Aşkın İstilası: Dem / Metin Hara..
Tabii ki birincinin yani Yol’un gazıyla hemen Dem’e başladım ancak onu bitirmem daha da uzun sürdü. Her ne kadar aynı anda başka kitaplar okuyor olmam da etkilemişse de bunda, verilen ödev-uygulamaların çok daha fazla olmasının ve benim onları tatbik ede ede ilerlemek istememin etkisi de oldu. Ancak bu ikisinin dışında bir nedenim daha vardı ki o da kitabın bitmesini istemememdi!
Şöyle ki: aslında kitabın ilk başlarında biraz zorlandım ve sıkıldım. Hatta ‘aa bu galiba biraz farklı, çok sevemicem gibi’ bile dedim! Akabinde ilk kitaptan buna geçiş amaçlı sayfalar da olunca biraz şevkimi kaybettim gibi oldu. Fakat sonrasında ilerledikçe içine öyle bir daldım, öyle etkili cümlelerle karşılaştım ki tamam dedim, ritmi yakaladım ;) Hele ki yarıdan sonra öyle insanı (en azından beni :) ) yükselten, umutlandıran veya daha doğru ifadeyle umut veren, keyiflendiren, akışta kalmama yardım eden ifadelerle karşılaştım ki, ‘aman diyim’ dedim ‘bunu bitirmeyim ki gün içinde vuku bulup enerjimi emen hadiselerin enerjisini atıp motivasyonumu yeniden kazanmama, bir sonraki güne güç toplamama her akşam eşlik etsin bu sayfalar’. Nitekim öyle oldu gerçekten.
O yüzden de demem o ki, olur da siz de başlarda içine girmekte zorlanırsanız bırakıp gitmeyin, devam edin; uygulamaların fazlalığına da fazla takılmayın, yapabildikleriniz oldukça yapıp devam edin, zira aralarında anlatımlarda siz de kendinizi bulabilir, ümitle filizlenebilirsiniz ;)
Diğer yandan, dediğim gibi biraz Dem’de uygulamalar fazlalaşmıştı. Ancak çok doğaldı böyle olması kanımca. Ve her biri de çok yerinde ve uygulanasıca. Zira Yol’dakileri hemen yapmaya başlayıp halen aksatmadan (en azından çoğunlukla) devam ediyorum. Çok da faydasını görüyorum. En azından benim adıma bilmediğim ve hiç uygulamadığım ödevlerdi. Dem’dekileri ise ne yazık ki henüz gündelik pratiğime ve rutinime dahil edemedim. Zaman bulamıyorum demek istemiyorum çünkü sonuçta faydası bana olacak şeylere her daim zaman ayrılması ve ayırmam gerek diye düşünüyorum. Bu noktada da niyetimin onları da yaşamıma katmak olduğunu ifade edeyim :) de başlayım ;)
Sizdeki durum nedir? tabii ki ben gecikmiş bir okuyucusu oldum Dem’in. Siz çoktan bitirip pratiğe alanlardan mısınız?
Şöyle ki: aslında kitabın ilk başlarında biraz zorlandım ve sıkıldım. Hatta ‘aa bu galiba biraz farklı, çok sevemicem gibi’ bile dedim! Akabinde ilk kitaptan buna geçiş amaçlı sayfalar da olunca biraz şevkimi kaybettim gibi oldu. Fakat sonrasında ilerledikçe içine öyle bir daldım, öyle etkili cümlelerle karşılaştım ki tamam dedim, ritmi yakaladım ;) Hele ki yarıdan sonra öyle insanı (en azından beni :) ) yükselten, umutlandıran veya daha doğru ifadeyle umut veren, keyiflendiren, akışta kalmama yardım eden ifadelerle karşılaştım ki, ‘aman diyim’ dedim ‘bunu bitirmeyim ki gün içinde vuku bulup enerjimi emen hadiselerin enerjisini atıp motivasyonumu yeniden kazanmama, bir sonraki güne güç toplamama her akşam eşlik etsin bu sayfalar’. Nitekim öyle oldu gerçekten.
