Kabuk / Zeynep Kaçar..

MugaMag kitap kulübümüzün ağustos kitabı olarak okuduk kendisine ilk söyleyeceğin şey çok etkileyiciydi. Ancak daha fazla yorumda bulunmadan önce uyarıda bulunmak isterim ki çocuklar konusunda hassassanız veya hassas olduğunuz bir dönemde bulunduğunuzu düşünüyorsanız, kaldı ki hâlihazırda zaten hayli duyarlı bir kişi iseniz de çocuk konusunda oldukça hassas mevzulara değinen bir kitap olduğunu belirtmeliyim. Zira böyle bir bilgiyi cebimde taşıyarak oldukça temkinli olarak sayfaları çevirdiğimi ve yeri geldiğinde de kendime duraksama anları açarak ilerlediğimi söylemeliyim. Bu konu böyle.

Kitabın kendisine geçecek olursam ise; üç nesil üzerinden bence birkaç sülaleye yetecek büyük seviyelerde travmalar yaşamış temelde ardışık iki ailenin Çok mu çok hüzünlü öyküsü var karşımızda. Ve bu öyküleri lineer bir zaman çizelgesi üzerinde ilerlemeden hatta bile isteye bence (belki de o yoğun, ağır etkisini, kafamızı meşgul ederek hafifletme amacıyla) karmaşıklaştırılmış olarak okuyoruz. Bizim kitap kulübünün kapalı grubunda isimlere dair detaylı bir soyağacı ihtiyacı ile okunması minvalinde bir konu geçtiği için isimler konusuna daha bir dikkat ederek kitaba başlamıştım. Ancak bir yerden sonra onlara takılmadan ve zaten kafanızda bence önemli noktalara çok rahat tutarak ilerleye bildiğinizi söylemeliyim. Yani demem o ki en azından kendi adıma öyle bir isim karmaşası yaşamadım. Zaten İlerleyen bölümlerde yazarın açıkça ifade ettiği üzere özel isimlerin birbiriyle yakın olmasının da aslında belirli bir sebebi var kurgunun dahilinde. O yüzden benim gibi gözünüz korkarak yaklaşırsanız kitaba hiç öyle bir endişeniz olmasın derim.

Hikâyenin bir labirent şeklinde ilerleyen, düğümlerini katman katman bize açan yapısı benim çok hoşuma gitti. Hatta aslında çok uzun uzun yazılabilecek bir ya da birkaç hayat hikayesini 150 sayfa gibi çok küçük bir kitap formatında, hem de böylesi alengirli bir yapı içinde bize aktarıyor olması, yazarın yaratıcı üslubu açısından çok hayran olunasıydı kendi adıma.

Ancak dediğim gibi oldukça hüzünlü, çok etkileyici, şaşırtıcı ve yeri gelen vurucu anlarında da ağlatıcı bir kitap oldu benim için. Yazar karşıma gelse sormak istediğim bazı mantık noktaları yok değil, orası ayrı. Ve aslında gerçekten öyle bir şansımız olsa da sorsak diye hayal de etmedim değil. Artık onları da kendi aramızda zoom buluşmamızda konuşuruz diye düşünüyorum :-) [Müjde! Yazarımız geliyor Zoom’umuza..] Özetle her şeyiyle son kertede çok beğendiğim bir eser oldu. 

Meraklısına: Bu arada, duyduğum üzere telif hakkı nedeniyle, şu an 3-4 farklı kapakla raflarda yer alıyor, kitap. Ancak kanımca ennn uygunu, okuduğum matruşkalı kapak. O kadar cuk oturuyor ki o kadar olur. Kim düşündüyse bravo.

  • Olduğu gibi kabul etmek ancak bebeklerin işi. Ne varsa etrafında, eleştirmeden, kınamadan, küçümsemeden, en doğru hâli oymuş gibi, kabul etmek. Benimsemek. [ss. 26-27]
  • Ve genç kız olmak o kabukta, yeryüzünün tek ele geçirilmez kabuğu, duvarları beş metre kalın, çatlamaz, kırılmaz. Dışarıdan ve içeriden ve hatta derinde hiçbir düşmanın yıkamayacağı o iç dünyada büyümek, ağaçlar hep aynı yerde, duvarlar hep aynı kalınlıkta, bahçe desen bahçe, uyku desen uyku. Var olmak böyle bir şey olmalı. [s. 38]
  • Kabuk, bu yüzden... ve bu yüzden böylesine kalın sıradanlığımız. [s. 40]
  • Oysa her kadın başka türlü bir derinlik, başka türlü bir kuyudur. Ve açını iyi ayarlamasını bilirsen her kadın kendi dünyasında çok katmanlıdır. Sırf bir dünya kurabildiği için. Bir dünya kurmayı bildiği için. [s. 78]
  • Aşk neydi? Bir duygu, bir fikir, bir oluştan öte, bu zalim dünyaya bir başkaldırış, bir haykırış, bir direniş. Var olduğumuzu bilimsel metotlarla ve vazgeçilmez bir kesinlikle ispatlayan tek heceydi. [ss.78-79]
  • Olması gerektiği gibi. Çok mutlu. Bildiğim her şey yerle bir olmuş gibiydi, yine de bu halini anlıyor ve kabul ediyordum. Çok çabuk oluyordu bütün bunlar içimde. Sanki tüm bilgiler çekmecelerden çıkıp hızla başka başka çekmecelere giriyor, ortalıkta bir an büyük bir kargaşa yaşanıyor ama sonra sakinleşiyordu. [s. 130]

Comments