Anemon çiçeği..
[ENG in below]
Tanıştırayım:
Kendisi Manisa lalesi olarak da geçen anemon adlı çiçek. Fotoğraftan çok anlaşılmıyor zira sizin için büyüttüm. Kaldı ki ben de onu gördüğümde kocaman Sardes-Artemis Tapınağı’nın hemen girişinde tek başına, bu küçücük bedeniyle duruyordu ve buna rağmen bana kendini hissettirip fark ettirmişti. Öyle bir enerji ile bana orada olduğunu söyledi ki, canım yeğenime hemen fotoğrafını çektirdim. Hikâyesini ise ancak bana neredeyse bir yıl sonra aşikar etti sevgili anemon. Zira gerçekten de Artemis ile ilgili bir hikâyesi varmış. Ne mutlu ki geçte olsa bunu öğrenebildim ve şimdi de olsa size aktara biliyorum.
Öncelikle kısa bir hatırlatma yapmam gerekiyor.
Biliyorsunuz ki tanrıça Artemis deyince bendeniz esas olarak Efes’li Artemis’ten bahsediyorum. Ve kendi adıma onun Kybele/Kybebe (Kibele), Leto, Kubaba, Venüs vd. olarak adlandırılan tanrıçaların* hepsinin ona çıktığına dair inancı paylaşıyorum. Tüm bunların altında yatan sebep olarak da antik Yunan mitolojisinin parçala-yönet stratejisinin** hasıl olduğu kanaatindeyim.
(Bknz. Kendini deneme zanneden destansı Artemis yazılarım)
Söz konusu tanrıça isimlerinin Artemis‘e çıkması paralelinde ve;
Sardes özelinde, genel olarak antik dinin esnek yapısı ile bunun Artemis ve Kibele’nin örtüşen kimliklerine yansıması üzerinden işlerlik gösteren ‘varsayımsal’ tartışmalar*** yer almasın dan hareket edecek olursak
sevgili çiçeğimizin öyküsünü bu minvalde okumanızı isterim.
Öncelikle…
Birçok başka anlatı olmakla birlikte, Tanrıça, Attis (Attes) adlı bir delikanlıya tutkun olduğu ve Attis'in, ailesi tarafından Pessinus kralının (kimi kaynaklarda kral Midas'ın) kızıyla evlendirildiği de anlatılır.
Tanrıça’dan uzak kalacak olmanın üzüntüsüyle çılgına dönen sevgilisi Attis, cinsel organını keserek kendisini hadım eder.
Kendi kestiği hayalarından akan kanla toprağı sular, bitkilerin fışkırmasına yol açar ve kendisi de bir çam ağacına dönüşür.
Ve işte onun toprağa karışan kanından, Manisa laleleri (anemon) ürer.
Attis erkekliğini keserek kendini nasıl tanrıçaya kurban ettiyse, Ana Tanrıça’nın başrahipleri de kanlı bir törenle, kendi elleriyle hadımlarını gerçekleştirmek zorundaydı.
Attis efsanesinde simgelendiği gibi, akan kan ve yitirilen erkeklik gücü; daha evrensel bir nitelik kazanarak bereket ve canlılığın daha geniş bir alana, yani bütün doğaya geçmesini sağlar. Gizemli cümbüşler, şenlikler arasında yapılan bu eylem; gene Anadolu'ya özgü ve bazı tarikatlarda bugün başka biçimde de olsa yaşayan bir törenin ilk örneğidir. Ki kanımca, sünnet törenlerinin ve Mersin Macunu Festivali’nin kökeninde de bu kollektif bilinç inancı yer alır.
Bununla birlikte..
[Efes’li Artemis anaerkil triad'ın/üçlemenin en önemli ayağı olarak, Afrodit ve Demeter ile birlikte Büyük Tanrıça'nın üç farklı suretinden biri olduğu inancını aklımızda tutarak]
Gelincik çiçeği aynı zamanda, ekili topraklarda yetiştiği için ekinlerin tanrıçası Demeter'le ilişkilendirilmiştir. Zira Demeter, üçlemenin diğer ayakları gibi hadım edilmiş bir tanrıça olarak imlenir.
