The Testaments / Margaret Atwood..

Kızsak da hayıflansak da popüler kültür nimetlerinin biri olarak, dizisinin kazandırdığı (e tabii oldukça iyi bir kalitede olmasından ötürü) ivmenin etkisiyle, resmen kadına kitabın devamını yazdırmış olduk ya helal bize. [Dilerim dişil gücün 2020’deki yükselişiyle gelecek dönemlerde daha nice güzel değişimler yaratırız ;)] Artık tek kitap üzerinden 3 sezon dizi kotarıldığına göre, ikinci kitabıyla birlikte de bir o kadar daha ennn azından bekliyoruz pek tabii ;) Zira, yazarımızın katılımıyla ve kendisinin de onların yaratıcılığını öylesine takdir ettiği yapımdaki yazar kadrosunun birleşiminin çok daha etkileyici çokça öykü yazacağı ve aradaki detayları daha kim bilir nasıl güzel anlatıp hayat vereceği şimdiden heyecanlandırıyor.
Gelelim kitabımızaaa. Efenimmm bildiğiniz üzere, ilk kitapta öykünün bittiği yerden 15 yıl sonrasında başlıyor 2. kitap. (Basılışının üzerindense 35 yıl sonra*) Tabii düşünün, Gilead gibi melun bir ülkede o kadar senede neler neler olmuş. Şöyle üzerinden listesel olarak ve sadece birkaç kişi için yapılanları okumak bile inanılmaz rahatsız etti, o kadar diyim. Diğer yandan da bildiğimiz birkaç karakterin geldiği noktayı ve de çokça iyi bir şekilde en baştaki başlangıç noktalarını öğrenmek çok keyifliydi ve tabii dehşet şaşırtıcıydı. Şahsen o başlangıcın nasıl olduğunu, özellikle de dizinin son sezonunu izlerken bayağı bir düşünmüş ve merakım pekişmişti. Sağ olsun Margaret yengemiz bu kitapta oldukça detaylı bir şekilde (o detaylar çok mu çok acıtsa da :( ) anlatmış da rahatladım. E tabii buna rahatlamak denirse :/
Tabii şunu da belirtmek gerekiyor sanırsam. İlk kitapta o disütopik dünyaya ilk kez adım attığımız için her şey çok vurucuydu. En azından kendi adıma, her sayfayı ağzım bir karış açık okudum. Bu kitaba ise o dünyayı bilerek adım attığımız için yeni bir mefhum öğrenmenin getirdiği şok yok. Ancak öğrenilen büyük şoklar mevcut! Hem o anlarda (ve evet ben hiç tahmin edemedim, itiraf edeyim) hem de bazı heyecanlı anlarda inanılmaz şaşırdım ve panikledim. Hatta o sadece ‘heyecanlı’ olarak tanımlamamın daha iyi olacağını düşündüğüm (spoiler’sız yazmak adına) anlarda öyle soluksuz kaldım ki o gecelik kapağını kapatıp kitaba ara verdiğimi de itiraf etmiş olayım :) Yenge o yaşında bu heyecanı bana yaşatacak kadar yazmış ya helal olsun ona bir kez daha ;) Neden heyecanlandın ki o kadar derseniz, vallahi kafamdan geçen olasılıkları düşününce ne kalbim ne aklım götüremedi diyim en özetle size :/
Sonuç itibariyle daha fazla detaya girmekten uzak olmak adına burada noktalamam en hayırlısı :) Zaten ilk kitabı benim gibi ağzınızın suyu akarak okuduysanız, hiç olmadı diziyi gözlerinizi pörtleterek izlediyseniz bu kitabı da okuyacaksınızdır ki okuyun zaten. Yok olaya tamamen uzaksanız da o zaman en başta duruma balıklama dalmanız için vakit bu vakit diyor sizleri selamlıyorum ;*

  • ..... hair is about life. Its the flame of the body’s candle, and as it dwinkles the body shrinks and melts away. I once had enough hair for a topknot, in the days of topknots; for a bun, in the age of buns. [s. 31]
  • Today was the first full moon after March 21. Elsewhere in the world, lambs are being slaughtered and eaten; Easter eggs, too, are consumed, for reasons having to do with Neolithic fertility goddess nobody chooses to remember. [s. 32]
  • Any forced change of the leadership is always followed by a move to crush the opposition. The opposition is led by the educated, so the educated are the first to be eliminated. [s. 116]
  • We must continue to remind ourselves of the wrong turnings taken in the past so we do not repeat them. [s. 408]
Meraklısına:
Yazarımızın, ilk kitaptan 35 yıl sonar 2.’yi kalem almasına dair şahane ifadelerinden biri;
“Thirty five years is a long time to think about possible answers, and the answers have changed as society itself has changed, and as possibilities have become actualities. [s. 417]

Comments