Paterson..

Yönetmen Jim Jarmusch’un daha önce bir filmini izlediyseniz, zaten çok değişik ve garip bir film seyredeceğinizi bilirsiniz :) Nitekim amcam yine yanıltmamış bizi. Yine çok ama çok enteresan bir basitliğe/sadeliğe sahip, öyle ağır top bir konusu/senaryosu olmayan, sizi dehşet heyecanlandırmayan, meraklara gark etmeyen.. ancak filmin kendisi gibi garip bir şekilde, gözlerini böyle kocaman kocaman açıp izlediğiniz, kendinizi akışına kaptırıverdiğiniz, aynı 2013 yılında izlediğimiz [ve naçizane benim ‘gelmiş geçmiş en ama en orijinal vampir filmi’ olarak nitelendirdiğim] Only Lovers Left Alive filmi için dediğim gibi Paterson’da da bir BBG evi misali onların naïf yaşamını izliyormuşuz hissi uyanıyor. Yani o öylesine sadelik, naiflik, pozitif anlamdaki basitlik içerisinde akıp gidiyorsunuz.
Garipselik darken spoiler etiketi koyup bi paragraph açmak gerek, korkarım :)
SPOILER

  • Sahibine gıcık olan, hoş gıcıklık hissi karşılıksız kalmayan köpeğin, sırf adama uyuzluk olsun diye posta kutusu direğini yamultması.
  • Adamın, keşke çalsalar da kurtulsam modundaki cevapları.
  • Sürekli ikizlerin dolandığı bir semt.
  • Meksikalı olan diğer otobüs şoförü amcanın ailesine dair anlattıkları ve onları anlatış şekli.
  • Kadının dehşet bir sanatsal yeteneğe, estetik stile, tasarım becerisine rağmen; onu görmeyip kendine yeni yeni amaçlar koyup bambaşka hayallere kapılması.
  • Yine köpeğin, evin baş köşesinde oturması. Resmen hususi koltuğu, üzerinde kilimsel örtüleri, baş ucunda abajuru ile krallık kurması. 
  • Adamın, karışının üçlü elma sahipliğine rağmen, cep telefonu kullanmaması.
  • Aynı yaşamları gibi saf, sade, basit, huzurlu, kendine özgü, saf iyilik-sevgi dolu bir çift ilişkileri-aşkları olması. Aralarındaki aynı niteliklere sahip minik espriler, atışmalar. Gerçekten birbirlerinin ortaya koyduğu sanatsal çıktıları ilgiyle takip etmeleri, sevmeleri, beğenmeleri.
  • Aynı şekilde, yine aynı niteliklere sahip olan adamın şiirleri. Tüm o sadeliğine rağmen size sade huzurluluğu ile iyilikle kaplaması.

SPOILER END
Demem o ki tüm bu hiçliğine rağmen benim çok beğendiğim, yine deli original, çok tatlı bir film. Ne zekalar, ne yaratıcılıklar var. O saf sadelikten neler çıkarabilliyorlar. Kendi küresinde huzurdan başka bir şey aramayan ve kendi çapında yazarak-çizerek bi tutam estetikle, sanatsallıkla yaşabilmenin huzurunu muhafaza etmeye, bunla yetinen, yetinebilen bir yaşam, o yaşaı yaşayabilmek, yaşayabilmenin naïf iyiliği..
Sonuç olarak böyle bir konsepte hazırsanız, seviyorsanız izleyin. Yoksa hiç size göre değil demeliyim.