Lysistrata..

Ta taaam İzmir Devlet Tiyatrosu’nun yepyeni eseriyle karşınızdayım. Hem yepyeni bir oyunu seyretmenin, hem de mitolojik bir hikâyeyi izleyebilecek olmanın heyecanıyla sahneye konulacağını öğrendiğimden beri heyecanla bekliyordum. Ve bu heyecanımı da sonuna kadar karşıladığını hemen söylemeliyim. Öyle eğlenceli ve coşkulu bir oyundu ki büyük keyif alarak ve tebessümle salondan ayrıldık.

Bir kere en başta, bir kadın hikâyesi olması kendi adıma en önemli niteliğiydi oyunun. Hele bir de, geçtiğimiz sezon izlediğimiz Medea gibi mitolojik bir öykü üzerinden kurgulanmış olması çok güzeldi. Zira Aristophanes’in* yazdığı ve “tiyatro tarihinin ilk savaş karşıtı oyunu” olarak geçen bir eser var karşımızda. Bu bağlamda dilimize Ergun Sav tarafından çevrilen ve yönetmenliğini Sabri Özmener’in yaptığı Lysistrata, “her yönüyle yaşamın odağında duran kadının gücünü ortaya koyan” bir tiyatro oyunu olarak hayat buluyor, ne mutlu ki. [Bir de aslında birçok eserde orijinal temasını görüp bildiğimiz konunun (1983 tarihli, Şener Şen'in Şalvar Davası adlı yerli filmde olduğu gibi) esas çıkış yerinin, Aristophanes’in Lysistrata’sı olduğunu bu vesileyle öğrenmek çok iyi oldu:) En azından kendi adıma ve oldukça geç olarak olmuş olsa da.]



Bir de bunu heybetli (ve ennn sevdiğim şekilde fuayeye de yansıyan detaylarıyla devamlılığı sağlanmış) bir dekor (Dekor Tasarımı: Hasan Yavuz), rengarenk kostümler (Kostüm Tasarımı: Z. Yıldız Köse, Kadın Terzi: Nahile Ülger, Ümmü Kılıç ve Erkek Terzi: Kadri Özel) ve keyifli melodiler (Müzik: Gürkan Çakıcı) ile bezenmiş olarak seyretmek çok iyi geldi. Hatta öyle güzel bazı detaylar vardı ki sürprizi kaçmasın diye bilerek fotoğraflarını çekmedim. O yüzden de bir an önce, hazır taptaze sahneye konulmuşken gidip gördüğünüzde sizi de şaşırtarak sahnede karşılasın istedim. 

İster istemez izlerken aklımdan, yine geçtiğimiz sezonlarda seyrettiğimiz Kantocu ve Şerbet Hanım’ın Deli Aşkları’nı hatırlayıp, onların bir anlamda antik çağda geçen versiyonunu izliyormuşum hissiyatına girdim. Ve sonrasında Kantocu’yu sahneye koyan yönetmen Sabri Özmener’in yeni eseri olduğunu öğrenmek büyük sürpriz oldu benim için. Dolayısıyla yönetmeninin imzası gibi belli niteliklerini Lysistrata’da da devam ettirmesi ve benim de bir izleyici olarak bunu hissedip fark etmem keyifli bir detay oldu kendi adıma. 




Diğer yandan hem kadın hikâyesi, hem mitolojik bir anlatı olarak sahneye konulmasının dışında bence tam bir İzmir hikâyesi vardı karşımızda. Kaldı ki her ne kadar İzmir’in karşı kıyısında geçiyor olsa da oyunumuz, sonuçta kültürlerin benzerliği bağlamında bunu hissetmek gayet doğal kanımca. Mesela özellikle not düşmek istediğim küçücük bir detay var ki o da çiğdem çitleme sahnesi :). Çok keyifli ve beni oldukça gülümseten bir detay olarak yer alıyordu ve çok hoşuma gitti dolayısıyla. 

Özetle, oldukça büyük bir kadro eşliğinde sahneye konan ve geride de eminim bir o kadar onu sahneye koymak için çalışan herkesin emeklerine sağlık olsun diyor ve kucak dolu teşekkürlerimi buradan iletmek istiyorum.

* Aristophanes'in 3. oyunu olan Lysistrata aynı zamanda yazarın en iyi kurulmuş, en insani komedyası olarak bilinir.

- İlk defa M.Ö. 411 baharında (büyük olasılıkla Dionysia değil Lenaia şenliğinde) sahnelenmiştir (birincilik ödülü alıp almadığı belli değildir).

- M.Ö. 411’de oynanan Lysistrata, Atina’nın acıklı durumuna, şairin ülkesine doğru yolu göstermek için olgun sanatının bütün imkanlarını kullanarak yaptığı bu son gayrete bakılırsa bir drama olmalıydı. Ancak Aristophanes’in tükenmez komedi dehası sayesinde, Lysistrata bir komedya şaheseri olmuştur.

- Ayrıca Lysistrata karakterinin eser kapsamında ortaya koyduğu duruş bağlamında, benzer duruş sergileyen kadınlara verilen isim olarak da kullanıma gelmiş ve sözlüklere dahi girmiş olduğunu belirtmek isterim. Bu kapsamda kelime anlamı karşılığı ‘orduların tasfiyecisi veya orduları dağıtan’ anlamına gelir ki tekil Lysistrata ve çoğul Lysistrata‘lar (Lysistratas) diye karşılık bulduğu görülür. 

# Tüm fotoğrafları, imleciniz resmin üzerindeyken sağ klikle yeni pencerede tek başına açarsanız, görseldeki yazıları çok daha büyük okuyabilirsiniz.






Comments