Figaro'nun Düğünü..

Yıllarca adını çok duyduğum ancak ne yazık ki izleme şansım olmayan bir eser idi Figaro'nun Düğünü. Bu vesileyle YouTube kanalından izleme şansına eriştim ama bugüne kadar oradan izlediklerim arasında yayın kalitesini en az beğendiğim yapım oldu. Öyle ki videoyu açmak üzere ilk kez altında bu kadar çok yorum yapıldığını şaşırarak gördüm ve hepsini okuduğumda alt yazısının eklenmemiş olmasının izleme kalitesini olumsuz anlamda etkilediğine dair pek çok yorum yapıldığını anladım ve nitekim izlemeye başlar başlamaz da hepsine hak verdim. Öyle ki, konusuna dair az çok bir bilgi sahibi olduğum sürece hiçbir opera-bale eseri için alt yazı ihtiyacını hiç hissetmemiştim. Ancak Figaro’nun Düğünü’ne dair perde perde konunun ne olduğunu araştırdığımda oldukça karmaşık bir karakter örgüsüne sahip olduğunu gördüm. Bir türlü zihnimde oturtamadım.
Diğer yandan da aslında Figaro’nun Düğünü’nden önce Sevil Berberi operasının geldiğini ve Figaro’nun Düğünü’nün onun devamı niteliğindeki bir eser olduğunu okuduğumda (evet ilk kez öğrendim!) kafamdaki karmaşıklık iki katına çıkmış oldu. Bu noktada da alt yazı ihtiyacının bu opera özelinde ne kadar elzem olduğunu iyice idrak etmiş oldum. Ancak yapılcak bir şey yoktu olan olmuştu ve nitekim de zaten kanala yüklenen yayının da tam dokuz yıl önce eser son kez İstanbul devlet opera bale sahnesinde sahnelendiği gün kayda alınan gösterim olduğu bilgisine eriştim. Bu da hem çekim kalitesinin hem de alt yazının neden eklenemiyor olduğunun cevabı oldu. Ancak tabii ki bu cevapların hiçbiri, bizim konuyu, öncesi eseri izlemeden ve de alt yazısız izleme sorunsalımıza bir cevap olmadı.
(Tabi buraya bir not düşüyorum ki; yayınlandığı hafta izledim Figaro’yu ancak sonraki hafta, sözü geçen Sevil Berberi de kanala yüklendi. O yüzden siz bu yazıyı okursanız ve henüz Figaro’yu izlemediyseniz, ondan önce Sevil Berberi’ne bakmanız gerektiğini de hatırlatmak isterim.) Tabi operaya gelirsek tüm bu teknik kaygılardan öte, oldukça uzun, karmaşık ancak sonuçta Mozart tarafından sahneye konmuş bir eser izlemiş oldum.
Dediğim gibi konuya tam vakıf olamadığım, konuşmaları yeterli derecede anlayamadığım için belki almam gereken keyfi tam anlamıyla alamadım; o yüzden de şimdi çok beğendim veya hiç beğenmedim desem ikisi de yetersizden de öte bir değerlendirme olur kanısındayım. O yüzden sanırım tek diyebileceğim; anladığım özü itibariyle feodal dönemin kadın erkek eşitsizliği üzerine yazılmış oldukça iç acıtıcı bir konuyu opera formatında kitlelere yaymasına açısından dahi ne kadar değerli olduğunu gösteren bir eseri izleme şansına sahip olmuş olmak bile çok değerliydi. Kaldı ki dediğim gibi Süreyya sahnesindeki son temsilini YouTube üzerinden de olsa izleme şansına geçmiş olmak çok kıymetliydi. Zaten sıkı bir opera izleyicisiyseniz pek çoklarını çok öncesinde çok farklı sahnelerde izleme şansına sahip olmuşsunuzdur. Benim de kişisel tarihime de, tüm teknik aksaklıklarına rağmen, şükürler olsun ki bir şekilde denk gelmiş oldu.
Not: Kendisi 10 yıllık olsa da, yani aslında o kadar da eski olmamasına rağmen ne yazık ki sadece bu afiş görseline ulaşabildim. (O dönem İZDOB temsilininki de aynıymış.) Oysa ki son dönemde Samsun Devlet Opera ve Balesi’nin yakın döneme ait temsilinin tasarımı bi harika.. bayıldım. Klasik kapak görseline çok keyifli bir dokunuşta bulunmuşlar. Onu da eklemeden geçemedim :)

Comments

Popular Posts