Bilinmeyen Ülkede Yolculuk / David Park..
[ENG is below]
- @kentkabilesi online bibliyoterapi atölyesi Aralık 2024 kitabı.
- Uzun süredir bu kadar hüzünlü ve resmen börüme oturan bir kitap okumamıştım. Gerçekten yazarın yaratıcılığını şiirsel kelimelere kattığı etki bağlamında inanılmaz etkilendim ve hüzünlendim.
- Öyle ki başta basit bir hikâye gibi görünse de, katmanlı anlatımı ve duygusal yoğunluğuyla derin bir etki bırakıyor.
- Muhtemelen en son on sene önce J.K. Rowling’in The Casual Vacancy’sini okumuştum bu kadar ağır. Ve ondaki benzer hüznü şimdi bunda hissettim.
- O kitapta da öyle vurucu detaylar vardı ki o kadar yıl geçmesine rağmen halen ne yazık ki zihnimin bir köşesinde. Mümkün ki bu kitaptaki durum da benzer olacak.
- Anlattıkları ve düşündürttükleri açısından tam bir bibliyoterapi eseri olarak yer alıyor.
- Bu bağlamda da çok geniş bir yelpazede pek çok duygu durumuna, tam da bam teli noktasından dokunuyor.
- O yüzden de zaten okurken üzerinize oturuyor ve tüm kahramanın hissettiklerini üzerinize giydiriyor.
- Tam da ismin bize aslında daha kapaktan hissettirdiği şekilde, bir babanın çocukluğundan beri bir türlü çözümleyemediği ve dolayısıyla hiç bilmediği bir duygu ülkesinde, el yordamıyla yolunu bulma hikayesi var karşımızda.
- Bu sebepten ötürü de özellikle çocuğu olanların büyük bir itinayla okuması gerektiğini düşündürdü bana.
- Zira, duygu durumumuzu dengelemenin ne kadar önemli olduğunun bir kez daha aktaran öyküsü bize bunu sonuna kadar hissettirdi.
- 150 sayfa olduğuna bakmayın ne yazık ki sizi öyle bir yere betonluyor ki, sayfalarda ilerlerken adım adım gitmeniz gerekiyor.
- Ve fakat tüm bunlara rağmen karşımızda müthiş bir kitap olduğunu söylememe gerek yok sanırım.
Meraklısına: Eğer fotoğrafçılıkla ilgili iseniz bu kitabı, özellikle de derinlikli anlamı noktasında, okumanızı öneririm. Çünkü baş kahramanı Tom bir fotoğrafçıdır ve fotoğrafçılıkla olan bağı, hafıza ve anıların korunması temasıyla yakından ilişkilidir. Kitapta, fotoğrafçılığın anıları sabitleyip sabitleyemeyeceği ya da duygusal boşlukları doldurup dolduramayacağı sorgulanır. Bu, Park’ın eserlerinde sıklıkla görülen bir metaforik katmandır.
Meraklısına 2: Ve sevgili hocamız Funda Sakaoğlu’nun toplantıda aktardıklarının bir kısmını şu şekilde maddeleştirebilmek mümkün:
- Alışık olduğumuzun dışında anne değil ve babanın üzerinden olayı okuması çok nadir bir özellik.
- Velhasıl baba üzerine kurulu bir roman.
- Ki gerçeklik gibi baba arketipi de iki taraflı.
- Babanın eşleştiği güneş de aynı şekilde: bir taraftan hayat, ışık, enerji verir iken; diğer taraftan patlayabilir, yıpranabilir, ezilebilir.
- Zira Jung’un da felsefesini temellendirdiği noktalardan biri zıtların gerginliğini sürdürmek.
- Dünyaya ibadetin bırakılıp Allah babaya ibadet eden = ata erkek arketipi
- Ayrıca erkek çocuklar üzerinden ortaya konan iki farklı erkek çocuk arketipi de var. Zira iki erkek kardeş Habil ve Kabil ile Romulus ve Remus gibi farklı karakterler ortaya koyuyor.
- Her çocuğun farklı bir ebeveyn taktığını bu kitapta da çok net görüyoruz.
- Baba deneyimi olumsuz olduğunda kırılganlık artıyor.
- Çocuğun ruh hali, ebeveynlerinin rol modellikleri ile şekillenir.
- Eğer rol modellikleri iyiyse, hep yeniden başlayabiliriz. Yetersiz oluncu ise kişi tüm yaşamı boyunca bir eksiklik, yoksunluk yaşar.
