Osman Hamdi Bey - İzlenimler 1869-1885 / Edhem Eldem..
Artık çok iyi bildiğiniz üzere Osman Hamdi Bey’le ilgili bir kitaba dair yorumum tabii ki objektif olamayacak :-) Ancak bu kitap bu yorumdan öte bir şekilde gerçekten çok büyük bir emeğin ve zamanın ürünü olduğunu her sayfasında hissettiriyor. Osman Hamdi Bey’in yıllar sonra tesadüf eseri bulunan iki tane defterinin birleştirilip, sanat tarihçisi ve aynı zamanda dördüncü kuşaktan torunu olan Boğaziçi Üniversitesi’nden profesör Edhem Erdem’in uzun araştırmaları ve incelemeleri sonucunda bir kitap hâline getirilmiş şekli. Ancak bu kitap, o defterlerin sayfalarının fotoğraflanarak basılmasından ve yanlarına da tercümelerinin eklenmesinden çok öte bir yapım. Zaten nasıl bir sürecin üzerine kurgulandığı ve hangi yol haritası izlenerek ortaya konduğu, kitabın ilk bölümünde bize iletiliyor. Ve şahsen hayranlığımı da bu noktada kazanıyor.
Çünkü itiraf etmem gerek ki iki deftere dair bir inceleme kitabının, böyle bir yapısal temele oturtularak ortaya konabileceğini hiç düşünmezdim. Büyük hayranlık duydum. Çok etkilendim. Örnek vermem gerekirse, mesela Bulgaristan yıllarında defterlere aldığı notları bize aktarmadan önce, o dönem Bulgaristan’ın sosyo-kültürel yapısından tutun da siyaseten yaşadıklarına değin detaylar, tam ama tam olması gerektiği kadar bir şekilde bize aktarılıyor. Aktarırken de okuyucusunu asla sıkmıyor ve inanılmaz bilgilendiriyor. Akabinde de zaten siz bunu okuduğunuzda, tüm o arka planı arkanıza almış olarak Osman Hamdi Bey’in o dönemde defterine yazdığı ifadeleri okumaya başlıyorsunuz ve bunu yaptığınızda da Osman Hamdi’nin ne demek istediğini çok iyi bir şekilde anlıyorsunuz. Size kitap, o geri planındaki muhteşem alt yapısıyla bunu çok mu çok güzel bir şekilde veriyor. İşte tüm bunları kitap; Bulgaristan, Viyana, Venedik, İznik, İstanbul’da aldığı tüm notlar bazında bize çok detaylı bir şekilde aktarıyor.
Özetle zaten eğer Osman Hamdi Bey’e bir ilgi besliyorsanız mutlaka okumalısınız. Ayrıca sanat tarihi alanı ile ilgileniyorsanız da mutlaka göz gezdirmeniz gereken bir eser var karşınızda. Emeği geçen herkese gerçekten sonsuz şükranlarımı sunuyorum. Böyle bir kitabı ve bu kitap vesilesiyle tüm bu bilgileri kayıt altına aldıkları için sonsuz teşekkürler.
Meraklısına: Osman Hamdi Bey’in not aldığı defterleri satın aldığı kırtasiye dükkanının ise hâlen Viyana‘da açık olan bir dükkan olması yani hâlâ işleyen bir mekân olması beni çok büyüledi. Buraya da yazarak niyetimi çabuklaştırmak isterim ki, dilerim bir gün orayı ziyaret etmek kolaylıkla, sağlıkla ve ihtişamla mümkün olsun.
