Nuovo Olimpo..

Tam da geçtiğimiz hafta, filmlere muhteşem müziklerinden dinlerken canım feci halde izlemediğim bir eserini izleme isteği duymuştu. Ve araştırdığımda bir anda karşıma bu yepyeni filmi çıktı. Hem de daha gösterime girmesine birkaç gün kala. O yüzden de o günden beri heyecanla bekliyordum. Nitekim Netflix’e düşer düşmez ekran karşısına geçtim. Ve fakat beğendim ya da beğenmedim diye bir şey diyemiyorum. Çok arada kaldım bu sefer. 

Zira her zaman için onun filmlerinde hayran kaldığım müzikler, ışık ve renkler, tabii ki şahane kostümler ve mekanlar yine benim için filmin on puan alan özellikleriydi. Ancak konu konusuna geldiğimde, her ne kadar onun yapımlarından alışa geldiğimiz bir konuya sahipse de bu sefer bir şekilde bana zorlama hissi uyandırdı. 

Şöyle ki genel itibari ile filmin ilerleyişi sıkıcıydı benim için. Buna sebep olansa yine kendi adıma söyleyebileceğim bir şekilde, konu çok klasik geldi. Ve bu klasiklik, onun klasiklerindendi evet ve alışkınım ancak bu sefer bence artık fazla hissettirdi klasikliğini. O da bir yerde negatif bir klişeliğe dönüştü kendi adıma.

Diğer yandan çok uzun yıllar atlayarak ilerleyen bir zaman sürekliliğine sahipse film. Ve bunu mükemmel bir şekilde ekrana yansıttığını da özellikle vurgulamalıyım. Hiç irrite hissettirmedi. Ancak o geçişleri adına karakterler üzerinden olması gereken makyaj ise ne yazık ki görsellik açısından izlerken beni rahatsız etti. O olmamışlık göz zevkimi bozdu. Oysa ki yine muhteşem bir ev ve muhteşem bir dekorasyon içerisinde muhteşem kumaşlar ve kıyafetlerle bezenmiş bir arka fon mevcuttu her bir karede. Onların hayranlığını yaşarken ön plandaki bu olmamışlık beni memnun etmedi. 

Bir diğer taraftan yine belirtmek istediğim bir husus var ki o da, özellikle son dönemde benzer minvaldeki yapımlarda nedense çok fazla bir cüretkarlık söz konusu. Her bir benzer film ‘biz daha fazla cüretkar olmalıyız’ yarışına giriyormuş gibi.  Ferzan da ‘bu işlerin kralı benim, benden daha cüretkar olamazsınız’ diyip olaya dalmış. Aşırılık artık rahatsız edici bir hale gelmiş kanımca. 

Bir de çok kör gözün parmağına birtakım detaylar eklenince, işin içinden çıkamadım açıkçası. 

SPOILER

Mesela bir tarot sahnesi var, çok saçma ve gereksiz geldi. Sonra hastanede geçen bir diyalog var. Doktor her şey yolunda demesine rağmen karakterimiz dönüp ‘ama o benim hayatım’ diye bir laf atı veriyor. Sonra tepeden bir şeyin düşme sahnesi, çok bariz bir şekilde olayın ilerleyişini çığlık atarak haber verir abuklukta.

Bir baş karakter, başına hiçbir şey gelmediği halde, o kadar samimi olduğu sinema görevlisi kadını geri dönüp bi ziyaret etmiyor. Oysa herkes aynı şehrin içerisinde ve gidip çocuğu bir arayıp sormuyor.  O kadar karışıklıkta beşinden gidecek kadar severken. Çok saçma geldi bana. Sonuçta 1800’lerde geçmiyor, bir şekilde telefonun olduğu yakın bir çağda geçiyor. Sonra doktorun o evin adresini bildiği halde en azından hiç evin önünden geçmemesi de saçma geldi. 

SPOILER BİTTİ

Böyle daha bir sürü şey sıralayabilirim açıkçası. Bunlar birikince de bir türlü filmin içerisine giremedim. Beni alıp götürmedi.

Dolayısıyla bir Pasajlar bile küçük da olsa yeni bir şey söylüyor kaldı, yanında. Tüm bu filmin sadece ‘hayat işte bazen böyledir’ demek için çekilmiş olmasına anlam veremedim. 

Neyse işte siz bana bakmayın, Ferzan’ı seviyorsanız bir şans verin yine de. Güzel mekanlar görüp şahane müzikler dinleyeceksiniz sonuçta. Ben içimi dökmüş oldum size bir şekilde :-)


Meraklısına: Tabii filminden önce tanıştığım ve deli gibi sevdiğim şarkısına dair bilgileri* de buraya eklemezsem olmaz :) [Ve bittabi mutlaka sözlerinin tercümesine bakmanızı öneririm. Çokkk güzel :/]

‘Povere Amore’ adlı şahane ötesi şarkıyı seslendiren İtalyan şarkıcı Mina, (ya da Mina Anna Maria Mazzini olarak da bilinen), 60'lı ve 70'li yıllarda Avrupa'da ünlü ve biraz ikonik bir şarkıcı imiş.

İtalyan şarkıcıyı ve kariyerini ilginç kılan bazı noktalar şöyle sıralanmış:

-İtalya'da büyük sayıda albüm ve single satmış, hatta Japonya'da popüler olmuş ve müziği 1963 yılında İtalyan radyo istasyonlarından yasaklandığında! dünya çapında haber olmuş bu olay. 

Bu yasaklama; kendisi bekar ve hamile ve çocuğun babası da evli bir aktör olduğu için olmuş! (Hemi de İtalya’da! Çok şaşırtıcı.)

-Ancak Mina o kadar popülermiş ki yasak, plak satışlarına hiçbir etki yapmamış ve Mina'nın yasaklamasını destekleyenler sonunda geri adım atmak zorunda kalmış.

-Ve fakat son kertede sahne performanslarından sıkılan Mina, 1970'lerin sonlarında canlı konserler vermeyi ve herhangi bir kamusal görünümde bulunmayı bırakmış.

-Bu karardan bu yana 40 yıl boyunca ise büyük sayıda albüm ve single yayınlamaya devam etmiş, İtalya'nın en ünlü sanatçılarından bazılarıyla düetler kaydetmiş ve nadiren kamunun ilgisini çekse de başarılı bir müzik kariyerini sürdürme konusunda dikkat çekici bir iş çıkarmış.

-Şu an 83 yaşındaki Mina'nın en son çıkardığı 'Un briciolo di allegria', 20 yaşındaki rapçi Blano ile muhteşem bir düet olan ve bu yıl çıkan bir şarkı olarak, İtalya'da bir numaraya yükselmiş.

—Mina'nın 'Povero amore' adlı şarkısı da son çıkışlardan biri ve Nisan 2023’te yayımlanan 'Ti amo come un pazzo' albümünde yer alan bir parça.

Ve film son karesine eşlik ederek öne çıkan bu parça, sadece bir kez dinleyemeyeceğiniz bir şarkı, çünkü ömrünün tüm acısını taşıdığı gibi sesi hırçın ve seksi bir ses olduğundan unutulmaz bir etkiye sahip.






*https://leosigh.com/listen-to-minas-povero-amore-from-nuovo-olimpo-end-credits-because-ye-gods-its-powerful/

** * Tüm fotoğrafları, imleciniz resmin üzerindeyken sağ klikle yeni pencerede tek başına açarsanız, görseldeki yazıları çok daha büyük okuyabilirsiniz.

Comments

Popular Posts