Gece Geçen Gemi / Pınar Eğilmez..

[ENG is below]

  • Açıkçası Pınar Hanım’ın tarzını çok seviyorum.
  • Özgeçmiş kısmında “zamanın kurguda hızlı, gerçek hayatta hızlı akmasını sever” yazıyor. Gerçekten bunu hem bu kitabına hem (bağlantılı) önceki 2 kitabına [Uçan Tabut ve Tanık] tam olarak uyguladığını düşünüyorum. Bu çok hoşuma gidiyor.
  • Diğerleri gibi bunu da bir çırpıda yuttum. Gerçekten öyle bir hızlı akıyor ki kurgu, siz o hızla her şeyi bir anda öğrenmek istiyor ve elinizden bırakamıyorsunuz. Ben de o temposunu seviyorum açıkçası.
  • Bir de kendi adıma o hız bağlamında, pat pat pat diye, okurken aklınıza gelmeyecekleri yapıyor ki hani yok canım onu da yapmaz böyle olmaz denilenlerin hepsini önümüze seriyor&bir şekilde öykü ilerliyor. Bu bana inanılmaz geliyor.
  • Diğer taraftan bence derinliği&frekansı artmış şekilde bu kitapta daha fazla psikolojik incelemelere yer vermesi çok hoşuma gitti. Belki de kendi adıma da hayatımda psikolojik konulara daha yakın okumalar yaptığım için bunları daha rahat fark ettim bu seferinde, orasını bilemeyeceğim. Ancak bunu bilince, kurgu dahilinde görerek okumak ve anlamak çok daha keyifli oldu.
  • Karakterleri&olayları birbirine bağlaması dışında en çok sevdiğim özelliklerinden biri de araya serptiği espriler oldu. Öyle travmatik olayların arasında tebessüm ettirmesi çok hoşuma gidiyor açıkçası, yazarın.
  • Bu sefer özellikle keşke üçü bir arada bir dizi şeklinde yapılsa diye içimden geçirmedim değil. Bence şahane olur.
  • Demeden geçmek istemem ki kitabı daha bitirmeden, önceki 2 kitabı elime alıp karakterlerin öncesi sonrası bağlantıları olup olmadığını hatırlama aşermesi yaşadım.
  • Ve baktığımda çok şaşırarak gördüm ki 8 sene içinde aklımda kalan öyle sahne&karakterler olmuş ki bunların hepsinin onun kitaplarından olduğunu hatırlamak müthiş.
  • Bu kitapta da aynı şekilde şimdiden kafamda yer alan, hüzünlü de olsa çok çarpıcı birçok durum oldu.
  • Velhasıl kelam zaten öncekileri okuduysanız onlarla bağlantılı olması sebebiyle elinize alacağınızı biliyorum. Mutlaka da almalısınız.
  • Yazarla tanışmadıysanız da çok şanslısınız, 3 kitabı arka arkaya okuma+o sürekliliği yakalama açısından çok daha iyi bir noktada olduğunuzu sevinerek söylemeliyim.

Bir de dedi ki "Ben senin etini kazıdım. Etinde çukurlar açtım. O çukurlara tohumlar ektim. Günü gelince bir yağmur yağacak. O tohumlar yeşerecek. Ne zaman bilmem. Ama o tohumlar gün yüzü görecek. O zaman dediklerimi anlayacaksın. O gün gelene kadar ektiğim tohumları bağrında koru e mi?”

Aklımızın içinde iri iri köklenmiş şeyler vardır. Kemikleşmiş, tutunduğu zeminle kaynaşmış şeyler. Onları yerinden sökmeyi bırak, azıcık kıpırdatmak için bile çok büyük bir olayın olması gerekir. Öyle sanırsın. Öyle sanıyordum. Öyle değilmiş. "Hadi canım!" diyeceğin küçücük bir sahne, çıplak gözle çözemediğin bir sihirbazlık oyunu gibi; zihninin koridorlarından birinde dikili koca bir binanın koca koca beton katlarını, iskambil kağıtları gibi şıkır şıkır devirir, bir üflemesiyle süpürür, geriye kalan temel boşluğuna da izini kaybettiğin ruhunu üflermiş.

Ertesi sabah uyandığımda cin gibi fırladım yataktan. Ben kendimi bildim bileli hep o dinç uyananlardandım. Hani herkesin gıcık olduğu. Ama bu sefer duble enerjik uyandım. Böyle bir gündem ve duygu karmaşası, çoğu insana akşama kadar yorganın altında travmalardan travma beğendirir. Bana ise sabah ezanıyla Viyana'yı yeniden kuşattırır. "Aaa" derler, "deli gelmiş! Hoş geldin deli."

Güzel kokan çiçeklerin, kurnaz tilkilerin veya kutu kutu pense ahalisinin hiçbirinin bunu bildiğini sanmam. Ama mavi meyveler veren dişi kurtlar, her kahramanın kendi anti-kahramanını kendi cebinde taşıdığını bilir.

İyiler de var dünyada. Katıksız iyiler. Duruyorlar öyle hiçbir şey yapmadan. Sadece iyi olarak duruyorlar. Kıpırtısız. İşte onların her biri bir başına bin kötüye denk geliyor olmalı. Öyle değil mi?

***


[in ENG]

The Ship That Passed at Night / Pınar Eğilmez..

  • Honestly, I really love Ms. Pınar’s style.
  • In her bio, it says she “likes time to flow fast in fiction, fast in real life.” I truly think she applied this fully both to this book & to her previous 2 (connected) books [Uçan Tabut ve Tanık]. I really like that.
  • Like the others, I devoured this one in a single sitting. The story flows so fast that you want to learn everything at once & just can’t put it down. I personally enjoy that fast pace.
  • Also, in terms of that speed, she keeps surprising you with things you’d never see coming—those moments where you think, “no way, she wouldn’t go there”—& yet she does, & the story just keeps moving. That blows my mind.
  • On the other hand, I truly appreciated how she dove deeper into psychological insights in this book, with greater depth & frequency. Maybe it’s also because I’ve been reading more psychological stuff lately myself, so I noticed it more this time, I can’t say for sure. But being aware of it, seeing it unfold within the plot & understanding it made the whole experience much more enjoyable.
  • Aside from how she links characters & events, one of the things I love most is the humor she sprinkles in. It’s so refreshing to smile amid such traumatic events—something the author does beautifully.
  • This time, I really couldn’t help but wish these three books could be adapted into a mini-series. I think it would be fantastic.
  • Also, I should mention—before even finishing this book, I found myself craving to pick up the first two again just to remember the character links & backstories.
  • And to my great surprise, I realized that there were scenes & characters that had stayed in my mind for 8 years, and remembering they were all from her books was amazing.
  • This book too has already left striking, even if sad, moments etched in my mind.
  • So basically, if you’ve read the previous ones, I know you’ll be picking this one up because it’s connected—& you definitely should.
  • If you haven’t met the author yet, then you’re lucky. I’m happy to say you’re in an even better spot: you get to read all 3 books back-to-back & experience that continuity in full.

Comments

Popular Posts