Radyo-yu Hümayun..

Bir sanatçı buluşmam kapsamında katıldığım etkinliğim :) İzmir Devlet Tiyatrosu‘nun yeni büyük oyunu olarak tanıtılan Radyo-yu Hümayun adlı eser oldu. 

Aslında çok söyleyecek şeyim var onunla ilgili ancak başlıcalarını ifade etmem sanırım yeterli olur. 

Ve fakat detaya girmeden önce ilk olarak, sahneye dair en çok hoşuma giden detayın, hareketlik kayık ve kuşlar motifi olduğunu belirtmeden geçmek istemem. Bir de evini yardımcısı rolündeki sanatçının, ikinci perdede canlandırdığı kurmaca karakter üzerindeki performansı bence tüm oyun içerisindeki en iyisiydi.

ancak gelin görün ki genel itibarıyla, beklediğimi bulamadığım bir oyun olduğunu ifade etmek durumundayım :( Kendi çapında naçizane bir tiyatro izleyicisi olarak ifade edecek olursam, bunun sebebinin tek bir nedene bağlı olduğunu düşünmüyorum.

Öncelikle, mesela Osmanlı döneminde geçen bir öykü söz konusu olsa da, diyaloglar nezdinde günümüzle bağlantı kurularak aktarılan bir yapı var. Diğer bir ifadeyle, bugünün gündelik kelimelerine ve ifadelerine yer verir diyaloglara sahip olması söz konusu ki bu bence çok iyi bir fikir. Ancak gelin görün ki bu, tam da sanki olması gerektiği gibi hayata geçirilememiş. Yani en azından bana o hissiyat, iyi anlamda geçmedi. 

Ve tam da ‘ifadeler’ demişken, özellikle belirtmem gereken bir husus var ki, o da metinde çok fazla küfür ve argo kelimeye yer verilmiş olması. Zira bu, beni bir izleyici olarak çok rahatsız etti. Evet buna sinema ve televizyonda artık ne yazık ki alışmışız gibi bir durum var ve yine kendi adıma o mecralarda da -özellikle de çok fazla yoğunlukta kullanıldığında- bu durum hiç hoşlanmadığım bir hâl alıyor. Ancak böyle bir hususu özellikle de bir tiyatro oyununda görmek beni hiç memnun etmedi. Çok rahatsız oldum. 

Hatta ilk duyduğum kelimeyi, yanlış duydum herhalde diye düşündüm. Fakat karakter aynısını birkaç kere daha tekrarlayınca kulaklarıma inanamadım açıkçası. Ve bu yoğunluk ne yazık ki ikinci perdede artarak devam etti. 

Aynı paralelde rahatsız eden bir diğer unsur ise yine hiç hoşlanmadığım bir mevzu olan çapkınlık! konseptinin ve cinsellikle ilgili esprilerin, çok kör gözün parmağına ve abartılı bir şekilde sahneye aktarılması oldu. 

Dolayısıyla temelde esere dair söz konusu bu iki unsur benim, oyunun içerisine girmeme engel oldu. 

Diğerleri bir yana üçüncü olarak rahatsız eden durum da; -çok enteresan bir şekilde geçtiğimiz senelerde benzer dönemi işleyen bir diğer tiyatro oyununda da ne yazık ki karşılaştığım üzere- konunun pat diye nihayete erdirilmesi oldu. Yani giriş ve düğüm o kadar uzatılıyor ki, sonunda ‘fazla uzadı’ diye düşünülüp bir anda çözüm hemen getirilmiş havasına girilerek konunun bitirildiği hissiyatı uyandı şahsımda. Bu da benim için ne yazık ki olumlu bir etki yaratmadı. 

Sonuç itibari ile aslında güzel bir fikir ve konseptin çok daha, belki de detaylı ve uzun bir çalışma sonucunda iyi bir yerlere gelebilecekken bu şekilde somutlaşmış olması, açıkçası hayal kırıklığı yarattı. 

Ancak bu tabii ki sadece benim fikrim. Zira birlikte seyrettiğim salondaki pek çok kişinin kahkahalarla izlediğini de söylemeliyim. O yüzden yine fikir sizin. Sonuçta herkesin zevki farklı.












Comments