Müslüm..

Filme dair en temel yorumumu (muhteşem! kesin gidin), gittiğim günün akşamında hikâyelerden bildirmiştim aslında. Sanırım oraya da yazınca, blog’a yazmış gibi düşünüp uzunca paylaşmayı atlamışım. Madem ki gişesi 4 milyonu! buldu, o zaman buna eşlik etsin dedim naçizane görüşüm.
Evet filmi, ilk haberini duyduğum günden beri iple çekiyordum. Çok mu çok merak ediyor, ellerine yüzlerine bulaştıracaklar diye de ödüm kopuyordu. Ne zaman ki Timuçin Esen’in oynadığı öğrendim, deli sevindim. En azından oyunculuk anlamında bir sorun olmayacak dedim. İlk trailer yayınlanınca heyecanım tavan yaptı, fragmanda da dağıldım zati.
Ve gün geldi çattı filme gittim. Ve tüm heyecanım bahtiyarlıkla sonuçlandı. Çünkü gerçekten çok beğendim. Abartmış gibi olmayım ancak hani Oscar’larda en iyi belgesel kategorilerini izleyince ‘ay niye bizde yapamazlar belgeselleri böyle güzel’ diye hayıflanıyorum ya, işte o tadı bu biyografide aldım desem. Çünkü ilk sahnenin, konun ortasındaki bir olaydan cımbızlanması olayı söz konusu. Ben de onu gördüm ya ‘aha dedim bu film olmuş korkarım’, daha ilk sahne! Düşünün.
Şimdi konu deyince hemen söylemeliyim ki, çok mu (mecburen) detay koymuşlar. Her ne kadar son rock döneminin ve cenazesinin (ki ben ne yazık ki o dönem çok garip bir hayat dönemecinde olduğum için hiç izleyemedim :( muhtemelen çökerdim ağlamaktan) konmadığı için eleştirilse de şahsen o itirazlara katılmıyor. Her şey konmalı diye bi kaide yok bi kere. Kaldı ki konunca çorbaya dönme ihtimali artıyo. O yüzden, bu bile azcık çok olmakla beraber, kafi bence. Uzatınca kurgu da bozuluyor, zorlama oluyor, eğreti kaçıyor sonra. (ay çok biliyom ya!)
Oyunculuğa gelirsem! Timuçin esen o kadar cuk oturmuş, o kadar tam ve muhteşem olmuş ki, filmden sonra Müslüm Gürses’in gerçek hâlini görünce bi yadırgadım desem! Harbiden ama. O kadar yani. Bir makyaj, bir saç, kıyafetler, tarz bu kadar güzel taşınabilir, bu kadar eğreti durmadan üstlenilebilirin somut hâli olmuş resmen. Ayrıca sesi de bence hiç fena olmamış. Evet filmin başında ben de bi afalladım, ay gerçeği mi olsaydı diyip dudak büktüm ama sonra öyle alıştım öyle doğal öyle oturmuş geldi ki çoook keyifle dinledim. Kaldı ki sonra düşününce, eğer gerçek sesi, şarkıları oturtsalarmış bence olmazmış. Aynı şekilde Muhterem Nur’un da sesi, Matmazel’imizin sesiyle çook güzel olmuş.
Ay onu diyince. Nasıl güzel bir kadın zaten ve nasıl güzel olmuş filmde de. Nasıl da muhteşem oynamış. Ay delirirsin. Hele o Gülhane Parkı konseri öncesi, kulisteki korkmuş hâli, ‘iptal mi etsek konseri’ diyişi muhteşem muhteşem. Ayrıca o sahneden bahsedince, yine o sahnede menajeri oynayan aktör Erkan Avcı bir harikaaaa. Tipi o kadar uymuş ve öyle güzel oynamış ki karakteri, ben cuk demeyim de ne diyim. Ancak sadece onlar mı, Müslüm Baba’nın çocukluğunu gençliği oynayanlar, erkek kardeşinin o minicik küçük hâlini oynayanlar (dondurma sahnesindeki doğallık.. yok ötesi), tabii ki bağlama ustasına hayat veren Erkan Can tek kelimeyle olağanüstü idi. Tabiri caiz ise casting ve oyunculuk ‘yıkılıyooooo’. :)
Bir de unutmadan öyle yerinde, öyle dozunda şarkılar seçilmiş, kullanılmış, yedirilmiş ki tadı resmen damağımda kaldı. Bittabi acil film albümü bekliyorum ;)
Son olarak, tahmin edeceğiniz üzere, hele bendeniz, Balık burcu kontenjanından da olarak, özellikle ilk yarısında deliceee ağladım! Yok böyle ağlamak ama. Çünkü o kadar gerçekçi ki ve onun Müslüm Baba’nın o anı yaşamış bir çocuk, bir insan olduğunu düşünüyorsunuz ya, o hissi film size veriyor ya dağılıyorsunuz istemeden. Aynı şekilde ikinci yarıda o aşklarının özellikle başlangıç evresi, o kadar naif o kadar güzel ki. Mesela otelde koridordaki uzunnnn dertleşme sahnesi, sonra kalp kolye hediye ederken ki sevgi pıtırcılığı çoook tatlıydı. [Evet şiddet olayına girmiyorum zira onun hiçbir açıklaması, meşru zemini yok. Olamaz da. Kim ne yaşarmış olursa olsa. Nokta.]
Sonuç: Şahsen kişisel arşivimde saklamak isteyeceğim nadir Türk filmlerinden biri olarak yerini aldı benim için. Bi daha da izlemek isterim. Ancak şu da var ki, filmin Müslüm Baba üzerine yapılmış bir film olması da bunda en baba etken. Çünkü zaten kendi ve de hayatı film olan, çok baba bir karakter. İkinci olarak da Timuçin’in ona hayat vermesi, şahsım adına, filmden etkilenebilmemin yegane ikinci sebebi. Dolayısıyla hem Müslüm-sever, hem Timuçin-sever biri olarak film benim adıma 2-0 önde başlamıştı zaten ;)

Comments