Tanrıça çoğu zaman başın da veya elinde gelincik çiçekleriyle tasvir edilmiştir.
Kaldı ki mit bağlamında; Demeter'in kızı Persefone/Persephone (Proserpina) ya da diğer adıyla Kore, bir gün çiçek toplarken bir anda yer açılır, Plüton (Hades) çıkar ve kızı kaçırır. İşte Persefone'nin kaçırıldığı sırada topladığı çiçeklerin gelincik olduğu söylenir
Bu bağlamda gelinciğin kırmızı renginin, ölümden sonraki dirilişi simgelediği düşünülür. Çünkü Persefone’nin ölüler ülkesine girmesi ile toprak verimsizleşmiştir. Zira
kızının kaybolması tanrıçayı küstürmüş ve onun küskünlüğü sebebiyle yeryüzünün toprakları kurumuştur.
Ne zaman ki zamanı gelip yeraltından tekrar yeryüzüne çıkmıştır o zaman bereket yenilenir.
[Ancak burada asıl anlatılan; Ana Tanrıça’nın öfkelendirildiği zaman insanları terk edebileceğidir. Ayrıca başka bir mekanizma daha saklıdır ki burada, o da; ilksel, yerel, otohton Ana Tanrıça’nın; ‘kız çocuğu sureti’, ‘doğurgan kadın sureti’ ve ‘ölüm tanrıçası’ olarak (temelde bir aradayken) olimpik kültür tarafından ayrılmış olmasının anlatımıdır. Adeta neşterle keserek ayrılırlar ve her biri böylece yarım bırakılır. Ve yine bu büyük hikâye, Demeter özelinde de mikro düzeyde yaşanır. Çünkü Persefone aslında Demeter’in de kız çocuğu versiyonundan başka bir şey değildir. Eş deyişle Demeter kendisini, kendi bütünselliğini yitirir ve kelimenin tam anlamıyla yarım yamalak kalır.
Demeter’in rengi de dolayısıyla siyahtır. Çünkü dokuz gün dokuz gece meşaleyle kızını ararken karalara bürünür ve bir tanrıçanın siyahlara bürünmesi yine çok büyük, çok korkunç bir olaydır. Ölümden, yer altı işlerinden sorumlu olan bir Tanrıça’nın kış mevsiminde, rejeneratif güçlerine kavuşması ve dünyayı ilkbaharda yeniden yeşertebilmesi için, yani tüm o güce kavuşması için yer altındaki kitonyen mağaralara çekilmesi ve orada dinlenmesi durumu vuku bulur. Böylece Persefone’nin yer altına gidip, kıştan sonra yine yer yüzüne çıkması hâli; baharda ilk çiçekler açtığında ‘kız çocuğu doğdu!’ diye bir çığlık duyulması ile, o korkunç dönem olarak tanımlanan kış döneminin atlatılması şeklinde ifade bulur.]
Ayrıca gelinciğin uyku verici etkisi de yine Persefone'nin yeraltına inme vaktinin geldiği kış aylarını simgeler. Öyle ki Yunan mitolojisinde, rüya tanrısı Morpheus'un yatağının etrafı gelincik çiçekleriyle çevrilidir. Ve morfin, gelincik bitkisinden elde edilen afyondan üretilmiştir. Bu kapsamda mitolojide Morpheus'un babası olan Hypnos (uyku) insanları uyutmak için onlara gelincik çiçeklerinden oluşan bir taç vermektedir. Hypnos'un Roma'daki karşılığı olan Somnuns ve onun çok sayıdaki çocuğu da gelincik çiçeklerinin çevrelediği bir mağarada yaşar. Ki ‘insomnia’ olarak bilinen uykusuzluk hastalığının adının Somnus'dan geldiği düşünülür.
