Ya Hiç Karşılaşmasaydık / Tuğçe Isıyel..

MugaMag Kitap kulübümüzün Eylül seçkisi olarak ilk kez psikoloji alanına ait köşe yazılarından oluşan (yani gerçek veya kurgusal bir hikaye dayanmayan) bir kitabı okuduk. Aslında belki normal şartlar altında bu kitabı elime almış olsam, psikoloji literatürünü ortaya koyarak kendimizle ve çevremizde ilişkilerimizi masaya yatıran, hele ki kısa kısa kaleme alınmış yazıları okumaktan çok keyif aldığım için bayağı bir severek okurdum. Ancak tam da psikoloji ile ilgili uzun süreli bir kursun derslerine başladım bir dönemde okumak benim için biraz değişik oldu. 

Zira yine kendi adıma ifade edecek olursam; ilgili alana dair eğitim almadığım için ifadelerine, terminolojisine, kuramlarına layıkıyla hakim olmadığım bir alan olduğu için ve -zaten halihazırda tüm anlamlandırma çabasında olduğum konular adına olduğu gibi psikoloji için de-bol bol kategorize ederek öğrenme, kafama yerleştirme yolunu kendime uygun buluyorum. İfade ettiğim eğitimin metinleri de hep bu minvalde ilerliyor. Dolayısıyla o tarz bir metinsel yapılanmayı kendime yakın görüyorum. Ancak işte (birazcık uzatmış oldum fakat) bu kitap, tabii ki bir eğitim kitabı olmadığı için (öyle bir iddiası hiç yok zaten) o minvalde bir yapıya sahip değil. Ve fakat yine kendim ilgili metinleri hep öğrenme açısından yaklaştığımdam benim için kafamda oturtması o kadar da kolay olmayan bir kitap oldu (tabii ki öğrenmek istediğim alana dair bilgiler açısından). (Tabii bir de kursta zaten yoğunlaşmışken başka bir psikoloji temelli kitap okumak da kendi adıma fazla geldi, orası ayrı.)

Dolayısıyla siz benim gibi olaya yaklaşmıyorsanız, okuyup okuyup ilerleyerek oldukça keyif alabileceğiniz metinleri sahip bir kitap olduğunu bilmelisiniz.

Hatta edebi ifadeleri açısından da fazlasıyla beğendiğim birçok cümle ve hatta paragraf da olmadı değil. Özellikle artarak son dönemde kelimelerin böyle yaratıcı kullanımı, tamlamalar aşırı ilgimi çektiği için hep altını çize çize ilerledim oraların. (Bu kapsamda en çok da ‘Bir Hoyratlık Öyküsü’ yazısını beğendiğimi söylemek isterim. Çift seçeneklerin ifade ediliş şekilleri inanılmaz hoşuma gitti.)

Sonuç itibari ile belki tek oturuşta arka arkaya okuyarak ilerlemek şeklinde değil de, ara ara elinize alıp bir makalesini okuyabileceğiniz, hayata dair yazıların bir derlemesi olarak kitaba yaklaşırsanız çok daha iyi bir okuma deneyimi yaşayabileceğinizi düşünüyorum :)

Meraklısına: Ve özellikle belirtmek isterim ki bugüne kadar karşıma hiç çıkmamıştı (tabii aslında itiraf etmem gerekirse araştırmamıştım da) bibliyoterapi üzerine bir yazıyla karşılaşmak çok güzel bir sürpriz oldu. Ve ilgili yazılı olan ‘Edebiya(t)erapi Mümkün mü?’ en beğendiğim makalelerden biri oldu kitapta. 

# Bu arada eklemek isterim ki: Yazarla birlikte gerçekleştirdiğimiz zoom toplantımızda kendisinin, bibliyoterapi anlamında önerdiği kitaplar olup olmadığını sordum. O da şunları önerdi. Buradan da iletmek istedim:

  • Çare Edebiyat
  • Psikanalitik Edebiyat Kuramı
  • Adam Philips'in kitapları
  • Haluk Sunat'ın kitapları
  • Yazı ve Ölüm

- Ayrıca özellikle de ‘Hastalık da Şifaya Dahil’ ile ‘Hastalıkların İmaj Hali’ çok beğendiğim diğer iki makale oldu. 

- Aa tabii ki bir balkon manyağı olarak, tüm yazı keyifle, doya doya balkonda geçen biri olarak ‘Balkonları Koruma ve Yaşatma Derneği’ başlıklı yazının da kalbimde her zaman ayrı bir yeri olacak. :)

  • Sessizlikte biraz da ön bahçemizden arka bahçeye geçeriz. Arka bahçemizde oluşan gölgelere, serinliklere; yağmur sonrası çıkan solucanlara, salyangozlara; kış vakti yaşanan ihmallere, bakımsızlıklara rastlarız. Ve orada her şeye rağmen açan kır çiçeklerini ve şifalı otları görürüz. [s. 72]
  • Halbuki hepimiz biliyoruz ki kısık ateşte pişen yemeğin tadı bir başka olur, yeterince demlenmiş çayın, mayalanmış yoğurdun, dinlenmiş şarabın... İşte bunlar biraz zaman ve özen ister. Acaba tüm bunlar için vaktimiz var mı? [s. 86]
  • Mesela mektuplaşmanın/mailleşmenin. Orada sessizce beklemek söz konusu; gelen mektubu sindirmek, kendi içinde mayalamak, iki mektup arası oluşan boşlukta salınmak. [s. 98]
  • Her ayrılıkta ayrılınan her neyse onunla olan halimizden ve bulunduğumuz yaşam döneminden de ayrılıyoruz. Ayrılık içinde ayrılık yaşıyoruz. [s. 127]

Comments