- ….. bu defter, çok az sayıda alıntı, not ve hesap dışında sadece çizim içermektedir. İlginç bir şekilde, defterin kapağının iç kenarındaki bir damgadan Viyana'da satın alındığını anlamak mümkündür: “A. OSTHEIMER, WIEN REITSCHULGASSE 4” ibaresi, defterin Viyana'nın merkezinde Michaelerplatz'a açılan Reinschuleasse üzerindeki büyük kırtasiyeci Ostheimer’dan alındığını göstermektedir. * A. Rgpl tarafından devam ettirilen bu kırtasiye mağazası hâlâ faaliyette gözükmektedir. Ole feda-ooises-snachdclgetaippelL5angu5 [ss. 11-12]
- Bu durumda 1874-1876 ve 1879-1885 yıllarıyla ilgili yeni bilgiler içeren bu iki defterin ortaya çıkışı özellikle sevindiricidir. Bir taraftan zaten kendi elinden çıkmış özel belgelerin azlığından şikâyet ettiğimiz Osman Hamdi’nin son derecede şahsi ve yepyeni yazı ve çizimleri kazanılmış olduğu gibi, hayatının en az bilinen bir dönemiyle ilgili de anlamlı bilgiler ortaya Çıkmış oldu. Bu önemli boşlukları doldurmaya aday bu yayınla Osman Hamdi'nin hayatı, şahsiyeti, zihniyeti, siyasi eğilimleri, merakları ve sanatıyla ilgili ilginç ve yeni bulguların, dönemin en ilginç şahsiyetlerinden birini daha iyi anlamak için önemli ipuçlarını meydana çıkarmak mümkün olacaktır. [s. 13]
- Farsça bilmediğini tahmin ettiğimiz Osman Hamdi’nin herhalde tesadüfen seçtiği mısra "bin yıl sonra Zühal'in (Satürn’ün) çatısına ulaştı" manasına gelmekteydi. [s. 336]
- Osman Hamdi'nin İznik ve Bursa'da kopyaladığı Kûfi hat örneklerinin sayısı dikkat çekiciydi. Defterin bu perakende çizimleri arasında da birkaç Kûfi hat denemesine rastlanmaktadır. Bunların bazıları kıyıda köşede kalmışsa da ..... "Asar-ı Atika Müzesi" diye okunan ibare çok daha ilgi çekici ve merak uyandırıcıdır. Bunun sebebi ise bu yazının halen İstanbul Arkeoloji Müzeleri'nin neoklasik üsluptaki binasının iki ana girişinin üstündeki üçgen alınlıkta yer almasıdır. Mimar Alexandre Vallauri tarafından tasarlanan bu binanın 1891’de tamamlandığı düşünülürse, 1880'lere ait olduğu anlaşılan bu defterdeki yazı, Osman Hamdi'nin 1881'nin sonunda başına geçtiği Müze-i Hümayun'un kimliğinin bir parçası olarak Kûfi hattını çok erken bir tarihte düşünmüş olduğunu göstermektedir. Bunu teyit eden önemli bir işaret, bu hattın daha 1882'den itibaren Müze-i Hümayun'un antetli kâğıt ve zarflarında kullanılmış olmaya başlamış olmasıdır. [ss. 381-382]
- Tablolarında kullandığı mekân, tezyinat ve objeleri icat edilmiş bir geçmişin izleri olarak kurgulamayı çok iyi bilen Osman Hamdi'nin Kûfi hattında hem bu tür bir eskilik ve zamansızlık havası yaratmaya çalıştığı, hem de modern sayılabilecek bir grafik estetiğin peşinde olduğu hissedilmektedir. Aynı hat türünü başına geçtiği müzenin grafik kimliğini oluşturmakta da kullanmış olması manidardır. Müzenin tabiatından menkul bir eskilik hissiyle güzel sanatlara yakınlığının yarattığı estetik bir kaygı birleştiğinde ortaya Müze-i Hümayun'un antet ve kitabelerindeki bu çarpıcı motifler çıkmaktadır. Osman Hamdi'nin Kûfi hat kullanımının nereden kaynaklandığı konusunda muhtelif görüşler mevcuttur. Bunlardan biri, Müze-i Hümayun'un 1891 tarihli binasında yer alan bronz harfli kitabenin 1882 den beri kendi yayınlarında Kûfi tipografi kullanmış ve 1885-1886 tarihinde inşa edilen Yıldız Hamidiye Camiinin içini de aynı hatla süslemekle görevlendirilen Ebüzziya Tevfik'e bağlamaktadır. Kendi adıma, bu sürecin Köçeoğlu Krikor adındaki hattatın çalışmalarıyla bağlantısının daha da önemli olabileceğini önerdim. Selçuk mimarisi ve arkeolojisiyle çok uğraşmış olan Alman konsolos Julius Harry Löytved-Hardegg'e bakılırsa modern dönemde Kûfi hattını gündeme getiren ilk kişi Köçeoğlu Krikor olmuş, Osman Hamdi ise bunun yaygınlaşmasında önem rol oynamıştı. [ss. 383-384]
- Defter sayfalarına yayılmış değişik tarz ve türlerde birçok insan çizimlerine ve portrelere rastlanmaktadır. Raika Akar defterinden çıkmış olan sayfaların birinde bir erkek başı 1874'te Venedik'teki Neptün ve Mars çizimlerini hatırlattığından muhtemelen orada görülmüş bir heykel veya tablodan esinlenmiş olabilir. [s. 390]
Comments
Post a Comment