Rusalka..

Aslına bakarsanız adını duyduğumda, ilk kez çağrışım yapmayan bir opera oldu Rusalka. Ardındansa, ne zaman ki afişini gördüm şöyle bir vuruldum ve sonra konusunun detaylarını okudum ikinci kez vuruldum. Fakat (uzun bir fakaaaaatt var burada) ne zaman ki izledim ne yazık ki  vurulma etkisini yaşayamadım. Oysaki Çek bir bestecinin (Antonín Dvořák) sahneye uyarladığını öğrendiğimde çok sevinmiştim çünkü ilk kez alışılmışın dışındaki bir sanatçının, kültürünün etkisi altındaki operayı izleyecektim yani alışık olduğumuz İngiliz, İtalyan, İspanyol bestecilerin vb opera-bale eserlerinden farklı olarak. Hatta bir deniz kızı hikayesinin esere konu* olduğunu okuyunca gerçekten çok heyecanlandığımı itiraf etmeliyim.
Ancak gelin görün ki ne zaman ki izlemeye başladım o aşkla vurulma etkisini yaşayamadım. Bunda bence en önemli etki, daha önce yine, bakanlığın Youtube kanalından izlediğim Figaro’nun Düğünü’nde olan altyapı yetersizliği idi. Antalya Devlet Opera ve Balesi tarafından sahneye konan (benimde Antalya DOB’dan seyrettiğim ilk eser oldu) bu opera, Türkiye prömiyeri olarak 10 yıl önce sahnelendiği temsilinin, o günkü teknolojik araçlarla kayda alınmış versiyonuydu. Dolayısıyla da her eserde olmakla birlikte, kanımca, denizkızı gibi görselliğiyle ön plana çıkan bir yapıtın o büyüleyici estetik atmosferini vermesi elzem. Fakat bu kaydın videosu ile o etki, üzülerek söylüyorum ki, bize geçirmiyor. Bu da bir opera eserini izlerken yaşanması beklenen o keyfi yaşatmıyor :(
Bir de bence, yine itiraf etmeliyim ki, sonuçta on sene öncenin kostüm ve sahne düzenlemelerinin de, en azından kendi kafamdaki o mistik dünyayı tam olarak yansıtmaması durumu da bunda etkili oldu. Şahsen çok daha büyüleyici, renkli bir dünya bekliyordum. Şöyle ki, geçmişten bu güne Rusalka’yı sahneye koymuş pek çok ülkenin temsillerine dair görsellere baktığımda, afiş tasarımından kostümlerin detaylarına, ışıklandırmadan sahnenin kullanımına kadar öyle olağanüstü yaratılar ve onlara dair kareler gördüm ki gözlerime inanamadım. Tabii onlardaki bütçeler ve çok daha uzun bir geçmişe sahip opera-bale geleneği diye bir hal var, orası ayrı :/
Velhasıl benim için durum böyle oldu. Ancak tabii ki sizin de orijinal ve ünlü bir eserin Türk temsilini izlemenizi ve kendi görüşünüz şekillenmesini dilerim. Sonuçta büyük bir emek ve zaman söz konusu, her biri için. (Dehşet güzel bir versiyonu İZDOB’umun başına diyip niyetimi de mayalayım :/ )
* Operanın librettosu, Çek şair Jaroslav Kvapil (1868–1950) tarafından Çek yazarları Karel Jaromír Erben ve Božena Němcová tarafından yazılmış peri masallarından uyarılarak hazırlanmıştır. (wikipedia)

Comments

Popular Posts