Sanatçının Yolu / Julia Cameron..
Ve yıllardır adını duyduğum, son beş yıldır da kitaplarımın arasında bekleyen, o herkesin bir şekilde bir ucundan adını duyduğu Sanatçının Yolu’nu ilk seferimde hiç aksatmadan, kendi başıma, bireysel atölyem çerçevesinde :-) bitirmiş olmanın gururuyla ilgili postunu yazmaya başlıyorum. Ve hemen evden belirtmek istiyorum ki gerçekten benim için de çok mu çok etkileyici bir deneyim oldu.
Sadece bir okuma deneyimi değildi tabii ki. Hele ki ödev yapmaya meraklı, dolayısıyla ödevli kitapları seven biri olarak, verdiği tüm aktivitelerini büyük bir zevkle yaptım. Hepsinin de ayrı ayrı çok iyi geldiğini söylemeliyim. Kaldı ki nasıl oldu bilemiyorum ancak hafta hafta verilen görevler kapsamındaki tüm edimler bir şekilde, özellikle çocukluğumdan beri yapmayı çok sevdiğim şeyler çıktı. Ancak yetişkinlikte ne yazık ki yaftalanmış şekilde çocuk aktivitesi olarak görüldüğü için, itiraf ediyorum ki yapmaya utandığımdan dolayı çekindiğim faaliyetler idi aynı zamanda. O yüzden de gerçekten tam da kitabın salık verdiği gibi, içimdeki çocuk büyük bir coşkuyla her birini olabildiğince gerçekleştirme hevesi ile doldu taştı yaparken. Hatta o kadar zevk aldı ki artık dönüp dönüp belli başlılarını yeniden yeniden yapma arzusunu da yükledi bana.
Dolayısıyla ödevli kitapların yanı sıra kesme biçme, dergiler, etiket, sim, boyama, figürler vd. dediğimde gözlerinizden kalpler fışkırıyorsa, işte o kitap bu kitap diyorum. Siz beni anlıyorsunuz bence :)
Kitaba dair beni şaşırtan diğer en büyük unsur ise yine nasıl olduğunu bilmediğim bir şekilde gerçekten de, dediği her şeyin bir şekilde vuku bulduğuna şahitlik ettim. Yani şöyle ki; mesela bir hafta içindeki görevleri yaparken içimde bazı duygular ve düşünceler ortaya çıktı ve ben ‘o zaman şöyle bir faaliyette de bulunabilirim, şunun üzerinde de çalışabilirim’ diye bir kanaate geldim. Bir sonraki haftaya geldiğimdeyse ne göreyim!; inanılmaz şaşırarak tam da bu düşündüklerimin yeni konunun başlığı şeklinde karşıma çıktığını, kafamdan geçip de yapayım dediğim edimlerin, yeni haftada görev şemsiyesi altında bana tanımlandığını okuduğumda gerçekten gözlerime inanamadım. Ve bu durum o kadar çok oldu ki tüm kitap boyunca. Resmen o çocuksu şaşkınlığımı sürekli taze tuttu Julia yenge tabiri caizse.
Hatta aynı şekilde mesela, bazı haftalarda sanatçı buluşmasını tesadüfen birkaç kere gerçekleştirdim ve o haftanın rapor bölümüne geldiğimde ‘Bu hafta birden fazla kez yapabildiniz mi sanatçı buluşmasını?’ sorusunu okuduğumda gözlerim resmen fal taşı gibi açıldı. O yüzden de gerçekten yazar işi biliyor ve hiçbir şey öylesine ortaya konmuş değil. Bunu iliklerime kadar hissettim kitap boyunca.
Dolayısıyla kitabın birçok yerinde, yazarın da ifade ettiği gibi, bazen çok belirgin değişimler görebilirsiniz ancak bazen hiçbir şey olmuyormuş gibi de hissedebilirsiniz, her ikisi de normal. Hatta ‘hiçbir şey olmadığını düşündüğünüzde bile mutlaka bir şeyler değişiyordur’ diye geçiyor ya, işte o gerçekten de doğru.
Aynı şekilde yine bu kitapla ‘her kitabın bir zamanı vardır’ olayını da çok net hissettim. Zira İZDOB’umun yanıma gelmesiyle birlikte, zaten üç sene önce bir şekilde bilmeden kendi adıma sanatçı buluşmalarını yapmaya başlamış bulunduğumu fark ettim. Ne zaman ki kitapta da bu görevin verildiğini gördüğümde, hâli hazırda yapıyor olmak kendi adına müthiş oldu. Kaldı ki böyle bir edime başlamamış olsaydım, her hafta bir sanatçı buluşmasını bu kadar kolay gerçekleştirebilir miydim diye düşünmedim de değil.
Özetle her haftaki başlığa ve pek çok ödeve dair yaşadığım eşzamanlılıkları, farkındalıkları ve açılımları aslında ayrı ayrı yazmayı çok istiyorum ancak hem sürprizleri kaçırtmamak hem de ‘benim deneyimim böyle oldu ama sizinki çok farklı olabilir’ diye düşündüğüm için de kendimi geri tutuyorum şahsen bu noktada. Ancak demem o ki mutlaka hayatımızın bir noktasında (eğer siz de mutlaka bu kitap atölyesini uygulamak niyetinde iseniz) yapmanızı şiddetle öneririm. Ancak bunu şimdi hemen yapın diye de bir şey demiyorum çünkü sizin de benim gibi, zamanımızın geleceğine %100 İnanıyorum. O yüzden sizin için en iyi zaman ne zamansa o zaman sizi kucaklasın bu kitap. Çünkü o zaman işte her şey çok daha güzel olacak.
