Uyuyan Güzel..

Hazırsanız başlıyorum :)

Zira sonunda İZDOB’uma kavuştum. Ama ne kavuşma. Öyle büyülü bir bale sezon açılışıydı ki 2-3 kez daha izlesem anca o şahaneliği içime sindiririm.

Öncelikle canım İZDOB’um nezdinde sevgili baş balerin Burcu Hanım’a ve baş balet Çağın Bey’e kavuşmak çok güzeldi. İtiraf etmeliyim ki Uyuyan Güzel bahane idi, resmen onları izlemek için gittim. 

Öyle ki bi ilk Bornova sahnesi açıldığında prömiyere gelmiştim, bir de şimdi bu oldu. Çünkü daha fazla bekleyemeyeceğim için ilk gecesinden izlemek istedim. Hoş aslında esas ilk gösterim geçtiğimiz Haziran’da Efes’in o sihirli atmosferinde gerçekleşti. O yüzden hemen izlemem iyi oldu ki, Efes’te görenleri daha fazla kıskanmayım :)

Zira kıskanılmayacak gibi değildi. Geçen sene Fındıkkıran’dan beri (bir diğer Çaykovski eseri) seyredemediğim, her bir İZDOB dansçısı birer harikaydı. 

Başta, Burcu Hanım’ın daha sahneye adım atmadan önce merdiven dekorunun* başındaki heyecanını görmek müthişti. Bir an önce Prenses Aurora’yı bize anlatmak için sabırsızlanışı harikaydı. Onu gönülden anladım, zira dediğim gibi onları izlemek için koltuğumda ben de bi o kadar sabırsızdım. Onun o heyecanını tüm temsil boyunca mükemmel bir performansla (hele o elden ele geçiş hareketi! yok mu! Hâlen şokundayım) sunuşu, tüm o sabırsızlanmaya deydi. 

Aynı mükemmellik Prens Florimund rolünde Çağın Bey için de geçerliydi. Onun  sahneye sığmayan (ve bence sığamamamakta çok haklı*) heyecanını ve şahaneliğini her defasında izlemek ayrı bir keyif. Zira sahnede dans ederken aldığı o keyfi hissetmeden mümkün değil. Her bir adımında duyduğu coşkusuyu bize aktarışından o kadar güzel anlıyorsunuz ki.

İkisinin yine mükemmel uyumu tabii ki ayrı bir harikalıktı. O nasıl bir uyum, eş zamanlılık, kondisyon. İnanamadım. Sanki çok kolaymış gibi görünen ancak dehşet bir çabanın, emeği olduğu sonuna kadar anlaşılan oluşları. Ki o çabasız görünüme onu veren sonsuz çaba, söz konusu olan. Çok net. Ne kadar izlesem doymayacağım.

Tabii Leylak Perisi rolündeki Cansu Polat ve Carabosse nam-ı diğer kötü cadı rolündeki Selahattin Erkan’ın performansları da ayrı güzeldi. Bir koruyucu melek ve cadı (hele o ahtapot kıvamlı ilk çıkışı olaydı!) bence ancak böyle güzel aktarılabilirdi.

Diğer prens ve prenseslerin isimlerini henüz tam bilmediğim için karıştırmamak adına yazamıyorum beni affetsinler ancak her biri için ne desem az. Solo ve çiftli danslarını ayrı ayrı paket yapıp evde bi daha izleyesim geldi. O kadar diyim. Hangi hareketlerine ve tabii mükemmel kostümlerine bakacağımı şaşırdım. Hele o Prenses Florine ve Mavi Kuş’un dansı ile gördüğüm en güzel mavi tonlarındaki göz kamaştırıcı kostümler.. Çizmeli Kedi ve Beyaz Kedi’nin olabilecek en sempatik koreografisi.. 

Müzik** desen ona keza. Tolga Taviş’in orkestra şefliğindeki mükemmel İZDOB orkestrasının melodileri yine bizi medite etmedi değil. Hele o kemanların öne çıkışları öyle yükselti ki bizleri.

[Kaldı ki sonradan broşüründe okuduğum üzere; Çaykovski'nin kendisi de bu eser için “Enstrümantasyona aynı bir önem veriyorum; orkestra için bütünüyle yeni birkaç kombinasyon tasarladım." demiş. Ayrıca Uyuyan Güzel’in, Çaykovski'nin baleleri içerisinde en özgün, en karakteristik müziğe sahip bale eseri olduğunun bugün daha iyi anlaşıldığı ifade edilmiş.]

