iki farklı Pamuk Prenses masalı..
Aralarındaki farkı daha iyi göreyim diye, ikisi de masalın 200. yıldönümü (şaka gibi!! hala da dimdik ayakta) şerefine çekilen Mirror Mirror ve Snow White and the Huntsman filmlerini arka arkaya iki günde seyrettim. İyi ki de öyle yapmışım. Buna göre notlarımı şöyle sıralayabilirim:
Ve bir müjde de, Snow White and the Huntsman'den.. 2015'te gösterime girecek şekilde devam filminin çekilmesine karar verilmiş. Yihaaaaa.. demek ki kimi seçeceğini görücez prensesimizin ;)
- Bir kere kesinlikle 2013 Oscar'larındaki Costume Design adaylığında Mirror Mirror hiç olmamalı, sadece Snow White and the Huntsman olmalıydı. Evet ilkinde; gerek kraliçenin gerek prensesin ve gerekse saray esvabınınkiler anlamında çok daha fazla giysi var ve hepsi orijinal öykününkinin neredeyse aynısı denecek kadar güzel ancak Snow White and the Huntsman'de kraliçenin bir elbisesi bile hepsininkine bedel bence. O kadar güzel, o kadar estetik, o kadar orijinal ki, ne kadar çok emek harcandığı her bir noktasından belli. Resmen çağcıl bir haute couture gown kadar estetik. Resmen tapındım. Hiç doğru düzgün temiz bir giysi içerisinde görmemize rağmen prensesin outfit'i bile bence ikincide çok ama çok daha fazla klas olmuş.
- Snow White and the Huntsman'deki kraliçenin elbiselerine hayranlığım belki de bir noktada Charlize T.'un güzelliğine yakışmasından kaynaklanıyor da olabilir. Bir kraliçe bu kadar mı uyar, bu kadar mı bir masala cuk oturur, bir insan daha güzel kraliçe olabilir mi ki, o nasıl bir endam, zarafet, güzellik, güzellik ötesilik. Boy pos bakış konuşma her ayrıntısıyla tam bir kraliçe olmuş bence. Bayıldımmmm.
- İki film de pek tabii orijinal olma çabasıyla esas masalla oynamışlar, iyi de etmişler. Temcit pilavı gibi sittin senedir aynı masalı okuyacak izliyecek değildik doğal olarak.. Bu bağlamda da ben yine Snow White and the Huntsman'i daha çok tuttum.
- Mirror Mirror daha bir çocuklara özel olmuş. Her klasik sahneyi, sinopsis azıcık kaysa da, yine de bir yerlere yerleştirmişler. Biraz espritüel yapmaya çalışmışlar. Bence çok iyi bir fikir. Ancak ne yazık ki tam uygulayamamışlar. Julia R. bu anlamda çok daha iyi uyarlandırılabilirdi ama çok yazık olmamış. Bir de son sahne de bir müzik-dans olayı var. Bence çok keyifli olmuş. Hoşuma gitti.
- Snow White and the Huntsman'in hikayesi ise sanki The Tudors, Rome, Spartacus ve son kertede Games of Thrown esintisiyle, onların hedef kitlesine hitap edecek şekilde kurgulanmış. Kraliçe'nin kötülüğünün kökeni az da olsa işlenmeye çalışılmış (az dedim zira, anlatılış itibariyle flashback'te, esas intikamını almış görünüyor ancak sonrasında psikopata bağlayıp genele yayıp tüm erkeklerden her daim intikam almaya olayı döndürmüş gibi geldi. tabii ben yanlış anlamlandırmadıysam. ama eğer öyleyse bu anlamda ilgili köken-kaynak biraz havada kalmış diyebilirim). Ama diğer yandan yeni kurguda, krallıktaki diğer kadınların edimi, bir klan oluşturması bence çok iyi düşünülmüş. Süper uymuş ve yerine oturmuş.
- Ayrıca şunu diyebilirim ki, hani bildik Pamuk Prenses pek bir gülümsek surattır. Her daim sevimli sevimli sırıtır. Mirror Mirror da buna yakışır bir prenses tercihinde bulunmuş, ancak Snow White and the Huntsman için aynısını asla söyleyemeyiz. Kristen kızımız yakınına yaklaşmıyor. Ancak yeni kurgusu itibariyle öyle bir seçim de abes kalır, hayatta yakışmazdı, orası da ayrı..
- Bir de Snow White and the Huntsman'de ben önemli bir vampirizm ve vampirizm içerisinde de belirgin bir Kontes Elizabeth Báthory gölgesi hissettim. Öyle ki 1560-1614 yılları arasında Macaristan’da yaşayan Kontes Elizabeth Báthory , vampir mitinin güçlenmesinde Dracula kadar olmasa da, etkisi hissedilen bir diğer tarihi kişiliktir. Kanlı Kontes -Blood Countess- ya da Kontes Dracula -Countess Dracula- olarak da anılan Kontes asıl ününün, işkenceyle öldürdüğü bakire kızların kanları ile banyo yaparak gençleştiği rivayetlerine borçlu olduğu belirtilmektedir. Bu anlamda kötü kraliçemizin krallıktaki tüm güzel kadınları toplaması ve dakka başı, gençliği bozuldukça güzel kadın ruhunu emmesinin yanı sıra sahip olduğu gücün 3 damla kanla yapılan bir büyüden gelmesi ve yine o şekilde bitebileceğinin imlenmesi ilgili mitle bağlantısını tanıtlar nitelik arz etmekte.
- Ayrıca her iki filmde ve doğal olarak kökenindeki masalda, ilgili Ayna unsurunun varlığı da bana Kraliçe’de hasıl olan oldukça belirgin bir Dorian Gray'leşme olduğunu gözler önüne seriyor. Belirtmeden geçemeyeceğim: Zira, 1854 ile 1900 yılları arasında yaşayan, İrlanda asıllı yazar Oscar Wilde’ın en tanınmış romanı olan Dorian Gray’in Portresi -The Picture of Dorian Gray- adlı eserde; hikâyenin kahramanı Dorian Gray, çok yakışıklı ve genç bir adam olarak yer alır. Kendisinin hayranı olan ressam Basil Hallward, Dorian’ın bir tablosunu çizer ve Dorian, resmine âşık olur. Takiben Dorian, yıllar geçmesine karşılık hiç yaşlanmaz. Bunu fark etmesiyle birlikte de tablosunu görmeyeceği bir yere kaldırtan Dorian, bir süre sonra tabloyla yüzleştiğinde; kendisinin gençliğine karşılık tablodaki suretinin yaşlandığını fark eder.
- Bir de son olarak, Snow White and the Huntsman'de yaratılan periler diyarının güzelliğini görmeniz lazım. Elf dünyası, Avatar karışımı muhteşem bir diyar çıkmış ortaya..
Ve bir müjde de, Snow White and the Huntsman'den.. 2015'te gösterime girecek şekilde devam filminin çekilmesine karar verilmiş. Yihaaaaa.. demek ki kimi seçeceğini görücez prensesimizin ;)
Comments
Post a Comment