Babamın Yeri / Annie Ernaux..

Muga Book Club Kasım şenliği kapsamında :) şükürler olsun ki yazarımızın üçüncü kitabına da geçme şansım oldu. Ancak bu kitapla birlikte yazarın Seneler’e dair ilk kitap paylaşımında bahsettiğim, Nobel edebiyat ödülünü kazanmasının akabinde gerçekleştirdiği küçük telefon konuşmasında, biz okuyuculara salık verdiği üzere, onu ilk okuyacak olanlara Seneler’den başlanması önerisinin çok büyük bir hata olduğunu düşünmeye başladım. Çünkü bu kitabı okuyunca buradaki birçok detayın aslında Seneler’de üzerinden geçilmiş konular olduğunu gördüm. Burada tabii ki çok daha detaylı bir şekilde, babası özelinde bize aktarılıyor. Ancak dilerdim ki önce bu kitabı okumuş olayım, sonra buradaki bilgilerle Seneler’deki o büyük pencereden olaya ve döneme bakabileyim. Yani şu an Babamın Yeri’ni üçüncü kitap sırasıyla okuyan biri olarak bu hissiyattayım. Belki dediğim şeyi bunu yapmış olsaydım o duyguyu yaşamazdım ancak şu an açıkçası pişman oldum yazarın tavsiyesini dinlediğim için.

Kitaba gelecek olursak oldukça hüzünlü bir roman olduğunu düşünüyorum. Tabii ki bu da otobiyografik bir kitap. Dolayısıyla tüm bunların (yaşanmış olmasaydı da) aktarım şekli itibarıyla oldukça acılı olduğunu düşünüyorum. Özellikle kitabın girişinde aktarılanlar ve sonlarında tekrar girişle bağlantılı olarak aktarılanlar bağlamında çok hüzünlendiğimi ve o kısımları okumakta zorlandığımı itiraf etmeliyim. Hatta ilk giriş bölümünde o kadar üzüldüm ki bu şekilde devam ederse sanırım okumayı bırakacağım diye düşünmedim değil. Sonunda da, onla bağlantılı kısımları, artık kitabın sonuna geldiğim için devam edip bitirdim ancak tüm kitap aynı şekilde ilerliyor olsaydı, 50 sayfa bile olmuş olsa muhtemelen okumayı bırakmama engel olmayacaktı. 

Genel itibari ile ise yazarın babasının, onu bu kadar iyi gözlemlemiş ve tüm bu gözlemlerini detaylandırarak bir roman olarak kitaplaştırmış bir kızı olması noktasında çok şanslı olduğunu düşündüm. Kızın böylesi incelikleri kafasına kaydetmiş ve gerçekten de yine çok derli toplu ve dediğim gibi 50 sayfa gibi oldukça kısa bir formatta yazıya dökmüş olmasının etkileyici bir başarı olduğu kanaatindeyim. Kısacası kitap; hem yazarın kendisinin, babasıyla vakit geçirip bu detayları kafasında tuttuğu için; hem de babasının, kendi yaşamının neredeyse tüm ayrıntılarının kayıt altına alınmış olduğu için şanslı olduğunu düşündürdü ve dediğim gibi hissettirdi bana. 

Bir de yazarın bu kitabı ile birlikte okumuş olduğum üç kitabında genel olarak ortaya koyabileceğim görüşüm ise çok farklı bir kültürlerde yaşamış olmasına ve aramızdaki yaş farkına rağmen onun da babasında benzer birtakım nitelikleri görmek tebessüm ettirdi ve gerçekten çok şaşırttı. Bunu da belirtmeden geçmek istemedim. 

Her zaman dediğim gibi eğer yazanın külliyatını okuyorsanız zaten okuyacaksınızdır ancak bu sefer ekstra bir notum var ki o da bir yazarın dediği sıralamadan gitmemeniz ve bence ilk okuyacaklarınız arasında bu Babamın Yeri’nin olması olacak. Yani en azından bunu veya Seneler’i okuyacaksanız; önce bunu, sonra Seneler’i okumanızın daha iyi olacağını düşünüyorum.

  • Yavaş yavaş yazıyorum. Bir hayatın bütün olgular ve seçimler bütünü içinden açıklayıcı örgüsüne ortaya çıkarmaya gayret ederken, git gide babamın kendine has yüzünü kaybettiğimi hissine kapılıyorum. [ss. 30-31]
  • İlkbahar sonlarında çiçeklenen kurtbağrı ağaçlarının hoş kokusu, kasımda köpeklerin insanın kulağında çınlayan havlamaları, trenlerin sesi, soğuk alameti, evet, hiç şüphesiz, gazetelerde yazan, yöneten, hâkim olan dünyaya “bu insanlar her şeye karşın mutlu” dedirten bütün her şey. [s. 49]

Comments