Fräulein Else / Arthur Schnitzler..
[ENG is below]
- @kentkabilesi online bibliyoterapi atölyesi Ocak 2025 kitabı.
- Karşımızda yine küçücük ama içi dolu turşucu kıvamında, psikolojik analizlerle dolu bir novella (kısa roman) var. Hem de öyle bir roman ki tam 101 yaşında.
- Anlayacağınız üzere daha ortada Freud ve Jung tam anlamıyla psikanalizi temellendirmemişken, alana dair öylesi derinlemesine noktaları işleyen bir kurgu söz konusu.
- Dolayısıyla sırf bu özelliği ile bile bence okunmayı hak ediyor, bir saygı durusu namına. Kaldı ki size kattıkları da dediğim gibi hiç de azımsanacak değil.
- Aradan bir asır geçmesine rağmen, çokça düşünmeyi törpüleyememiş kadınlar nezdinde geçmişi yani yazıldığı dönemi, öyküsü üzerinden okuyabilmek çok kıymetli.
- Naif bir İtalyan şehrinde, naif bir kızın, yine naif başlayan öyküsünün sayfalar ilerledikçe yoğunlaşıp koyulaşması ile birlikte artan devinimi gerçekten okuyucusu tarafından tüm hissiyatıyla idrak edilebilen bir minvalde ilerliyor romanımız.
- Ki çevirmenin girişteki ifadesi de bunu tam karşılıyor: Else'nin iç dünyasından hareketle bir iç monolog halinde yazılmış. Düşünceler, anılar, duygular, gözlemler art arda sıralanır. Else'nin düşünceleri başlangıçta düzenli gibi görünür, konudan konuya atlamalar sanki anlaşılabilir çağrışımlara uymaktadır ne var ki, anlatı ilerledikçe Else'nin düşünceleri karmaşıklaşır, araya hayaller, bölük pörçük dış olaylar girer.
- Sevgili Funda Hanım’ın bibliyoterapi açısından bize sunduğu gözlüklerle irdelendiğinde ise kıymeti katlanarak büyüyor ve pek çok şey bize kendini açık yetiyor. O yüzden de romana onun bize kattığı notlar üzerinden düşündüğümde her zamanki gibi çok çok daha fazla sevdiğimi ifade etmeden geçmek istemem.
- Bir de son olarak küçük bir noktaya değinmek isterim ki çevirmen tarafından çokça dipnota verilmesine yer verilmesine bayıldım. Bildiğiniz üzere bir dipnotlar kraliçesi olarak bu ilgim dahilinde öykünün çeşitli çeşitli bilgilerle zenginleştirilmiş olması çok hoşuma gitti.
Meraklısına:
- Almanca’da ‘Fräulein’ genç, evlenmemiş kadınlar için kullanılan bir unvan (artık pek kullanılmasa da),
‘Else’ ise bir isim.
=> Dolayısıyla, eserin adı ‘Genç Kadın Else’ veya ‘Bayan Else’ anlamına gelir.
- Almanca telaffuzuyla okunuşlar:
[Froy-layn El-ze]
[Ar-tu:r Şnits-ler]
Gece olağanüstü güzel, bir yaz gecesi gibi neredeyse ılık olacak, yıldızların parıltısı göz kamaştırıcı bir elbise gibi sizi saracak.
Kocaman otel ışıklandırılmış heybetli bir büyülü kale gibi orada duruyor. Her şey öyle devasa. Dağlar da. İnsan korkuya kapılabilir. Dağlar hiç böyle kapkara olmamıştı. Ay doğmadı daha. Ay gösteri başladığı, çayırdaki büyük gösteri başladığı zaman doğacak, Herr von Dorsday kölesini çıplak dans ettirdiği zaman.
… herkes suçlu, herkes, çünkü kimse kimseyle ilgilenmiyor.
Güzelseniz bir parça şefkat gösterir, ateşiniz varsa biraz endişelenirler, sizi okula yollarlar, evde piyano, Fransızca dersleri alırsınız, yazın tatile gidersiniz, doğum gününüzde hediyeler getiriler ve sofrada olur olmadık her şeyi konuşurlar. Ama içimde neler olup bitiyor, içimde neler kıpırdanıyor, korku salıyor hiç ilgilendiniz mi?
- Hiç kök salmak istemeyen bir yazar.
- Daha çok D. H. Lawrence ekolünden giden bir yazar (Freud ve Jung’tansa).
- Tıbbî bir analiz aslında bir nevi kitap.
- İzleme önerisi: Avusturya filmi Sis / Netflix‘te.
- Kitabın geçtiği dönem, çok katı toplumsal kuralların olduğu bir dönem. (Ne kadar özgür olduklarını düşünsek de)
- Alman ırkları arasında kadının en sıkışık olduğu toplum Avusturya toplumu..
- Köklü ve gelenekselci bir toplum (İngiltere’den bile).
- Dönemin Avusturyalı kadınları, kendi içindeki karmaşaların çok yükseldiği ahlaki bir ikilemdeler.