Her bir sanatçının ve görev alan tüm ekibin ne kadar büyük bir emek harcadıkları inanın her bir detaydan, her bir hareketlerinden, eli geçtim o parmaklarının hareketinden belli ki. Hepsine kucak dolusu alkışlar, şükranlar. (Sahneye Koyan ve Düzenleyen: Ayşem Sunal Savaşkurt)

[Bu vesileyle Ayşem Hanım’ın nasıl etkileyici bir özgeçmişe sahip olduğunu mutlaka okumanızı öneririm. Buraya aktaramayacağım kadar çok başarı ile dolu bir kariyere sahip olmasıyla birlikte; Dance Magazine tarafından ‘dünyanın en iyi 5 balerininden biri’ seçilmiş olduğunun ve Belfast Festivali’nde de zamanında ‘Uyuyan Güzel balesindeki Aurora rolüyle en iyi dansçı ödülü’nü aldığının altını altın kalemle çizmek isterim. İşte bu temsil, böyle bir sanatçının elinden bize ulaşıyor.]

Ayrı bir paragrafı da elim mahkum, kostüm ve sahne tasarımına ayırmak durumundayım. Çünkü o renkler, ışıltılar, ışıklar nasıl güzeldi. Her bir kostümü karşıma alıp uzun uzun incelemek, her bir dekorunun* etrafında dolanıp tablo gibi seyretmek istedim adeta (Dekor: Adnan Öngün). Hele o Leylak Perisi’nin Prens’i ormana getirdiği araç! Harika bir detaydı. Ve mavili-siyahlı orman arkafonu.. tam 100 yıl! önce çocukluğumda okuduğum, o kuponlu günlerin beyaz ciltli Disney masalları ansiklopedisinde hayranlıkla gördüğüm ve o günden beri aklımda kaldığına kendimin de şu an şaşırdığı :) Uyuyan Güzel orman tasarımını 3-D karşımda görmek büyüleyiciydi. Masalların canlanması aşkına.. 

Evet zaten her zaman opera-bale kostümlerine delicesine hayranım ancak bu seferkinler bi başkaydı sanki. Saç aksesuarlarından, etek uçlarındaki süslemelere değin tüm detaylara vuruldum. (Kostüm: Çimen Somuncuoğlu ve Sevcan Yenihayat Horozgil)

Ayrıca, bugüne kadar izlediklerimden farklı olarak özellikle belirtmem gerekiyor ki, müthiş bir ışık kullanımı vardı. Adeta o mükemmel kostüm ve dekorun eşlik ettiği mükemmel performansların şahaneliğini katbekat pekiştiriyordu. Düşünün benim gibi naçizane bir bale seyircisinin dahi fark edebileceği kadar etkileyiciydi. Ve bence tüm temsile de büyük bir fark kattı. (Işık: Serkan Şentürk) Mesela orman perilerinin, ışık kullanımıyla su yeşilinden mora dönen kostümlerinin dönüşümü özellikle etkileyiciydi.

Özetle, bence Çaykovski bu temsili izlese, o da bayılırdı. ‘Eserim anca bu kadar güzel sergilenebilirdi’ derdi. (Tabii librettosu’nun sahibi olup bale tarihinin gelmiş geçmiş en iyi ustaları arasında sayılan Marius Petipa da aynı şekilde :)) 

Orijinal eserin yaratıcılarından bahsetmişken ifade etmek isterim ki: Çaykovski’nin Fındıkkıran’ını son izlediğimde demiştim ki, İZDOB’uma artık az kalıyor bu eser. Zira öyle çıta atlamışlar ki. İşte Uyuyan Güzel bence tüm o zorlu koreografileri, hareketleri vd. ile tam onların kalibresinde bir esermiş meğer. Hoş onlar bu şevkleri ve çabalarıyla çok daha fazlasını kolaylıkla yaparlar. Gönülden eminim ve gururluyum.

O yüzden herkese bir kez daha teşekkür eder ve nice yeni, ihtişamlı eserlerini seyretmeyi dilerim canım İZDOB’umu. Ve tabii ki söylememe bile gerek yok artık :) böylesi görkemli bir temsili izlemenizi şiddetle öneririm. 

