Sardes - Artemis Tapınağı..

M.Ö. 4. yüz yılın sonlarına ait Efes’teki önemli bir kutsal yazıtın ışığında, erken dönem bir Sardes/sardis/Sart kültünün; çok daha da eski bir Efes Artemis kültüne olan bağlantısı belirtilir.

Bununla birlikte, Arkaik çağ boyunca iyice yerleşik hâldeki ana Artemis kültünden oldukça uzak olarak, Sardes’in kendine ait dini merkezi konumundaki Artemis Kutsal Alanı’nın da zamanında halkının ata kültlerinin odağı olmuş olduğu görülür.

Bu kültler; örtüşen, gelişen birleştirme politikalarına (synkretizm) ilişkin inançlar ve zamansız gelenekler paralelinde söz konusu alana çok katmanlı bir kutsallık atfetmiştir.

Bu da Sardes’teki Artemis Kutsal Alanı’nın*; güvenli, önemli ve kutsal olan her şey için misafirperver bir zemin sunmasını sağlamıştır. (M.S. 2. yüz yılın ortalarındaki imparatorluk kültü için de olmak üzere) Dolayısıyla şehrin kozmopolit geçmişi dikkate alındığında Sardes’in ayırt edici özelliği ‘dini ve kültürel çoğulculuk ile hoşgörü’ olarak yer alır.

(Kaldı ki Yakın Doğu ve Küçük Asya’da dinin tek bir külte veya tanrıya değil, mekânı ve kutsal alanı paylaşan örtüşük geleneklerin çoğulluğunu merkeze alan bir deneyime sahip olduğunun altı çizilir.)

Artemis ise tarihi boyunca her zaman, kutsal alanda ve tapınakta tapınılan başlıca tanrıçadır.

Bununla birlikte Sardes özelinde, genel olarak antik dinin esnek yapısının ve bunun Artemis ile Kybebe/Kybele’nin** örtüşen kimliklerine yansıması üzerinden işlerlik gösteren ‘varsayımsal’ tartışmalar yer alır. (Kaldı ki Lidya’nın egemenlik ile benlik oluşumunda benzer ve önemli roller oynamışlardır.)

Bu bağlamda daha önceki çalışmaların bazılarında Kibele ve Artemis kültleri birleştirilmiş olsa da; 20. yüz yılın başlarında itibaren Kibele, Klasik dönem boyunca -hatta daha öncesi- bu karışımın daha az önemli bir unsuru olarak görülmeye başlanmış ve ‘ana tanrısal Artemis’in alternatif yönü’ olarak yorumlanmıştır. Bunda genellikle, Artemis’in daha uzun ve daha güçlü olarak tasvir edildiği kabartmalar etkilidir. Ancak bazılarında da iki tanrıçanın neredeyse eşit temsilleri ve ortak tapınma durumları Meter-Kybele kültünün, önemli statüsünden ve mevcudiyetinden hiçbir şey kaybetmediğine dair çok az şüphe bırakmaktadır.

Tam bu noktada Sardes Tapınağı’nın; Artemis'e ithaf edilmesine rağmen, Kibele ve Artemis'in Roma İmparatorluk döneminde Lidya'daki asimilasyonunu gösteren önemli bir örnek olarak yer alması durumu söz konusudur.

(Diğer bir ifadeyle, Sardes'teki Kibele kültü -diğer kültlerle birlikte-; her ne kadar kapsanmışsa da, Artemis tarafından ‘ötekileştirilmiş’ ancak yerinden edilmemiş olarak Sardes ve Küçük Asya'da dinin Helenleşmesi’ne dair bir örnektir.)

Ancak ilişkileri Roma döneminden çok öncesine uzanır. Zira Kibele ile Lidya’nın antik ilişkisi muhtemelen onun Frigya ile bağlantısı kadar eskidir. Bu nedenle Lidya; onun kültünün, kavramının ve adının sayısız olduğu kadar değişen tezahürleriyle dolu bir ülkedir. Hatta 2000. yılın Eski Asur tanrıçası Kubaba, Anadolu'daki Kibele ile Lidya yoluyla karşılaştığı ve burada ‘Dağ Ana’ olarak niteleyici, geniş bir genel tanıma sahip ‘Kuvav-‘ adıyla tanındığı ifade bulur. Ve bu dağ motifi Sardes üzerinden yine hayat bulmuştur.

Şöyle ki: "altın taşıyan Paktolos'un (Eşen Çayı) yanında oturan" ‘Tanrıların Annesi’, ‘Dağların Annesi’ Kibele, bu anlamda bölgeyi çevreleyen büyük dağ silsilesine bakar konumda tanımlanır. Ki bu, tam olarak (‘Sivri Dağların Avcısı’) Artemis'in Sardes’teki kutsal alanı için anlatılan manzaradır.

Bu bağlamda Artemis'in ülkesinin Kibele'nin ülkesi olduğu söylenebileceği gibi; ya da daha doğrusu Artemis'in ülkesinin dini, mitolojik ve tematik olarak Kibele'nin topraklarına gömülü olduğunu ifade etmek de mümkündür. Çünkü Artemis bölgesinden elde edilen arkeolojik kanıtlara göre, Sardes'teki Artemis kültünün en erken ifadesi, M.Ö. 6. yüzyılın sonu ya da 5. yüzyılın başlarına aittir ve Lidya sunağı ile tabanının tarihlemesiyle örtüşmektedir.

