Roma..

Yok çok uzun, yok çok diyalogsuz, yok çok sakin diye diye bir türlü elim gidip de açamadıydım filmi Netflix’ten. Ancak adaylık gelince ha dedim Abbas vakit tamam. Ve iyi ki açmışım. Zira festival filmi sever, dellendirmediği sürece akıp giden sessiz film de olsa izleyen biri olarak izlemenizi tavsiye ederim.
Çünkü hiç öyle dedikleri kadar uzun değil bir kere. Ayol ne uzun ne manasız filmler izledik. Bu hiç de öyle değildi. Şahsen bana hiç uzun gelmedi. Siyah-beyazlığı da (ee serde Beşiktaşlılık da var ;) ) hiç rahatsız etmedi, manasız gelmedi. Zaten verdiği duygu yoğunluğuna renkler fazla bile kaçardı.
Bir kere öyle diyalogsuz falan da değildi. Öyle usturuplu bir öyküsü var ki her şey inanılmaz yerli yerinde dozundaydı. Kaldı ki öncelikle bir kadın filmiydi. Güçlü kadın-lar filmiydi. Gidip öpesim geldi onları. Birbirlerine sakince destekleri, hemen olaya müdahil olup, duruma el koyup çözümü uygulamaya koymaları çok güzeldi. Vallahi bizim toplumda olmaz öyle gibi geldi. Çalışanlarla ev sahiplerinin karşılıklı sevgisi, hele ki çocukların öyle güzeldi ki. Herkesin yerini kabulle bilip hiç gocunmadan sevgi vermesi inanılmaz bir şeydi. Sosyal statünün iki ucunda da olsa kadının yine kadın olduğu için yaşadıkları, hüznü tek sekansta yan yana izlemek bence çok çarpıcıydı.
Ayrıca son sahnede o duyguyu, o sakinlikte, sadelikte öyle bir verdi ki birden delice ağlamaya başladığımı da itiraf etmeliyim. Zaten kadınlara üzülürken, arka planda da sene 60’lar ve bambaşka bir ülkede dünyanın benzer olaylarını görmek öylesi acıtmışken birden püskürüverdim resmen. :( E bu da yönetmeninden oyuncusuna hepsinin başarısı olsa gerek. Yoksa ne ağlak filmlerde bile sıfır duygu oluyor. 8 filmin tamamını henüz bitiremedim ancak alırsa ödülü, hak etmiş de olur bence. Doygun ve iyi bi filmdi çünkü.

Comments