*“Tarih öncesinin en gerilerinden tek tanrılı dinlerin yerleştiği dönemlere kadar uzanan ve Akdeniz yöresini kapladıktan sonra, bir yandan Kuzey ülkelerine; öte yandan Asya'nın içlerine dek yayılan birçok ulus, uygarlık ve kültürde değişik adlarla anılmakla birlikte her daim aynı prototipe indirgenebilen Ana Tanrıça dininin kaynağı Anadolu'dur”. Diğer deyişle hiçbir mitolojide hiçbir tanrı, Ana Tanrıça kadar çeşitli adlarda adlandırılmamıştır, ki bu ad ve sıfat çokluğu; kaynağı Anadolu'da olmak üzere Ana Tanrıçanın, uluslar üstü bir nitelik kazandığını kanıtlamaya yetmektedir.
Bu kapsamda adına Kültepe tabletlerinde Kubaba olarak rastlanır. Lydia'da Kybebe, Phrygia'da Kybele olarak geçer. Hitit kaynaklarında Hepat, Kupapa, Kubaba ya da Arinna diye adlandırılır. Komana Pontika (Tokat bölgesinde Gümenek) ve Kayseri yöresindeki Komana Kappadokika (Kemer) kentlerinde ise adı çok eski bir Anadolu adı olan Mâ'dır. Ayrıca Sümer'de de Mâ ya da Marienna iken; Mısır'da İsis, Suriye'den Arabistan'a kadar olan bölgede Lat, Girit'te Rhea, İtalya'da Nemi gölü bölgesinde Venüs, #Efes'te Artemis#, Lykia'da Leto, Leda yahut yine Lat adları hep Ana Tanrıçanın aldığı değişik adlardır.
**Efes’li Artemis anaerkil triad'ın/üçlemenin en önemli ayağı olarak, Afrodit ve Demeter ile birlikte Büyük Tanrıça'nın üç farklı suretinden biri olarak Anadolu’da varlığını sürdürmeye devam etmiştir. Yunan mitolojisi ise Artemis’in, Magna Mater’in yani büyük Ana Tanrıça'nın (Anadolu’daki Ana Tanrıça kültü) sadece bir suretinden başka bir şey olmadığını bilmekle birlikte, böl-yönet yöntemini uygulayarak onun gücünü yenilir yutulur, hazmedilebilir hâle getirmeye çalışmıştır. Bu bağlamda bir suretini bölüp ona Artemis, bir suretini bölüp ona Afrodit ve bir suretini bölüp ona Demeter adını vermiştir. Böylece Yunan mitolojisindeki bütün tanrıçalar, eş deyişle eskinin kraliçeleri yani göksel tanrıçaları; bütün dünyanın hükümdarları iken, Yunan mitolojisinin transformasyonu nedeniyle gitgide ikincil bir konuma indirgenmiştir.
***Artemis’in ülkesinin Kibele’nin ülkesi olduğu söylenebileceği gibi; ya da daha doğrusu Artemis’in ülkesinin dini, mitolojik ve tematik olarak Kibele’nin topraklarına gömülü olduğunu ifade etmek de mümkündür. Çünkü Artemis bölgesinden elde edilen arkeolojik kanıtlara göre, Sardes’teki Artemis kültünün en erken ifadesi, M.Ö. 6. yüz yılın sonu ya da 5. yüz yılın başlarına aittir ve Lidya sunağı ile tabanının tarihlemesiyle örtüşür.
[in ENG]
Let me introduce:
She is the 'anemone', also known as the 'Manisa tulip'.
At the entrance of the Sardis-Artemis Temple, her tiny body made her presence felt with her energy. & of course, she revealed her story! Three months later, it became clear that she was indeed related to Artemis.
! Goddess Artemis=Artemis Ephesia=Cybele/Cybebe/Kybele=Leto=Kubaba=Mâ=Virgin Mary=Isis => I believe in the Anatolian Mother Goddess cult.
