Sevil Berberi..

Figaro’nun Düğünü yazamı okuduysanız, aslında ilk izlemem gereken operanın Sevil Berberi olduğunu ancak halihazırda bakanlığın YouTube sitesinden seyrettiğim için orada bulunmadığı için ‘öncelikle aslında bu izlenmeliymiş’ dediğimi biliyorsunuz zaten. Neyseki birkaç hafta gecikmeli de olsa Sevil Berberi’ni de kanala eklediler de gecikmeli de olmuş olsa seyredebildim. O da İstanbul devlet opera balesinin sahneye koyduğu versiyonuydu ve bence ikincisinden çok daha iyiydi. Başta, altyazı+görüntü nedeniyle en azından kendim için konunun ve karakterlerin fazlasıyla içiçe geçmiş karmaşıklığından dolayı anlayamama halimi Sevil Berberi’nde yaşamadım.
Her şey gayet açık, anlaşılır ve keyifliydi. Bu yüzden de gerek kostümlerle gerek İtalya arkafonuyla ve gerekse de tam bir opera klasiği olması bağlamında çok keyifle seyrettim. Bunu, gerçekten orijinal sırasıyla seyretmiş olsaydım belki Figaro’ya dair fikrim de değişik olurdu ancak bu artık tamamen farklı paralel evrende gerçekleşen bir olgu olarak kalacak ve benim açımdan da sadece varsayımsal olarak havada durucak, hiçbir zaman bilemeyeceğim. Ancak bu haliyle de, orijinal yapım sırasını takip etmeniz koşuluyla izlemenizi önerebileceğim eserlerden biri olarak not alıyorum.
Meraklısına: Artık biliyorlar biliyor dinlediğim operada veya balede tanıdık melodiler kulağıma geldiğinde çok mutlu oluyorum, sonrasında onların hangi parça olduğunu öğreniyor ve tekrar tekrar dinlemeye devam ediyorum. Aynı şey Sevil Berberi operasında da oldu. Öyle tanıdık, öyle eskiden bi tını geldi ki inanamadım böyle klasik bi eserden olduğuna ve çok sevindim. Siz de eğer dinlerseniz, içerisindeki tınıları ne kadar çok televizyon yapımından ya da filmden hatırladığınıza keyifle şahit olacaksınız; o yüzden de meraklısına ismini buracığa iliştirmek istedim:  II barbiere di Siviglia: Sinfonia / Gioachino #Rossini 

Comments