O yüzden de demem o ki, olur da siz de başlarda içine girmekte zorlanırsanız bırakıp gitmeyin, devam edin; uygulamaların fazlalığına da fazla takılmayın, yapabildikleriniz oldukça yapıp devam edin, zira aralarında anlatımlarda siz de kendinizi bulabilir, ümitle filizlenebilirsiniz ;)
Diğer yandan, dediğim gibi biraz Dem’de uygulamalar fazlalaşmıştı. Ancak çok doğaldı böyle olması kanımca. Ve her biri de çok yerinde ve uygulanasıca. Zira Yol’dakileri hemen yapmaya başlayıp halen aksatmadan (en azından çoğunlukla) devam ediyorum. Çok da faydasını görüyorum. En azından benim adıma bilmediğim ve hiç uygulamadığım ödevlerdi. Dem’dekileri ise ne yazık ki henüz gündelik pratiğime ve rutinime dahil edemedim. Zaman bulamıyorum demek istemiyorum çünkü sonuçta faydası bana olacak şeylere her daim zaman ayrılması ve ayırmam gerek diye düşünüyorum. Bu noktada da niyetimin onları da yaşamıma katmak olduğunu ifade edeyim :) de başlayım ;)
Sizdeki durum nedir? tabii ki ben gecikmiş bir okuyucusu oldum Dem’in. Siz çoktan bitirip pratiğe alanlardan mısınız?
- Doğru ile yanlışı öğrenmek için gelmedin dünyaya. Doğru ve yanlışın olmadığını öğrenmek için buradasın. [s. 56]
- Korku ölümü durdurmaz ama yaşamı durdurur. [s. 63]
- Vazgeçmediğin şeyin tutsağısındır. [s. 66]
- Kalbinin kırılmasından korkarak yaşayanlar, bütün eğlenceyi kaçırırlar. [s. 75]
- Çünkü içinde ‘his’ olmayan şeylerin aslında senin için de bir önemi yok ruhparçam.. [s. 76]
- Sevemeyenlerle tartışma, bırak onlar haklı olsunlar. Sen sadece renkli giyin, delice dans et, koşulsuzca sev... [s. 80]
- Yaşam bir ilkokul müsameresidir aslında. Mükemmel olmak değildir amaç. Sadece iyi hissetmektir. [s. 82]
- Sana en değerli tavsiyeyi vereyim mi? Boş ver mükemmel olmayı, iyi kalpli ol. Boş ver güzel olmayı, âşık ol. Boş ver sahip olmayı, özgür ol. Boş ver haklı olmayı, mutlu ol... [s. 83]
- Yargılamadan, aşağılamadan kabul et kendini. Bugünden sonra bu yetişkinin seni boğmasına izin vermeyeceksin. [s. 88]
- Yanlış düşünebilirsin hatta yanlış da davranabilirsin ama yanlış hissetmen mümkün değil... [s. 90]
- Kalbine öyle bir kök salsın ki aşk, yemyeşil bir dal uzansın göğe. Âşık kuşlar üzerinde cıvıldasın diye... [s. 97]
- Yol’a düşen bir ruh, yani sen, üç nadir özelliğe sahip olmalısın. İnsanüstü bir cesaret, hayalperest bir gönül, yıkılmayan bir azim... Ruhuna kötü davranma... [s. 99]
- Kalbimizin kırıklarını her şeye inat aşkla yapıştıracağız. Kalbimizin üzerindeki dikiş izleri, ne kadar yara aldığımızı değil, ne kadar güçlü olduğumuzu hatırlatacak. [s. 99]
- ‘Şimdi’ senin an’ındır. Yol kuralların yolu değil sınırsız olasılıkların yoludur. [s. 103]
- Özgüven, diğerlerinden üstün olduğunu düşünmek değildir. Kendini diğerleriyle kıyaslamaktan özgürleşmektir. [s. 116]
- Yaşamını seni normal olmaya zorlayacak insanlar yerine deliliğine âşık olacak insanlara ada. [s. 116]
- Okyanustaki en büyük ve en güçlü ıstakozlar, en fazla kabuk değiştirmiş olanlardır. Kırılmaktan ve değişimden korkma. [s. 119]
- ..kendini boşluğa bırakmanı istiyorum.. Fakat her ne olursa olsun kendini yargılama ve sana geleni kucakla. İzin ver kabukların kırılsın. Aynı bedende yeniden doğacaksın...