- 1. tema: Avusturya’da toplumsal kadın rollerinin ne olduğu.
- 2. tema: yalnızlaşma ve yabancılaşma. Ki bu durum en çok anne üzerinden veriliyor.
- Bilinçdışı tekniği söz konusu kitapta.
- Ki dönemin en önemli tekniklerinden biri ve yazarın bu tekniği kullanılışı Alman‘dan çok İngiliz varî bir yazar olduğunun ifadesi.
- DHL ve Freud’un düşünceleri birbirinden farklı.
- Yazar da bunların edebî olarak değerlendiriyor.
- Freud için bir bilinçdışı söz konusu.
- DHL için insan bilincinin bir parçası bilinçdışı ve kişi bunu bastırıyor
- Ama DHL insan daha fazlasını da yapabilir diyor.
- Ayrıca ensest bir sevgiyle karşı karşıyayız romanda.
- Ki bu bağlamda karakter kapana tıkır kalır. Aslında ensest, bir nevi kendinin o kapandan kurtarma oyunudur.
- Erkek, evlilikle kendini gerçekleştiremez der DHL.
- Dolayısıyla Odipus Kompleksi’ni bir tık ilerletiyor.
- O kompleksin içinde hem teyze hem oğlu hem de Else var.
- Kuzenine karşı bir şey hissettiğini anlıyoruz ancak bilinci bunu hep reddediyor.
- Babayı kurtarma da var, annenin bunu istemesi de var.
- Arketipler her zaman çift taraflı olarak çalışır. femme fatale ve anne gibi.
- Else, kız gibi olmak istiyor ama Meryem gibi olmak istiyorum diyor da en sonunda.
- İçindeki toplum baskı ve vicdanla ölüyor. Yani onlar yeniyor.
- Yılan arketipi Lilith ve Medusa ile sembolleşir.
- Bilinçdışındaki sembolleri, Else ilacı alınca görüyoruz.
- Aristokrasinin kadının evlendikten sonra her şeyi yapmasına okey olması var.
- DHL’e göre her organizmada tekil bir doğa=bilinç var (özgün, tekil bir doğamız var).
- Ona göre bu doğa ebeveynden türemez. Yani kişinin doğasını, neden-sonuç ilişkisi açıklamaz diyor.
- DHL’a göre yine burada metafizik bir durum da var. -> Bilinçdışı ve ruh birbirini tamamlayacak kadardır ve gizemlidir, yani uniqe/otantiktir der DHL.
- Ancak sonra psikoloji bunun çok uygulanabilir olduğunu göstermedi.
- Ama sanata, edebiyata (hele femme fatale karakterler için) çok uygulanabilir bir şey bu bahsettiği durum.
- Dinden çok ahlaksal gidip gelmeler söz konusu kitapta. DHL’nin ahlak tanımı da zaten buna uyuyor; kitapta hep ahlaksal gidip gelmeler vuku buluyor.
- Ona göre yaşamın amacı, mükemmelleşme (her bireyin).
- zaten kitapta Else’nin amacı da bu.
- Yaratıcı olarak var olamayan bir kadın söz konusu ki o dönemin Avusturya kadınının durumu da o.
- Söz konusu mükemmelleşme ancak sevgiyle mümkün.
- Ki kızın sevgi alışverişinde bulunabileceği öznel ve nesnel boyutta) hiçbir kişi yok.
- Az biraz kendini ve ötekini fark ediyor ancak uyumlu, sevgi ilişkisi durumu hiç yok. O yüzden mükemmelleşemiyor.
- Else’nin aşırı düşünmeye de bir meyili var.
- Yapı itibari ile de zaten içinde bulunduğu dünyaya uyumlu biri değil.
- Sanatın işlevi de o ânın işleyişinde açığa çıkarmak (bizimle, bizi kuşatan evren arasındaki ilişkide) der DHL
- Journaling’deki gibi o duygu biraz sonra geçecektir.
- Freud‘tan baksaydık tamamen cinsellik olurdu bu kitabın analizi.
- Arzuların boşalması var oysa. -> İlaç içip salona geldiğinde.
- Else cinsel tatmin için Roma’lıyı istiyor ama evlenmek için teyzesinin oğlunu.
- Bilinçdışının içinde kolektif de var ama daha Jung bunu söylememişti bu kitap yazıldığında.
- Kaldı ki bilinçdışı hiç açığa çıkmaya da bilir.
- Bilinçaltıyı, az çapayla bilince çağırabiliriz + bilinçaltının davranışlarımıza etkisi var, + onu anlamlandırabiliriz ya da anlamlandırmayabiliriz (hortlamasına engel olamasak da).
- Ancak bilinçdışını anlamlandırmazsın.
- O yüzden bilinçdışının bir çözümlenmesidir, kitap.
