Hail, Caesar! ..
Öncelikle şunu belirtmem gerekir ki, filme dair söyleyebileceğim şeyleri spoiler vermeden ifade etmem çok zor. Konunun esprisini kaçırmayacak olsa da değindiğim yerler az çok spoiler içeriyor ne yazık ki, çünkü korkarım aksini yapabilmek çok zor. Ancak şöyle de bir durum var, ben filmleri sinopsislerini okumadan direkt izliyorum. Siz zaten hali hazırda okuduysanız ya da okuyup öyle izleyecekseniz, o zaman benim diyeceklerimin sürprizi vb. kaçırma gibi bir durumu olmaz, tabiri caizse vız gelir tırıs gider :)
O zaman, uyarılar tamamsa başlıyorum :)
Hani bazı filmler vardır, afişini görüp aşık olursunuz, bir albenisi olur tasarımının, ve sırf o yüzden bi şans verip izlersiniz. Zira bunu yapmışlığım çoktur ;) ancak bu film durum tam tersi! İsminin garipliği de eklenince hiç izleyesim yoktu. Zaten geçtiğimiz Oscar’larda ‘Production Design’ dalında adaylığını gördüğümden beri otomatikman izleme listeme alınıp bir türlü elim gitmeyerek teee bu zamana kadar izlemek istemememin sebebi tamamen buydu. Ancak artık sona dayandığım, geriye sadece bari onları da bitireyim tam olsun dediğim birkaç film kalınca, aralarına güncellerden-asıl izlemek istediklerimden sıkıştırarak izlemeye başladım.
Ve her zaman ki gibi ‘aday olduysa mutlaka bir şeyi vardır, bir şekilde bi tarafı güzeldir, orijinaldir’ tezim yine doğrulandı. Zira öyle enteresan bir film çıktı ki anlatamam. Evet film beğenilecek, güzel-keyifli zaman geçirilecek bir yapım değil. Çok zorlarsanız ‘aman bu ne şimdi’ diyebilirsiniz. Hoş azıcık öyle de :) ancak filmde öyle detaylar, alt metinler var ki o ha amma kendilerine laf sokmuşlar, çuvaldızı nasıl göstere göstere batırmışlar derken buluyorsunuz kendinizi. Ve hiç olmadık sahnelerde, karşınıza, o kadar ünlü film yıldızı çıkıyor ki şaşıp kalıyorsunuz. Oha şu minicik karakteri o mu oynamış, nasıl oynatmışlar diye diye yaşadığınız tüm o şaşkınlıklar ise (filmin adının ve afişinin komikliği de dahil olmak üzere) ne zaman ki film bitip (bu arada 1.5 saat gibi kısa bi süresi var), jeneriğin ilk karesinde yanıt buluyor ve eğer bilmiyorsanız, Coen Kardeşler’in filmi olduğunu öğrendiğinizde ‘aha tamam o zaman’ diyi veriyor ve tebessüm ediyorsunuz. Çünkü onlardan ancak böyle bir yapımın çıkabileceğini hali hazırda biliyorsunuz :)
Dolayısıyla hem ABD’nin yaşadığı saçma dönemlere, hem Hıristiyanlığa, hem sinema sektörüne, hem magazin basınına, hem (içi boç ama) çok ünlü oyuncuların sırf popülerlikleri nedeniyle yönetmen ve patronlarına yaşattıklarına ve daha daha bi ton şeye nasıl alttan alttan laf çarpılabildiğini; ve büyük bir ihtimalle tüm o filmde yer alan Hollywood yıldızlarının ve Coen Kardeşler’in yaşadığı o trajikomik olayları yaşadığı için bu yapımda yer aldıklarını anlamlandırabiliyorsunuz. Çünkü filme düz bir şekilde bakıldığında çok kötü bir Hollywood filmi, zaten asıl olayda öyle olması, yani bilerek yapılmış. Verilmek istenen de öyle yapımların altındaki saçmalık, bir nevi.
O yüzden ancak eleştirel gözle, bir sinematografi yapımı diyerek izlemek isterseniz bakın derim. Aksi halde keyifli, eğlencelik bir yapım değil :) Ee tabii bir de Coen hayranıysanız ;)
O zaman, uyarılar tamamsa başlıyorum :)
Hani bazı filmler vardır, afişini görüp aşık olursunuz, bir albenisi olur tasarımının, ve sırf o yüzden bi şans verip izlersiniz. Zira bunu yapmışlığım çoktur ;) ancak bu film durum tam tersi! İsminin garipliği de eklenince hiç izleyesim yoktu. Zaten geçtiğimiz Oscar’larda ‘Production Design’ dalında adaylığını gördüğümden beri otomatikman izleme listeme alınıp bir türlü elim gitmeyerek teee bu zamana kadar izlemek istemememin sebebi tamamen buydu. Ancak artık sona dayandığım, geriye sadece bari onları da bitireyim tam olsun dediğim birkaç film kalınca, aralarına güncellerden-asıl izlemek istediklerimden sıkıştırarak izlemeye başladım.
Ve her zaman ki gibi ‘aday olduysa mutlaka bir şeyi vardır, bir şekilde bi tarafı güzeldir, orijinaldir’ tezim yine doğrulandı. Zira öyle enteresan bir film çıktı ki anlatamam. Evet film beğenilecek, güzel-keyifli zaman geçirilecek bir yapım değil. Çok zorlarsanız ‘aman bu ne şimdi’ diyebilirsiniz. Hoş azıcık öyle de :) ancak filmde öyle detaylar, alt metinler var ki o ha amma kendilerine laf sokmuşlar, çuvaldızı nasıl göstere göstere batırmışlar derken buluyorsunuz kendinizi. Ve hiç olmadık sahnelerde, karşınıza, o kadar ünlü film yıldızı çıkıyor ki şaşıp kalıyorsunuz. Oha şu minicik karakteri o mu oynamış, nasıl oynatmışlar diye diye yaşadığınız tüm o şaşkınlıklar ise (filmin adının ve afişinin komikliği de dahil olmak üzere) ne zaman ki film bitip (bu arada 1.5 saat gibi kısa bi süresi var), jeneriğin ilk karesinde yanıt buluyor ve eğer bilmiyorsanız, Coen Kardeşler’in filmi olduğunu öğrendiğinizde ‘aha tamam o zaman’ diyi veriyor ve tebessüm ediyorsunuz. Çünkü onlardan ancak böyle bir yapımın çıkabileceğini hali hazırda biliyorsunuz :)
Dolayısıyla hem ABD’nin yaşadığı saçma dönemlere, hem Hıristiyanlığa, hem sinema sektörüne, hem magazin basınına, hem (içi boç ama) çok ünlü oyuncuların sırf popülerlikleri nedeniyle yönetmen ve patronlarına yaşattıklarına ve daha daha bi ton şeye nasıl alttan alttan laf çarpılabildiğini; ve büyük bir ihtimalle tüm o filmde yer alan Hollywood yıldızlarının ve Coen Kardeşler’in yaşadığı o trajikomik olayları yaşadığı için bu yapımda yer aldıklarını anlamlandırabiliyorsunuz. Çünkü filme düz bir şekilde bakıldığında çok kötü bir Hollywood filmi, zaten asıl olayda öyle olması, yani bilerek yapılmış. Verilmek istenen de öyle yapımların altındaki saçmalık, bir nevi.
O yüzden ancak eleştirel gözle, bir sinematografi yapımı diyerek izlemek isterseniz bakın derim. Aksi halde keyifli, eğlencelik bir yapım değil :) Ee tabii bir de Coen hayranıysanız ;)
Comments
Post a Comment