The Menu..
Kafamı dağıtmak ve eğlenceli bir 2 saat geçirmek amacıyla seçtiğim bir film oldu. ‘Yemeklerle ilgili; sonuçta keyiflidir’ diye düşündüm. Ancak daha ilk saniyesinde yansıttığı hisle düşündüğümün tam tersi çıktı. O yüzden siz de hiç filme dair bir şey öğrenmek istemiyorsanız, yazının devamında sürprizi kaçıracak detaylar olabileceğini bilerek ilerleyin derim. Zira hiçbir şey öğrenmek istemiyorsanız, okumaya devam etmemeyi seçebilirsiniz :)
Dediğim gibi tam bir ters köşe yaptı yapım bana ve gerilim filmi çıktı. Geçmişte en favorim türüm olarak delicesine gerilim seyrederdim. Ancak sonra anladım hangi temeller üzerinden büyük bir zevkle seyrettiğimi ve bıraktım. Sinir sistemi dengede tutmak amacıyla da çok uzun bir süredir, eğer filmin o türden olduğunu öncesinde biliyorsam, izlememeyi tercih ediyorum. Gelin görün ki Menü’ye artık başlamış oldum ve inanılmaz heyecanlı ilerlediği için de merakıma yenilerek sonuna kadar seyrettim.
Çok etkileyici bir filmdi bir kere. Evet bir gerilim filmi ancak müthiş bir toplumsal eleştiri söz konusu hem de bunu bolca çocukluk travması, sosyal medya fenomenleri ile para aklama mevzuları, zenginlik için feda edilen hayatlar ve zenginliğin içinde huzuru bulamama halleri ile ince ince döşüyor olayı. Son yıllarda popülaritesi gittikçe artan yemek ve şefler ile ilgili programlar minvalinde inanılmaz acıtan ve nokta atışı eleştirilerde bulunuyor. En azından kendi adıma ağzım açık kalarak seyrettim. Çok şok ediciydi. Daha fazla sürprizi kaçırmak istemediğim için daha detay vermiyorum.
Diğer taraftan başroldeki Ralph Fiennes, kesinlikle kafamda artık bir Voldemort olmuş meğer, onu o şekilde düşünmeden izleyebilmem mümkün değilmiş onu anladım. Tüm film boyunca sadece Voldemort idi benim için. Zira karakteri de Voldemort’tan aşağı kalır değildi. Ben size öyle diyim.
Bir de söylemeden geçemeyeceğim şey; bir Marshmellow pasajı vardı ki çok hoşuma gitti. Çünkü oldum olası hiç haz etmediğim bir tatlı türü diycem ama tatlı bile değil bence. Öyle keyifli bir türün içine giremeyecek kadar uyuz bir şey kendi adıma.
Neyse sonuç itibari ile bir Hollywood filmi tadında müthiş bir toplum eleştirisi izlemek isterseniz ve gerilim türü ile aranız iyiyse, geçen sene doğru hatırlıyorsam Filmekimi açılış filmi de olan bu yapımı izlemenizi öneririm.
Meraklısına: Bir de en hoşuma giden detaylardan biri, normalde ilk cezalandırılan karakter olan “kadın tipinin” bu filmde tam tersi açıdan yaklaşılarak irdelenmesi oldu. Otur 10 diyorum.
Comments
Post a Comment