- O yetersizlikten dolayı söz konusu yoksunluğu yaşadığının bilincinde değilse yani bilinçsizse bu, kişinin yetersizliği başkasında arayacağı anlamına geliyor.
- Dünyaya atılan, onunla savaşan bir karakter olabilme hali babadan geliyor = dış dünya. (İç dünya ise anneden)
- Baba pasif bir konumda. Zira bir filmci değil fotoğrafçı. GOT’dakilere; dolayısıyla belirgin, görünür olmaya özeniyor.
- Kardeşler arasında yaş farkı büyükse, iletişimleri sağlıksız oluyor. Ancak ilişkinin durumunda karakterleri, anne-babanın tavrı başta olma üzere birçok faktörün etkisi var.
- Bir de kültürel baba figürlü olur. (sözü geçen, bastıran, yakıcısı fazla)
- Ancak her halükarda baba eksikliği öfke, keder yaratır. (Luke’taki gibi)
- Daniel-> birinci çocuk olarak anneyle arası kötü olduğu için muhtemelen eski nişanlıdan. İlişkilerinin kötü olmasına bir de baba yoksunluğu eklenince söz konusu duruma geliyor.
- Bir film negatifi gibi düşünülecek olursan:
- 0-3 yaş arası-> anne/baba arketipi olumlu mu, olumsuz mu onu belirliyoruz.
- 3-6 yaş arası-> nasıl belirlenmişse onu pekiştiriyoruz.
- (bu yaş aralığında büyük patolojiler olursa. kişi onları hatırlamazsa da tüm hayatını etkiler)
- Sanayi Devrimi’nden beri en çok zarar gören ilişki, baba oğul ilişkisi. Yani bu durum son 10 kuşaktır devam ediyor. (oysa değişim için üç kuşak gerekli)
- Tom’da-> hem babaya hem kültürel babaya bir özlem var.
- Tabii kültürel baba figürünün karşılıklı olarak kişiyle hayatlarının kesiştiği -onların hayatımıza girdiği dönem- çok önemli. (bizim kaç yaşımızda olduğumuz, o kişinin kaç yaşında olduğu, olgunluk döneminde olup olmadığı vs)
- (İrlanda’da olduğu gibi) Batı toplumlarında tarla dönemi bitince, geride kaldı. Bağ gevşedi. (Sanayi D.)
- Babalar eve, moral-motivasyon açısından çökmüş halde geliyordu.
- Sebepsiz yere oğlunu döven baba figürü, tarih sahnesinde yerini aldı. Ki o yer, erkek çocuğun ruhunun parçalandığı yer.
- Kabile günleri, büyük toplum içinde kayboluyor. Oraya dönmek artık çok zor. Belki lise arkadaşlığı, askerlik bir topluluk yaratıyor ancak gerçek imajda kabile günlerindeki birlikteliği sağlamak mümkün değil.
- Oysa kişinin nasıl bir baba olacağı, o kabile toplumunda belli oluyordu.
- Baba olarak, içinde erişemediğini oğluna aktaramıyorsun.
- Erkek çocuğun babadan tek beklediği: sevilme ve oldukları gibi kabul edilme.
- Ve bu olmayınca, birey yolculuğuna çıkamıyor.
- Bu durum kişi 40’larına geldiğinde de derin bir utanç, özgüven eksikliğine sebep oluyor.
- Erkek çocuklarından babanın rehberliğine ihtiyaçları hep var.
- O yüzden muhtemelen Luke’da olumlu durum olamayacak.
- Erkek dürüstçe kendi yolunda ilerlerken, eğer kendi babasından o desteği, rehberliği görmezse; onun yaşanmamış yolculuğunu yaşamaya kalkacaktır.
- Ki Jung’a göre bir kişinin taşıyabileceği en büyük yük = o yaşanmamış yaşamı taşımak.
- Dolayısıyla başlıkta da geçen bilinmeyen yolculuk = babalık yolculuğu
- Luke-> sessiz anne kompleksinden sıyrılmalı. Ki bunun için de onu oradan çekip çıkaracak bir babası olmalı.
- Baba fiziksel olarak mevcut olsa da ruhsal olarak ortada olmayabilir.
- Luke-> yaşama hazırlanamıyor, kendisi olamıyor, hep annesiyle.
- Oysa savaşan bir erkek olmalı yanında. Baba böyle erkek olmalı.
- Tom->
- -Bütünlük ve adalet için savaştı,
- -gölgesiyle yüzleşti,
- -yumuşak bir erkek portresi çizdi.