- Mesela dolmakalem sembolü DHL için çözümlenemez bir şey. (Yoksa Freud veya Jung’ça çözümleriz) İşte o yüzden metafizik de bir anlamı var aynı zamanda DHL bazında. Zira ancak Else bilebilir anlamını. Yani DHL‘de enigmatik bir yapısı var.
- Ruminasyon kavramı için 2 tane okuma önerisi: düşünce sarmalını ifade eden yazarın kitabı ve ‘çok düşünen kadınlar’ adlı eser.
- Ki kadınlar ruminasyonu çok yapar.
- Bilinçdışının özneli ve nesneli, aklınkiyle aynı değildir. -> Bunu her zaman kendimize hatırlatmalıyız.
- Özneli-> bilinçdışını
- olumlu anlamda alırsan her şeyi kapsar.
- olumsuz olarak alırsan
- (bilinçdışı) belirgin ve körü körüne dışlayıcıdır
- ki Else de öyle. Kendi bilinçdışının oyununa geliyor. Kendini dışlıyor. Ailesinin onu değersizleştirdiğinin pek de farkında değil. (Biz bunun farkındayız çünkü 20. yüzyıl kadını olarak öyle değerlendiriyoruz.)
- Özgür ruhun çöküşünü izletiyor kitap bize, DHL bakışından (evlenmek istemiyor çünkü)
- DHL özgür ruhun çöküşünü ani sarsıntı diye tanımlıyor ki bu da yine DHL‘nin bir ifadesi.
- Kafa yapısı sağlıklı biri değil zaten Else. (İzin verilse de istediği ile evlenemezdi muhtemelen)
- Haplarla bilinçdışı açığa çıkıyor.
- Ve görüyoruz ki örtük bir narsisimi var. “Hepsi beni arzulasın ama kimseyle olmayayım ben” düşüncesinde çünkü.
- Her şeye hakim olmak isteyen kişi her şeyin merkezinde olmak isteyendir.
- ‘İyi edebiyat bize sıkıntı verir.’ -> Demek ki doğru yoldayız.
- Daha psikanalist psikologlar yok iken bu kitabın bu şekilde yazılması, yazarın insan doğasını ne kadar bildiğini gösteriyor.
[in ENG]
Fräulein Else / Arthur Schnitzler..
- @kentkabilesi online bibliotherapy workshop – January 2025 book.
- Once again, we have a novella that is small in size but packed with psychological analyses, much like a jar of pickles filled to the brim. And not just any novella—this one is exactly 101 years old.
- As you can imagine, this is a story that delves deeply into psychoanalytical themes even before Freud and Jung had fully laid the foundations of psychoanalysis. For that reason alone, I believe it deserves to be read—as a tribute, if nothing else. Not to mention, what it offers the reader is far from negligible.
- Even after a century, it is invaluable to read the past—meaning the era in which it was written—through its narrative, especially for women who, despite everything, still haven’t been able to dull their relentless thinking.
- Set in a delicate Italian town, our novel follows the story of an equally delicate young girl. As her seemingly innocent tale unfolds, it gradually intensifies, growing darker and more turbulent. This increasing momentum is palpable to the reader in every way.
- This is perfectly captured by the translator’s introduction:
- “Written as an internal monologue from Else’s perspective, the novel unfolds through a rapid stream of thoughts, memories, emotions, and observations. Initially, her thoughts seem structured, with topic shifts following understandable associations. However, as the narrative progresses, Else’s mind becomes increasingly chaotic, filled with fantasies and fragmented external events.”
- Through Ms. Funda’s bibliotherapeutic lens, the novel’s significance multiplies, offering us profound insights. Reflecting on it through her notes made me appreciate it even more than I already did.
- One last detail I’d like to mention: I absolutely loved the extensive footnotes provided by the translator. As you may know, I am something of a footnote queen, and the way the story was enriched with various pieces of information delighted me.
For the curious:
- In German, “Fräulein” is a title used for young, unmarried women (though it is now mostly obsolete), while “Else” is a name.
=> So, the title of the book translates to “Young Woman Else” or “Miss Else.”
- German pronunciation:
[Froy-line El-ze]
[Ar-too-r Schnits-ler]
“The night will be extraordinarily beautiful, almost as warm as a summer’s night, and the sparkle of the stars will wrap around you like a dazzling gown.
The grand hotel stands there, illuminated like an imposing, enchanted castle. Everything is so immense. The mountains too. One could feel afraid. The mountains have never been this dark before. The moon has yet to rise. The moon will rise when the show begins, when the grand spectacle in the meadow starts—when Herr von Dorsday makes his slave dance naked.”
*”… Everyone is guilty, everyone—because no one truly cares about anyone else.
If you are beautiful, they might show you a little affection. If you have a fever, they might worry a little. They send you to school, make you take piano and French lessons at home, take you on summer vacations, bring you gifts on your birthday, and chatter about all sorts of nonsense at the dinner table.
But did anyone ever care about what was happening inside me? About the thoughts stirring within me, the fears creeping up inside me?”*



Comments
Post a Comment