- Bütün acının kaynağı dirençtir. Direnmeyi bıraktığında her deneyimin sana sunacağı bir hazine olduğunu fark edersin. [s. 120]
- Yüksekten bakıldığında hiçbir şey kötüye gitmez. Sadece hakikat form ve ifade değiştirir. Şimdi arkana yaslan. Senin ve evrenin dönüşüm dansının keyfini çıkar... [s. 121]
- ‘Neden ben?’ sorusu ‘İyi ki ben’e dönüştüğünde ‘dem’de olmuş demektir. [s. 123]
- Ağlamak çok değerlidir. Öyle içten ağla ki bir daha aynı nedenden dolayı tek bir gözyaşın dökülmesin. [s. 131]
- Bazıları kas yığınlarının kalbi taşıdığını düşünür ama aslında kalp, kas yığınlarını taşır. Zaten yükü ağırdır kalbin. Onu yorma, sevgisiz bırakma hiç... [s. 146]
- Gerçek aşkı istiyorsan âşığın olmadan mutlu olmayı öğrenmelisin. Böylelikle âşığın bir gereklilik değil, seçimin olur. Unutma ‘gereklilik’ yokluğunda acı, ‘seçim’ ise sonucunda hazzı yaratır. [s. 148]
- Artık diğer yarını aramayı bırakabilirsin. Çünkü sen yarım değilsin. [s. 148]
- Acımasız ve vahşet dolu bir dünyada yumuşak bir kalbe sahip olmak güçsüzlük değil, cesarettir. [s. 150]
- Bu yolda düşmek de var, dem’lenmek isterken yanmak da. Aşka koşan düşmekten, ışığa koşan yanmaktan korkar mı hiç? [s. 196]
- Çoğunlukla egoyla davrananlar kendilerini ifade ettiklerini söylerler. Oysa yaşamda kim olmadığının ifadesi ego, kim olduğunun ifadesi aşktır. [s. 206]
- Birinin sana nasıl davrandığı o kişinin kendisini nasıl gördüğüyle alakalıdır. Her şeyi kişisel algılama. Kendiyle savaşı bitmemiş bir insanın sana barış sunmasını bekleyemezsin. [s. 233]
- Anicca = geçicilik kanunu .. Yaşamda her şey geçicidir. Bu nedenle bir soruna takılıp yaşamı zehirlemek saçmadır. Her şeyin geçici olduğu gibi sorununun çözümü de zamanın kalbinde saklıdır. [s. 247]
- Dünyadaki en kötü ticaret; geçmiş ve gelecekle ilgili planlar yapmak uğruna şimdi’yi feda etmektir. [s. 268]
- Geleceği şekillendirmeye başladığın yer şu ‘an’dır... Bahsettiğim durum, planlarda yaşamama hâlidir. Gelecekte bir duvar inşa etmek istiyorsan ‘şimdi’de bir tuğla koyman gerekir. [s. 268]
- Olmuşlar ve olacaklar hakkında endişelenme. Elinde sadece şu ‘an’ var. Bugün, aslında dün endişelendiğin bir yarındı. [s. 270]
- Bir gün daha dersin, sonra bir gün daha. Ve bir ömür eder o ‘bir’ gün. İşte o gün bugündür. [s. 271]
- Benim sana önerim: bir müddet için geçmişi temizlemeye çalış, ardından yaşadığın ‘an’a odaklan. Sen ‘an’ın hakkını verdiğinde geçmişin etkisi de giderek yok olacaktır. [s. 272]
- Her seçimin kutsal, her sonucunun ilahi olduğunu hatırla... [s. 272]
- Uyanışa geçtikçe geçmişin sende önemini yitirmeye başladığını göreceksin. [s. 272]
- Acele etmek, ‘an’a sahip olma çabasıdır. ... Sadece tanık ol, dost ol, aşk ol. ‘An’ kalbinde yeşerecek... [s. 285]
- Geçmişi bırak artık. ‘An’ bütün ihtimalleriyle senin zaten. [s. 288]
- Her canlının sevgiye ihtiyacı vardır ve saldırgan olan herkes, sevgiye açtır. [s. 294]
- Ruhsal olarak da kendinin nasıl biri olduğunu öğrenmek ister misin? O hâlde başkalarını nasıl hissettirdiğine bak... Kendini tanımlamanın en iyi yolu budur. İnsanlar senin gerçek aynandır. [s. 296]
- Seni rahatsız eden şey, sana sabrı öğretir.
- Seni terk eden şey, sana yalnız olmadığını öğretir.
- Seni kızdıran şey, sana affetmeyi öğretir.
- Nefret ettiğin şey, sana koşulsuz sevgiyi öğretir.
- Korktuğun şey, sana cesareti öğretir.