Meraklısına: Takdir edersiniz ki esere dair notlarımı eklemezsem içimde kalır. Dolayısıyla ilgilenenleri dipnotlara alabilirim :)

*Tek kırgınlığım ise şu oldu: Böylesi güzel bir dekor ve sahnenin sağ tarafını üzülerek iletmek isterim ki göremedik :( Çünkü çift taraflı konan paravanların bizim tarafımıza gelen kısmı, öyle büyük bir şekilde görüş alanımızı kapatarak kısıtladı ki. Mesela sahnenin sağında bir yatak, arka ortasında da çiftli bir taht dekoru olduğunu, bugünkü resmi paylaşım fotoğraflarından gördüm. Ne yazık ki önceki eserlerde de çiftli uzun amfi ile görüş çok daralıyordu ancak bu sefer çok fena idi. Öyle güzel bir dekoru hakkıyla ve tüm sahneyi rahatça izleyememek çok üzdü. Dilerim ki sonraki temsillerde gerekli ayarlama yapılabilir. Zira ilgilenilirse çok müteşekkir oluruz. 

▪ Çok büyük bir cahillik göstererek, bugüne değin Uyuyan Güzel’i sadece bir Disney masalı diye kafamda etiketlediğimi, esas yazarının devlet kademelerinde ve Louvre Müzesi’nin kuruluşunda görev yapmış Fransız Akademisi’nin kıdemli bir üyesi olan ünlü Fransız şair ve yazar Charles Perrault olduğunu bilmemişim. Hatta Disney masalı diye bildiğim tüm diğer en bilindiklerin de onun imzasını taşıdığını…

Bale broşüründen öğrenip alıntılayacağım üzere; meğer Perrault modernizmi savunması ve alaya alınan birkaç dini eseri nedeniyle tüm görevleri elinden alınıp kendisini çocuklarına adamış. ‘Les Contes de ma Mère l'Oye’ (1697) kitabında topladığı masallarını, başlangıçta kendi çocuklarını eğlendirmek amacıyla kaleme almış. Unutulmak üzere olan halk masallarını yapmacıktan uzak basit bir dille yeniden yazmış ve ünü kendi çevresinin oldukça dışına çıkmış. Öyle ki ‘modern masal türünün yaratıcısı’ olarak kabul edilir olmuş.

Basılan bu kitabında yer alan ‘Uyuyan Güzel’ (La Belle Au Bois Dormant), ‘Çizmeli Kedi’ (Le Chat Botté”), ‘Kırmızı Şapkalı Kız’ (Le Petit Chaperon Rouge) ve ‘Külkedisi’ (Cendrillon) gibi birçok masal çocuk edebiyatının klasikleri arasına girmiş. Hatta Perrault'un hikâyelerinin çoğu, Grimm Kardeşler tarafından 19. yüz yılda yeniden yazılmış ve çeşitli uyarlamalarla pek çok sanat dalında yayımlanmaya devam etmiş.

▪ Klasik bale repertuvarının en tanınmış eserlerinden biri. 

▪ Esasen Prolog ve 3 Perde olarak tasarlanmış.

▪ Prömiyerini, bundan tam 133 yıl önce, (15 Ocak) 1890 tarihinde ve St.Petersburg'daki Mariinski Tiyatrosu'nda yaptı. 

▪ Çaykovski'nin bestelediği üç baleden ikincisi.

▪ Orijinal senaryosu, Imparatorluk Tiyatroları’nın Direktörü Ivan Vsevolozhsky (1835-1909) tarafından Charles Perrault'un (ki Çavkovski bu eseri ona ithaf etmiş) bahsi geçen ‘La Belle Au Bois Dormant’ eserindeki masaldan esinlenilerek oluşturuldu. 

Ancak daha sonra Vsevolozhsky ile eserin koreografi Marius Petipa bu senaryoyu geliştirdi.

(Bestekar sipariş sonrası masalın Grimm Kardeşler versiyonu incelense de, direktörün Çizmeli Kedi, Kırmızı Başlıklı Kız, Külkedisi, Mavi Kuş gibi Perrault'un diğer öykülerinde yer alan masal karakterlerini de baleye ekleme kararı ile Perrault'un versiyonu üzerinden gidildi.)

