Le Fate Ignoranti..

Ve karşınızda şahane bir dizi önerisi ile geldim. İsmi tabii ki hatırladınız, tam 21 yıl önce gösterime girmiş olan Ferzan Özpetek’in o meşhur filmi Cahil Periler. Ve işte bu da onun aynı isimdeki dizi versiyonu. Ancak filmde gördüğümüz her şeyin bir diziye döndürülmüş şekli diye düşünmeyin seriyi. Çünkü oldukça farklı bir yapım söz konusu. Şöyle ki, bittabi filmi temel alıyor ve filmin bıraktığı yerden şahane bir şekilde kurgunun devamını getiriyor. Bu kapsamda tabii ki karakterler üzerinde birtakım değişiklikler söz konusu olmuş. Çok daha geniş bir yelpazede her bir karakter detaylandırılmış. Ve tabii ki o karakterlere hayat veren oyuncular da farklı. (Sadece Serra Yılmaz olduğu gibi yerinde kapı gibi duruyor maşallah iyi ki de öyle olmuş :-)) Ve sonuç muhteşem. 

Bir kere oyunculardan bahsetmişken önce oradan ilerleyecek olursam; özellikle baş kadın oyuncunun karaktere inanılmaz uyduğunu ve şahane bir performans sergilediğini düşünüyorum. Yani eğer gerçekte öyle bir karaktere sahip değilse, yansıttığı karakteri adeta yaşayan bir şekilde oynadığı kanaatindeyim. Diğer taraftan da onun üzerinden ortaya konan karakterin de çok etkileyici olduğunu düşünüyorum. Zarafeti, inceliği, yaşadıklarını karşılayışı, kabullenişi, kendinden emin duruşu, sahip olduğu maddi ve manevi tüm zenginlikleri hak ettiğinin ve onlara layık olduğunun bilincinde o özdeğerliliği taşıyan bir kişi olması beni çok etkiledi. Adeta hayran kaldım. Özellikle İstanbul’da geçen bölümlerde kendisinin de karakter olarak dile getirdiği üzere başkasının evinde ve onun bakımı altında olduğu hâlde, o kişi de ondan hoşlanan ve kendisinin karşılık vermediği, henüz ne oldukları belli olmayan bir ikili olarak bir yeri paylaşıyor oldukları hâlde,, kendini yaşadığı tüm güzelliklere layık olarak görmesi, huşu içinde o evin, o şehrin içinde süzülmesi muhteşemdi. Öyle alttan alan, ‘bunu da ben yapayım, ay ben de bunu yapsaydım, hayır buna gerek yoktu’ vs vs demeyip, dakka başı çok teşekkür ederim demeden, ezilecek kadar mahcubiyet duymadan yaşaması çoooook güzel geldi bana. 

Neyse daha fazla uzatmadan diğer noktalara geçiyim çünkü bu dizi üzerine sanırım sayfalarca yazabilir ve karşılıklı olarak da saatlerce konuşabilirim biriyle. Öylesine etkilendim ve beğendim. 

Tabii ki Asaf karakterini çok çok çok beğendim, sanırım Burak Deniz beğendiğim biri olarak artık yerini aldı. :) Bunun dışındaki tüm karakterler o espritüellikleri, kendileri olarak var oluşlarını ortaya koyuşları gerçekten çok etkileyiciydi. Dizinin genel itibari ile tüm karakterlerinin hiç yüksünmeden, eksiklik, değersizlik, sevgisizlik hissiyatı vermeden ve gerçekten kendilerini ortaya koymaları, kendi oluşlarının kabul göreceğini bilmelerinin güveni ile birbirleriyle ilişki kurmaları çok güzeldi. Bu diziye dair en önemli ve en değerli motif de bence bu. 

Diğer taraftan dizinin, zamanındaki filminden farklı olarak ve aynı şekilde güncel o çok bildik dizilerden de farklı olarak, bir spiritüelliğin kurguya, dizinin ruhuna katılmış olması bence çok güzeldi. İnsanın kendini var edebilmesi, kendi olabilmesi, hayatı sorgulaması vb. bunların hem dış ses hem de kişilerarası iletişimdeki tüm diyaloglar bazında tam kıvamında, hissedilebilir şekilde dile getirilmesi yapımı tadından yanmaz kıldı benim için. 

Tabii ki söylemeye gerek bile yok, dizinin İtalyanca olması, İtalya’da geçmesi yemekler, müzikler, ışıklar, renkler, dekorasyon (o evler ah o evler) her şey her şey bir harikaydı. Bunların hepsi 100 puan olarak ben de yerini buldu. Ki gerçekten artık anladım ki Ferzan Özpetek’in rengini ve ışığını çok mu çok seviyorum, tam bana hitap ediyor. 

Aynı şekilde müzik seçimleri muhteşemdi. Hemen Spotify’da dizinin adı geçen tüm listeleri ekledim favorilerime. Döndürüp döndürüp dinliyorum. Ve aynı şekilde dizi biter bitmez diziyi de döndürüp döndürüp izleme arzu duyduğumu da belirtmeliyim. Çooook uzun bir süredir sanırım Downtown Abbey’den beri böyle olmamıştı. Zira o diziyi de böyle tekrar tekrar başa alıp seyretme arzusu duymuştum. Çünkü ortaya koyduğu atmosfer bir harika, en azından kendi adıma, tam benim hayran olduğum şekilde ortaya konmuş vesselam. Ben çeksem bu kadar olur yani bu dizi. 

Yani daha fazla ne diyeyim :) kesinlikle önereyim. Tek üzüntülü yanı, hemen dizinin akabinde okuduğum Ferzan Özpetek’in Oksijen’deki röportajında artık Cahil Periler serüvenine bir nokta koyduğunu ve ne yazık ki dizinin ikinci bir sezonunu çekmeyeceğini belirtmiş olması oldu. Yani tamam çok güzeldi son bölümü, hele o son sahne.. ancak deli gibi devam etmesini istiyorum, yeniden yeniden izlemek arzusundayım napiiim :)

Comments