+
In the context of Sardis, the overlapping identities of Artemis&Cybele w the flexible structure of ancient religion.
First of all...
It is told that the Goddess was passionate about Attis/Attes & that he was desired to be married to the daughter of the king of Pessinus (/King Midas) by his family. Attis, driven to madness by his grief, castrates himself. The blood flowing from his testicles waters the earth.
—> &thus, from the blood mingled with the soil, the Manisa tulips (anemones) bloom.
! As symbolized, the flowing blood & the lost masculinity acquire a universal quality, allowing fertility & vitality to spread to a wider area=to all of nature.
Moreover,
—> The poppy flower is associated w the goddess of crops, Demeter, because it grows in cultivated fields. Indeed, Demeter, like the other members of the triad, is a castrated goddess.
She is often depicted w poppy flowers on her head/hands.
—> Demeter's daughter Persephone (Proserpina/Kore), while being abducted by the Underworld God Hades, is picking poppies.
In this context, the red color of the poppy symbolizes resurrection after death. Because when the girl enters the underworld, the land becomes infertile.
When she returns from the underworld to the surface, fertility is renewed.[what's truly narrated*]
—> The sleep-inducing effect of the poppy
symbolizes the winter months, the time of Persephone's descent into the underworld.
+ The bed of the dream god Morpheus is surrounded by poppies. >> morphine is derived from opium obtained from poppies.
+ Morpheus's father Hypnos (sleep) also gives a crown made of poppies to make people sleep.
Hypnos&his children live in a cave surrounded by poppies in Rome.> the name of the disease insomnia/sleeplessness also comes from Somnus.
*The true narrative is that when the Mother Goddess is angered, she can abandon people. Additionally, there is another hidden mechanism here, which is the explanation of how the primal, local, indigenous Mother Goddess, in her forms as the 'girl child aspect', 'fertile woman aspect', and 'goddess of death' (essentially combined), has been separated by the Olympian culture. They are separated as if with a scalpel, each left incomplete. And again, this great story is lived out on a micro-level in the case of Demeter. Because Persephone is nothing more than another version of Demeter's daughter. In other words, Demeter loses herself, her wholeness, and literally becomes fragmented. Hence, the color of Demeter is black. Because she dresses in black while searching for her daughter for nine days and nine nights with torches, and a goddess dressing in black is again a very significant, very terrifying event. For a Goddess responsible for death, for underworld affairs, to regain her regenerative powers and to be able to revive the world in spring, i.e., to attain all that power, she withdraws to the chthonic caves underground and rests there during the winter. Thus, the situation where Persephone descends to the underworld and returns to the surface after winter finds expression in the screaming of 'a girl child is born!' when the first flowers bloom in spring, marking the overcoming of that dreaded period known as winter.
Deniz Gezgin; Bitki Mitosları; Sel Yayınları; 2020; s. 78.
Reşit Ergener; Anadolu’nun Kültürel Kökleri; Maya Kitap; 2022; s. 123.
Fikret K. Yegül; The Temple of Artemis At Sardis; 205-212.
Nevzat Kaya, “Artemis Ephesia: Bir Tanrıçaya Kültürbilimsel Yaklaşım”, Efes Mitoloji Günleri - Ana Tanrıçalar 1 Sunumu, İzmir, 15.10.2021.
Azra Erhat, Mitoloji Sözlüğü, 26. Baskı, Remzi Kitabevi, İstanbul, 2007.
Robert Graves, Yunan Mitleri, Çevirmen: Uğur Akpur, Say Yayınları, İstanbul, 2010.
Şefik Can, Klasik Yunan Mitolojisi, 6. Baskı, İnkılap Yayınevi, İstanbul, 1970.
Pierre Grimal, The Concise Dictionary of Classical Mythology, 1990.
https://jaleninalemi.wordpress.com/2023/09/07/sardes-artemis-tapinagi-2/
Comments
Post a Comment