▪ Eserin libretto’su Fransız balet-eğitimci-koreograf Marius Petipa’a ait.

Onun koreografideki başyapıtlarından ve bale repertuarının temel taşlarından biri olarak kabul edilir.

▪ Petipa, henüz yazılmamış bir müzik üzerine bu baleyi tasarlamış. Oyundaki tempoyu, ritmi ve hatta hangi çalgıların nerede kullanılacağını bile düşünmüş. Çaykovski ile bir araya geldiklerinde, ona nerede ne yapması gerektiğini büyük bir titizlikle tek tek anlatmış. 

▪ Eser iyi (Leylak Perisi) ve kötünün (Carabosse) birbiriyle çekişmesi üzerine kurulu.

▪ Çaykovski'nin en uzun balesi.

▪ Kesintisiz oynandığında yaklaşık 3 saat sürüyor.

▪ Prömiyer gecesine Çar III. Aleksandr gelmiş ve Çaykovski'yi locasına davet edip kısaca "çok hoş" demiş ki besteci çok daha büyük bir övgü beklemiş.

▪ Prömiyerinin ardından, ‘Kuğu Gölü'ne nazaran, basından daha iyi eleştiriler almış.

▪ 1903 yılında İmparatorluk Balesi'nin repertuvarındaki en popüler ikinci bale olmuş ve sadece 10 yıl içinde 200 kez sahnelendi.

▪ Esas, 1921'de Londra'daki Alhambra Tiyatrosu'nda sahnelenince, tüm dünyada tanınmış ve nihayet klasik bale repertuvarındaki kalıcı yerini almış. 

** [Eserin müziğine dair]

Çaykovski'nin baleleri içerisinde en özgün, en karakteristik müziğe sahip bale eseri olduğunu bugün daha iyi anlıyoruz. ….. Melodi, ritim, renk ve duygusal nitelendirme onun en güçlü yanlarıydı. Kompozisyonu oluştururken bütünüyle eserin metnine ve iç benliğinin dışavurumuna yoğunlaştı. Çünkü elindeki malzeme ile yetenekleri ve iç dünyası son derece uyumluydu.

Uyuyan Güzel müziği herhangi bir analize ihtiyaç duymayan, dinlendiği vakit kendisini hemencecik ortaya koyan bir müziktir. Hele konuyla birlikte takip edildiğinde son derece kolay anlaşılabilir. Çaykovski'nin zaferi; Petipa'nın büyük bir titizlikle planladığı taslağa sıkı sıkıya bağlı kalırken, aynı anda özgür bir biçimde müziğini besteleyebilmesinde saklıdır. Bunu yapabilmesindeki en önemli sebep, hem genel temaya hem de ayrıntılı anlatıma duyduğu sempatidir. Masallar, sade oluşları ve farklı farklı karakterlerin, olayların tuhaf bir şekilde pervasızca yan yana gelmesinden dolayı Çaykovski'nin her zaman ilgisini çekmiştir.

Uyuyan Güzel'in müziğindeki berraklığa ve zarafete hayran kalmamak imkansızdır; her enstrüman bir şey anlatır, her rengin bahsi geçen durumla bir bağlantısı vardır. Vals’te ve Prensin Leylak Perisi tarafından Prenses'e götürüldüğü sahnede yaylıların harikulade kullanımı ile Prolog'un finalinde tahta nefesli çalgıların yerindeliği ve esprisi son derece uyumludur. I.Perde'de Adagio’da arpin mükemmel kullanımı ile Aurora'nın onu izleyen varyasyonundaki solo keman bölümü birbirini çağrıştırır. Uyuyan Güzel'in müziğinin her tınısında bir yerindelik, bir cazibe ve ince bir zeka vardır; bu da bir bestecinin müziğiyle nasıl bütünleştiğinin göstergesidir.

Ki besteci balenin orkestrasyonunu yaptığı dönemde, günlüğüne şöyle yazar: "Bu bale müziği benim en iyi eserlerimden biri kanımca. Konu son derece şiirsel, müziğe çok uygun. Bu müziği bestelerken resmen kendimi ona adadım. Büyük bir heves ve tutkuyla yazdım..."



Comments

Popular Posts