- Kontrol edemediğin şey, sana akışa bırakmayı öğretir... [s. 302]
- Eğer ‘bir’lik bilincinde biriysen, etrafındaki bütün insanları hayatına çeken kişinin kendin olduğunu bilirsin. Yaşadığın her olayda ve her deneyimde kendi payının ne olduğunun farkındasındır. [s. 310]
- Bunu test etmenin en basit yolu: O bilinçte olmayanlara göre onların hakkını yiyen kişiyi varoluş sonradan cezalandıracaktır. Bu durum, gaddar olduğu kadar kurban bilincinin de bir ürünüdür. Zihnin perdeleri aralandığında kimsenin sana düşman olmadığını göreceksin. [s. 311]
- Yargı, farkındalığın körleştiği yerde filizlenir. [s. 319]
- Düşündüğün her şey sana yansır. O halde kimse hakkında kötü konuşma ve haksızlık yapma. ‘Kendin için ne istiyorsan onu karşındakine sun.’ [s. 334]
- Öyle bir hayal kuracaksın ki âşık olacaksın hayaline. Öyle ağzının kenarı, zihninin köşesiyle değil, bütün varlığınla dileyeceksin... [s. 338]
- Derin bir nefes al, sürece âşık ol. Sonuç zaten gelir... [s. 339]
- ‘An’ın ustası olabilmeyi öğren: Sen ‘an’ı yaşamayı iyi bildiğinde ‘his’ ve coşku tepe noktasında olacağından zihin susmaya başlayacaktır. [s. 342]
- ‘Rağmen’leri unut artık. ‘İyi ki’leri hatırla... [s. 348]
- Karanlığı reddetme. (Karanlık aydınlığa âşık aslında. Varlığı aydınlığın kendini yok etmeyi ve unutmayı seçmesine bağlıdır. Bizler kendi kimliğimizi hatırladığımızda karanlık bize hizmetini tamamlamış olacaktır.)
- Aslında bu bir savaş değil, bir danstır. Fazla ciddiye alma. İlahi dansa kendini bırak. Hakikat yolunu bulacaktır... [s. 353]
- Olgun bir ruh, mucize beklemez, mucizenin kendisi olur. [s. 363]
- Yaratım sürecini en fazla baltalayan davranış biçimlerinden biri de kıskançlıktır. Kıskançlık illüzyonuyla zaman kaybetme. Yaşam bir yolculuktur, yarış değil. [s. 363]
- Hayal kurarken matematik hesapları yapma. Sen dönüştükçe oyunun kuralları da zaten değişmeye başlayacaktır. Hayatın içinde deneyimleyeceğin kuantum kırılmaları (paralel evrenler), göreceksin ki seni inanamayacağın noktalara götürecektir. [s. 374]
- Sana hiçbir hayal verilmemiştir ki onu gerçekleştirebilecek güç senden esirgenmiş olsun. [s. 376]
- Hiçbir zaman dileklerine gidecek olan yolun kendiliğinden açılmasını bekleme. Yol sana gelmez. Ne vakit adım attığında, yol ayaklarının altında belirmeye başlayacaktır. [s. 376]
- Hayal, gerçeğin ilk adımıdır; ikincisi, harekettir. Çok iyi bir hayalin varsa, onu bir hareketle destekle. [s. 377]
- Doğada sürekli çiçek açan bir mevsim yoktur. Tohumu ek. Yola düş. Dem zamanını bekle. Kendine adil bir süreç tanı. Bahar gelecektir. [s. 380]
- Kendini senelerdir eleştiriyorsun. Bu seni bir yere vardırmadı. Bir de kendini kabul edip desteklemeye başla. [s. 385]
- Kimsenin ‘yol’unu yargılama. Hangi adımların nereye varacağını bilemezsin. [s. 452]
- Bir şeylerden vazgeçmen, fedakârlık etmen gerektiğinde sakin ol ve adım at. Sırtından yüklerini attıkça her attığın adımda kendini bulacaksın. [s. 455]
- Nehirler dev kanyonları güçleri değil, kararlılıkları sayesinde yontarlar. [s. 455]
- Tek yol, mücevherin kendisi olmaktır. [s. 455]
- Hayatta hayal kırıklıkları olur. Ama hayalden vazgeçilmez. Kalbin kırıldığında gönlünden mi vazgeçeceksin? Sil gözyaşlarını.. Ne olursa olsun sevgiden ve iyi niyetten vazgeçme. Verdiğin her emek doğru insanın kalbinde yeşerecektir. [s. 458]
- Bazen hava kasvetli olur. Güneş bile uzaktır sana. Canım dediğin yaprakların dökülür. Bırak dökülsünler. Unutma, ağaç sensin nasıl olsa... [s. 461]
- Günün birinde birileri sana da ‘değersiz’ olduğunu ima ederse ruhparçam... Asla kendinden, hayallerinden vazgeçme... Sen benim renkli hareleri olan ‘sihirli’ kahramanımsın... [s. 465]
- ‘Dem’lenmeye başladığında, boğulduğunu zannettiğin an, ilk kez nefes aldığını anlayacaksın. [s. 476]
- Işığa hizmet için yola çıkanlar, karanlıkta demlenirler. [s. 476]
Comments
Post a Comment