Sonra Gözler Görür / Hikmet Hükümenoğlu..

[ENG in below]

@MugaMag kitap kulübü Kasım 2024 seçkisi.

Sanırım en son 20 yıl önce bir polisiye roman okuduğum için türün çok hakimi olmayan okuyucusu olarak naçizane yorumumu yapabilirim. 

Bu bağlamda oldukça sürükleyici ve merak uyandırıcı bulduğumu söyleyebilirim. Vakti zamanında CSI: New York ve True Dedective dizilerinin hayranı biri olarak kurgusunun bende o yapımların tınısını yarattığını da ekleyebilirim. Dolayısıyla bu açıdan beni tatmin etti. 

Özellikle kitabın ilk sayfasına oluşturan ve romana arka planlık yapan şehri gerçekten gerçek zannettiğimi ve Google’a yazarak ısrarla arattığımı itiraf etmeliyim. Aynı zamanda hikayenin içinde geçen bir tabloyu da net bir şekilde gerçekten var olan bir resim zannettim ve sırf görselini görmek için yine Google’da arattım. Bende bu gerçeklik Temelini yaratmış olması da kitabın en sevdiğim niteliği oldu açıkçası.

Diğer taraftan bir yer var ki orada düğümü çözdüğümü de itiraf edeyim. Ve fakat bir başka gizem unsuru olan konunun ise oldukça sürprizli çıktığını da belirtmeliyim. Ki o sürpriz de zaten tüm olayın motivasyonuna sebep olan zihinsel temele oturtulmuştu.

Kısacası türün sevenlerindenseniz sıkı bir yerli edebiyat örneğini okumaktan keyif alacağınızı düşünüyorum.


Arzu denen acayip şeyin karşı konulmaz heyecanını hatırlıyor. Yıllar sonra sigaraya yeniden başlamak gibi bir baş dönmesi. Tenin teni çekmesi. Yandaki yürüyen merdivene geçip gerisin geri yukarı çıkıyor.

..... devamındaki sohbetler, şakalar, tartışmalar, anılar, çarşafların üzerinde yediği bayat sandviçler, içtiği ucuz kırmızı şaraplar ve bunların kâfi gelmesi, başka bir gereksinim duymaması. Eve döndüğünde içinde tatlı bir doygunlukla kafa dinlemek istemesi, tek başına. Başka birisinin hayatını idare etmek zorunda kalmadan. 

Dalgalar mendireğe vurdukça köpükler ayaklarını ısırmaya çalışıyor sonra usulca geri çekiliyordu. Deniz böyle kopkoyu bir renge büründüğünde, "deniz” yerine başka bir isimle anılması gereken vahşi ve tehlikeli bir yaratığa dönüşüyordu.

Sadece insanların yakınlığı değil fabrikanın kendisi da onu rahatlatıyordu. Babasına büyük babasından kalan eski bir saat vardı -kola takılanlardan değil, cebe konanlardan- ve arkası camla kaplı olduğundan içindeki çarkların, yayların ve zembereklerin ne işe yaradığı, nasıl işlediği rahatça görülürdü. Küçükken en sevdiği şeylerden birisi, o saati kurup izlemekti. Şimdi fabrikada kendisini çok büyük bir saatin içinde gibi hissediyor, etrafında işleyen düzeni aynı hayranlıkla izliyordu.


[in ENG]

Sonra Gözler Görür / Hikmet Hükümenoğlu.. 

[Then, the eyes see]

- @MugaMag Book Club’s November 2024 selection.

- Since it’s been about 20 years since I last read a crime novel, I can humbly share my thoughts as a reader who isn’t deeply familiar with the genre.  

- In this context, I found it highly engaging and intriguing. As a fan of shows like CSI: New York and True Detective back in the day, I can say the story gave me a similar vibe to those productions, which was quite satisfying for me.  

- I must confess that I genuinely believed the city serving as the backdrop for the novel’s first page was real, so much so that I persistently searched for it on Google. Likewise, I assumed that a painting mentioned in the story was an actual artwork and searched for it online just to see its image. Honestly, the book's ability to establish this sense of realism was my favorite aspect.  

- On the other hand, there was a moment where I figured out one of the key mysteries – I admit it! However, I must also note that another element of the story’s suspense turned out to be quite surprising. That twist, of course, was rooted in the psychological foundation driving the entire plot.  

- In short, if you’re a fan of the genre, I think you’ll enjoy reading this strong example of contemporary local literature.  


She remembers the irresistible thrill of desire—like the dizziness of starting to smoke again after years. The pull of skin against skin. She steps onto the adjacent escalator, heading back up.  

... The conversations that followed, the jokes, the arguments, the stale sandwiches eaten atop the sheets, the cheap red wine they drank—and how all of it was enough. Needing nothing more. When she returned home, she’d feel a sweet contentment and want some alone time. Just by herself. Without having to manage someone else’s life.  

As waves crashed against the breakwater, the foam seemed to bite at her feet, then gently recede. When the sea darkened to this shade, it transformed into a wild, dangerous creature that deserved a name other than "sea."  

It wasn’t just the presence of people but the factory itself that soothed her. Her father had an old pocket watch passed down from her grandfather—not the wrist-worn kind, but the type you keep in a pocket. Its back was covered with glass, so you could easily see the gears, springs, and mechanisms inside, how they worked and what they did. As a child, one of her favorite things was winding that watch and watching it tick. Now, in the factory, she felt as though she were inside a giant clock, marveling at the intricate workings around her with the same awe.  

Comments