Bir Masal İyi Gelir / Judith Malika Liberman..

Çok çok çok uzun bir dönemdir Judith Hanım’ın masal kitaplarını okumak niyetim var. Ancak bir türlü başlayamamıştım. Kısmet son kitabı Bir Masal İyi Gelir ile oldu. Dolayısıyla da sondan başa doğru gidecek olan bir okumaya giriştim bir anlamda :-). 

Kitaba dair ilk söyleyeceğim şey; çok ilginç bir şekilde, kısa kısa masalları anlatan bir kitap olmasına rağmen içine girmekte, dilini kafamda oturmakta biraz zorlandım. Ancak ne zaman ki ritmine ve akışına kapıldım, işte o zaman inanılmaz keyif almaya başladım. Hemen söylemek istediğim bir diğer unsur ise şu oldu. Hani böyle başlayıp, bitirip bir sonraki masala hemen geçer gibi bir okuma edimim olur diye düşünüyordum. Ki zaten dediğim gibi, içine girdikten sonra okuması çok rahat ve anlaşılır gidiyor. Fakat gelin görün ki çok kısa masallardan oluşmasına rağmen, bir masalın sonuna geldiğinizde (ki bu bazen sadece bir sayfalık bile olabiliyor), şöyle bir kala kalıyorsunuz ve bir sonraki masala hemen geçmeyi bırakın, araya bazen birkaç gün bile koyabiliyorsunuz. 

Çünkü gerçekten, özellikle de bazı masallar inanılmaz çarpıyor. Bazen bir hafta boyunca anlamını idrak ede duruyorsunuz, kendi hayatıma nasıl uyumlandırabilirim diye düşünüyorsunuz, ‘ben böyle mi yapıyorum? nasıl değiştirebilirim?’ sorularını kafanızda döndürüyorsunuz ve gün içerisinde kafanızda dolaştırarak ancak sindire biliyorsunuz. Bu yüzden de bir sonraki masala geçene kadar, onu içinizde iyice özümsemiş olmamız gerekiyor. Yani en azından kendi adıma böyle oldu. Ben de, sizde de böyle bir durum olursa şimdiden altını çizelim diye yazmak istedim :-)

Kitabın en keyifli özelliklerinden biri; her masalın sonunda, onu az biraz anlatan, ana fikrini tam çıkartamadıysak bize altyazısını veren bir kısmının olması. Ayrıca akabinde, o ana fikri hayatıma geçirmemize yardımcı gündelik, küçük bir kişisel ödev ekleyerek ve bazen anonim bazen de bildiğimiz ünlü kişilerin, masaldaki esas konuyla ilgili özdeyişlerine de yer vererek yapıyor olması şahane. Bu da, yine kendi adıma kitabın güzelliklerinden biri oldu. 

Tabii ki kitabın en en en, ‘güzel’ kelimesini hak eden niteliği ise çizimleri. Öyle böyle değil, o kadar güzel, böyle durup inceleyesiniz gelen renkleri, konuyla ilgisini ifade eden detaylarıyla sayfaları bir nakış gibi işlenmesi o kadar güzel, o kadar keyifli ki, gerçekten bir masal kitabı okuduğunuzu, böyle doyasıya hissettiriyor okuyucusuna. Ki bu noktada durumu pekiştiren özelliklerinden bir diğeri, kitabın hem sayfa kalitesi hem de baskı kalitesi. Fark edilmeyecek gibi değil çünkü. Böyle elinizde olup bu sayfaları çevirirken dokusunun verdiği his o kadar harika ki, gerçekten böylesine güzel ve özenli bir masal kitabına yakışan da, işte bu minik ama büyük detaylar diyorsunuz. O yüzden de bunları düşünenlere, uygulamaya koyanlara kucak dolusu teşekkürler.

Özetle rüya gibi bir masal kitabı okumak isterseniz size seve seve şekerleme tadındaki bu kitabı öneririm.

  • Aşk bir danstır ve sadece bir adım atmakla başlar. Aç ve susuz, seni doyuracak aşkı arıyorsan, çölde kaybolursun. Oysaki aşkın dansına açılırsan, kendini bir aşk girdabında bulursun. Aşkın dansı, önce kalbinin ne kadar çok attığını fark etmekle başlar. Sen ne kadar çok seviyorsun, oh! Onu hissetmek seni kanatlandırır. Seviyorsun bu hayatı, durmadan dönen bu dünyayı, bu bahçeye çıplak ayaklarınla basmayı... Uğrunda çabaladığın hayalleri, peşinde koştuğun ceylanları... İçinde yanan aşkı hisset, kalbini aç ve dans başlasın! İşte o zaman Mecnun gibi her yerde senin için bırakılmış aşk mektuplarını bulursun. Sen seviyorsun ve emin ol o da seni seviyor. [ss. 17-18]
  • Özünden vazgeçmeden, bin farklı şekle dönüşebilirsin. Sen sadece yatağın değilsin, uğraşın değilsin, şeklin değilsin. Kalbin, senin tek merkezin... Tıkandığın, sömürüldüğünü, kuruduğunu hissediyorsan çölün üstünden uç. Değişim çaba istemez, dönüşüm bu çabalarından vazgeçtiğinde kendiliğinden başlar. Güven kendine, engelin ötesine geçtiğinde, coşkun ve sevincin dizginlenemez olur. [s. 21]
  • Çok iyi yapabildiğin bir şey var; ama onu içinden geldiği için yapabildiğine inanmaktansa bir araç sayesinde yapabildiğine inanmayı tercih ediyorsun. Kendini yok sayıyorsun, bir perdenin arkasında saklanıyorsun. Bu perde belki bir kişi, belki teknoloji, belki sunulan bir fırsat, açılan bir alan olabilir. Kendi kendine "O araç olmazsa olmaz. O olmazsa ellerim bomboş" diyorsun. Bu inanç yüzünden senin için değişim çok korkutucu. Bu yüzden, adım atmak yerine kenarda bekliyorsun. Bugün kendi gücünü gör! Ateşi başlatacak olan kıvılcım sende. Ateşi yak, sönerse tekrar canlandırırsın. [s. 23]
  • Doğada değişim yavaş ve kademelidir. İnsanın beklediği değişimse ani ve radikal. Bir şeyin uygunsuz veya yeterince mükemmel olmadığını düşündüğümüz anda onu hemen atmaya veya değiştirmeye çalışıyoruz. Dur, bekle, kal; kendiliğinden gelecek olan değişim belki de seni daha çok tatmin edecek. Kendine ve dünyaya zaman tanı, zaten her şey, her an, sessiz ve savaşsız değişime uğruyor. Kesilmeden, kopmadan, atmadan dönüşüyor dünya, acele etme. [s. 70]



Comments