- -=> Tüm bunlar pek de görmediğimiz bir erkek.
- Jung (erkek-baba için): dışarıdan alamadığını içeride harekete geçirmeli.
- Aslında Tom son kertede; (herkese ‘oğluma gidiyorum diye diye) sonunda o güce kavuştu.
Bilinmeyen bir ülkede yolculuk ediyorum. Otomobil dışındaki dünya karla kaplı, tamamen değişmiş; öyle çok kar var ki her taraf derinlere gömülmüş görünüyor.
Araba kullanmakla ilgili en çok hoşuma giden şey, mekanik hareketlerin bile kendiliğinden ve genellikle kayda geçmemiş olduğu içsel bir seyir kontrolüne geçmenize izin vermesidir, bu yüzden bazen aniden dışarı bakar ve oraya nasıl geldiğinize dair hiçbir gerçek anınız olmasa da nerede olduğunuzu anında kavrayabilirsiniz.
Gözde yaşayan manzara, kendini sadece ve sadece hayal gücünün bir rüyası aracılığıyla görülebilene dek başka bir şeye dönüştüren, yani hem kendisi hem de kelimelerle açıklanamayacak yeni bir şey olan imge.
Fotoğrafı sadece fotoğraf makinesiyle üretemezsiniz, gördüğünüz tüm fotoğrafları, okuduğunuz tüm kitapları, dinlediğiniz müzikleri, sevdiğiniz insanları da bu eyleme katarsınız.
İnsanlar fotoğrafları anlamıyor. Sanıyorlar ki fotoğraflar zaman içindeki ânı donduruyor fakat gerçekte o ânı zamandan kurtarıyorlar ve kameranın yakaladığı şey zamanın ileri doğru akışının dışına adım atıyor. Dolayısıyla o an daima var olacak, tam o saniyede nasılsa daima aynı şekilde yaşayacak, aynı gülümseme ya da kaş çatmayla, aynı renk gökyüzüyle, ışığın ve gölgenin aynı düşüşü, aynı düşünce ya da aynı kalp atışıyla. Deklanşörden çıkan çıt sesinin ani sessizliğinde sonsuzluğu özgürleştiren en mükemmel şey. Bunda teselli buluyorum ve teselliyi kendini sunduğu her yerde bulmaya razıyım.
Kameram yanımda olsaydı bir fotoğraf çekerdim fakat o anın içinde saklı olan şeyi yakalamaya yaklaşabilir miydim bilmiyorum. Derken bir ses duyuyorum, kişiye özel navigasyonumun sesi, tüm o umutlarıma, kamera ile ne yapabileceğim ve ne olabileceğim konusunda kendimi bildim bileli beslediğim umutlara rağmen bunu başaramayacağımı söylüyor.
[in ENG]
Travelling in a Strange Land / David Park..
- @kentkabilesi Online Bibliotherapy Workshop, December 2024 Book Selection
- It’s been a long time since I’ve read such a sorrowful book that truly weighed on my soul. I was deeply moved and saddened by the poetic brilliance the author infused into their words.
- At first glance, it may seem like a simple story, but its layered narrative and emotional depth leave a profound impact. The last time I encountered such a heavy and resonant sadness in a book was probably ten years ago when I read J.K. Rowling’s The Casual Vacancy. That book also had such striking details that, even after all these years, they sadly remain lodged in a corner of my mind. I suspect this book will have a similar lasting effect.
- In terms of what it conveys and provokes, it truly stands as a work of bibliotherapy. It strikes a wide range of emotional chords, often hitting precisely at the heart of the matter. As you read, it envelops you, making you feel everything the protagonist experiences.
- True to the impression its title gives right from the cover, the story follows the journey of a father who has been unable to process or even understand a specific emotional state since childhood. He navigates this unfamiliar emotional territory, groping his way through it. Because of this, I feel that parents, in particular, should read this book with great care. It underscores, once again, the importance of balancing our emotional well-being, and this message resonates deeply throughout the story.
- Don’t let its 150 pages deceive you—it anchors you in place so firmly that you have to proceed step by step. Despite this, it goes without saying that we’re dealing with a remarkable book.
For those interested: If you have an interest in photography, I especially recommend reading this book for its layered meaning. The protagonist, Tom, is a photographer, and his relationship with photography is closely tied to the themes of memory and the preservation of moments. The book questions whether photography can truly freeze memories or fill emotional voids. This is a recurring metaphorical layer often seen in Park’s works.



Comments
Post a Comment