tamamen edebiyatsallığı açısından. Ki bence, ödülü almasının nedeni de bu. Öyle ki vaktinde Orhan Pamuk’un ve bir diğer İtalyan yazarın da aldığı ‘tek bir eserden ziyade bir yazarın toplu eserlerine verilmiş Man Booker ödülü de bu sebeple verilmiş.
*In 2016, the English translation won the Man Booker International Prize for fiction, with the judging panel citing it as "unforgettably powerful and original". The book became the first winner of the prize for which only one work of the author was judged, as compared to previous prizes which were awarded for collective works by an author. The novel beat The Story of the Lost Child by the Italian writer Elena Ferrante and A Strangeness in My Mind by the Turkish writer Orhan Pamuk, both of which were considered as frontrunners.
Konusuna gelince ise, ne yazık ki gerçekten rahatsız edici bir konu. Siz farkında olmadan bayağı bir zihninize, bilinç altınıza işliyor ve rahatsız ediyor. En azından beni öyle yaptı. Öykü çok katmanlı olduğu için ip ucu da vermek istemiyorum ancak ne ye kime üzüleceğinizi şaşırıyorsunuz.
Zaten daha önce, her Uzak doğu filmi yorumumda çokça dediğim ve o yörelerin özellikle filmlerini izleyenlerin bileceği üzere, çok garip bir kültürleri var. Yani insan şaşıp kalıyor. Bu güne kadar izleyip de unuttuğum, benim içimi rahatsız etmeyen bi tane daha Uzak doğu filmi olmadı! Ahan da şimdi de nur topu gibi bi de kitabım oldu!
Kısacası rahatsız edilmeye hazırsa zihniniz, edebiyat açısından etkileyici bir kitap olarak deneyebilirsiniz. Ancak hazır olun derim! Çünkü tüm şiddeti ve şiddetin-cinselliğin pornografisi içinize oturtabilir. Ancak en azından öylesi bir baskıcılığı, statükoyu, kanıksamışlıklığı, hüznü, bastırılmışlığı, kabul edişi bir de bu açıdan görmüş olursunuz!
Meraklısına: Kitabı oluşturan üç öykünün asıl çıkışı olan esas öyküyü okumak isterseniz:
Comments
Post a Comment