Kısacası Artemis ve Kibele'nin değişen tezahürleri, şehrin ve çevresindeki bölgenin farklı yerlerinde odak noktaları oluşturmuştur. Ancak iki tanrıçanın ilişkisi en yakın noktasına, Sardes'in dini coğrafyasının kavramsallaştırılmasında ulaşır. Günümüzde ise artık, benlik ve kimlik sorularına değişken, geçirgen yollarla bakmak adına daha esnek bir bakış açısına gelinmiştir. Dolayısıyla kimlik ve kimlik algısına ilişkin yeni hassasiyetler ışığında; örtüşen benliklere sahip tanrıların bu şekilde çoklu görülmesi ve isimlendirilmesi, yalnızca onların kültlerini güçlendirmekte ve popüler ibadetlerini genişletmektedir.

(Bu nedenle, bir anlamda karmaşıklığa sebebiyet verebilen buluntulardaki (polos, aslan, kartal, Hilal aylar, yılan vb.) ortak sembolleri de; çoklu izleme fırsatı sunma ve Kibele ile Artemis'in karma kimliklerini sunma yönündeki bilinçli bir arzunun ürünü olarak görmek mümkündür.)

Kaldı ki kutsal alanın kutsallığı, >>> onun kalıcılığına seçkinlik ve değişmezlik yoluyla değil; bunun tam tersi şekilde (ister politik ister manevi nedenlerden ötürü olsun) kapsayıcılık, değişkenlik, akışkanlık ve hoşgörü yoluyla sağlanır. Ve bu, başta belirtildiği üzere, Sardes’in şehirsel damgasıdır.

Rasyonel düşünce eğitimi almış çoğumuzda ‘aynı anda farklı kimliklerle aynı mekânı işgal etmek gibi biçimler’, inançsızlık veya rahatsızlık duyguları uyandırır. Fakat buna rağmen, antik dinin ve onun sihirli bir şekilde kapsayıcı ortamlarının benimsediği belirli bir “sihri” kabul etmeye istekli olabiliriz.

Nihayetinde, Artemis ve Kibele'nin (ve çeşitli diğer geleneksel kültlerin); bir Yunan kutsal alanı harikasında, aynı anda aynı yeri işgal edip edemeyeceğini bilmek zordur.

Ancak, aralarındaki yakın ve örtüşen ilişki ile Anadolu ve Yakın Doğu topraklarının genel dinî birleştirme kültürü göz önüne alındığında, belki de Prof. Yegül’ün önerisini kabul etmek yerindedir:

“Bazıları için bu değişen benlikler ve ortak kimlikler (kesin kanıtlarla desteklenmediği takdirde), Alice için olduğu gibi bizim için de kafa karıştırıcı ve çelişkili olabilir. Bu noktada belki de, Lewis Carroll'ın Harikalar Diyarı kılığına girmiş olağanüstü değişken benlikler ve anlamlar âleminin; bize aslında bu dünya hakkında derin ve gerçek bir şeyi yansıttığını hatırlayabiliriz.”

* Ayrıca tapınağın Batı cephesi önünde sergilenen stellerin (dikili duran, yekpare taş blok) arasında; kral Mitridastas (M.Ö. 302-266’da hüküm süren, Anadolu'daki Pontus Krallığı’nın -Sinop- kurucusu) tarafından kutsal alanın Q𝜆dáns ve Artemis'e adandığını kaydeden, Lidya dilinde bir yazıt olduğu kaydedilmiştir (muhtemelen Pers dönemine tarihlenir). Kutsal alanı Artemis'le paylaşan ve bir zamanlar Apollon olduğu düşünülen karanlık bir figür olan Q𝜆dáns'ın kimliği kesin değildir. Bizans sözlük bilimine inandırıcı olmayan bir şekilde dayanan bazı okumalar; bir kraliyet unvanı, bir "kral" (ya da tanrılaştırılmış kral) olduğunu öne sürer. Bu bağlam göz önüne alındığında bu önemli varlığın, bir tanrı, belki de bir Ay tanrısı = Mên olması daha olası görünür. Bazılarınca da Artemis'le ilişkilendirilen bu erkek figürün; M.Ö. 1. yüz yıla ait bir yazıtta Artemis'le aynı kutsal alanı paylaştığı belirtilen Zeus Polieus'la (‘devletin koruyucu tanrısı’ olarak tasarlanan bir Zeus varyantı; şehirlerin/sitelerin koruyucusu) uzaktan akraba olabileceği öne sürülür.

Zira Sardes için iki ana inanç sistemi özel önem taşır. Bunların birincisi, (yazıda temel alınarak ifade bulduğu üzere) Kibele ve Artemis kültleri; ikincisi, Zeus kültleridir. Dolayısıyla konudaki belirsizlik göz önüne alındığında, Artemis’in ve Zeus'un kutsal alanı paylaşması unutulmaması gerekmekle birlikte; Lidya-Pers tanrısı olma olasılığı bulunan Q𝜆dáns'ın ve buna bağlı olarak başka herhangi bir akraba tanrının da Artemis ile alanı paylaşma olasılığı unutulmamalıdır.

** Bazılarınca Kibele’nin erken dönem Lidya’daki adı olarak kabul görmekle birlikte, Lidya’lıların Arkaik tanrıçası Kuvava da aynı şekilde, Sardes'te varlığını sürdürmüş ve Helenistik ile Roma dönemlerinde yeniden canlanmışsa da, orijinal tanrıça Artemis’in daha sonraki birçok tezahüründen biridir.

Ki Sardes’teki modern araştırmalarda ‘Lidya Artemisi. . . muhtemelen Cybebe Kubaba ile aynı 'yerli tanrıça'dır’ diye de geçer.


(Çevrilen, kısaltılan, sadeleştirilen, derlenen kaynak metin)

Fikret K. Yegül; The Temple of Artemis At Sardis; 205-212.



Comments

Popular Posts