Bununla birlikte, kitaba dair yaşadığı muhteşem eşzamanlıklardan ikisini not düşmeden de edemeyeceğim sanırım :) Birincisi; kitabı bitirmeme iki hafta kala, ne zamandır tanıtımı geçen, yazarın aynı minvaldeki yeni kitabına kavuşmuş idi. Ancak bu kitaba dair tüm anlaşma görevlerini de bitirdikten sonra ona geçeceğim için, şu an her ne kadar sabırsızlansam da kitabın sayfalarına sadece dokunmakla kaldığını belirtmeliyim. Sanatçının Yolu’nda farklı olarak internetin ve cep telefonlarının hayatımızda olduğu bir dönemde yazıldığı için Write for Life’ın görevlerinin nasıl olacağını inanılmaz merak ettiğimi de belirtmeliyim. Demem o ki, ikinci kitabımız da artık bizlerle.
Diğer taraftan tam Sanatçının Yolu serüvenimin ortasında iken, kitabın da bize öğretmeye çalıştığı kazanımlardan biri olarak ‘hayatın bize verdiği hediyeleri kabul etmemiz öğretisi’ni çok güzel bir şekilde yaşadığım sürprizlerden biri; ablacımın hediyesi olarak, Julia Cameron’ın kitaba dair video sohbetlerinin olduğu atölye paketine sahip olmam oldu. Belki siz de görmüşsünüz ve alsam mı diye düşünmüş olabilirsiniz diye, yazıma buna dair bir paragraf eklemek istedim. Şöyle ki bildiğiniz üzere yazarımız bayağı bir yaşını almış olan bir büyüğümüz. Dolayısıyla ilgili video setinin; yazarın kendisinin olabildiğince her bölüme dair, görevler dışındaki kısımları anlatarak çektiği kısa videolardan oluşan bir paket olduğunu belirtmek isterim. Yani kitabın her bölümünde görevlere gelene kadarki kısımların belli başlı paragraflarını bize kendi sesiyle ve görüntüsüyle konuşuyormuşçasına aktarıyor yazar bu videolarda.
Yine sürprizi kaçırmamak adına söylemiyorum ancak kitabın sonuna geldiğinizde bence sizin de kesinlikle o hisse geleceğinize inandığım üzere yeniden okumak istediğinizde, bu sefer de kitabı onun sesinden dinlemek için iyi bir eşlikçi olabilir. Tabii kitabı okuyup uygularken de en başından eş zamanlı olarak da izleyebilirsiniz. Zira çekimler, maksimum on dakikalık (bazen 2-3 bile oluyor) videolardan oluşuyor. Ve ne yazık ki sadece Türkçe değil hiçbir dilde bir alt yazı seçeneği bulunmuyor. Zaten yazarın kendi sitesi de bence biraz güncelleme ihtiyacında olan bir alt yapıya sahip. O yüzden videoların (ileri geri alma, durma anlamında -çünkü not almak adına öyle bir ihtiyaç doğabiliyor-) çok kolaylıkla izlenebilen bir formatta olmadığını söyleyebilirim. Ancak her şekilde kitabı kısa kısa hatırlamak adına faydalı olduğu kanaatindeyim. Çünkü çok olmasa da kitapta olmayan veriler de yer almıyor değil (hem ödev hem olayı anlamlandırma adına).
Sonuç olarak aslında belki de yazının en başında ifade etmem gereken bir nokta var ki, o da kitabın sadece ve kesinlikle sanatçı olmanın yolunu gösteren bir kitap olmadığı. Yani eğer siz de bu kitabın, kendi başlığının ilk çağrıştırdığı anlamda bir eser olduğunu düşünüyorsanız, olayın hiç de öyle olmadığını bilmelisiniz. Evet sizi, içinizdeki sanatçıyı uyandırmanız ve bunun ne olduğunu bilmeniz üzerine bir yolculuğa çıkarıyor ancak bu sanatçı kavramı ile kastedilen olgu aslında içinizdeki sanatçı. Dolayısıyla kitabımızı; aslında bir kişisel gelişim, kendini bulma, kendini tanıma kitabı olarak tanımlamak çok daha doğru olur kanaatindeyim. Bir kere bunu kesinlikle bilmelisiniz.
Kitaba dair benim için önemli birkaç diğer noktayı ise şu şekilde maddeleştirmem mümkün:
- Çok güzel bir tesadüf eseri aynı dönemde elime aldığım Kurtlarla Koşan Kadınlar kitabı ve katıldığım atölyesi bağlamında, iki kitabında ilerleyişinin müthiş eş zamanlılıklar taşıdığını gördüm. Mesela kitapta o sırada sınırlardan ve çevrenin etkisinden bahsediliyorken, o dönemde Kurtlarla Koşan Kadınlar’da okuduğumuz öyküde de aynı konuyu işleyen bölümü okumak müthişti. O yüzden ben tesadüfsen ikisine aynı gün başladım ancak eğer siz de iki kitabın sizin için vaktinin geldiği kafasındaysanız, bence siz de aynı anda okuyabilirsiniz. Çünkü bu şekilde yaparak ikisini çaprazlamasına bütünleştirerek çok büyük açılımlar yakalayabilirsiniz kanaatindeyim. Zira kendi adıma öyle oldu. Hem ikisi ile konuları pekiştirmek, hem de öyküler üzerinden bir noktada kuramsal pratiğe dökmüş olmak çok faydalı ve çok keyifli oluyor, bunu da söylemeden geçmek istemedim.
- Bu bağlamda mesela içimizdeki çocuğu beslemek, kendi kendimize yarattığımız işkolikliğin aslında yaratıcı taş değil de birer tıkayıcı taş olduğunu görmek, kendimizi ve bize negatif kodlar sunanları affedebilmek, bunlara dair yaşadığımız travmatik olaylara ilişkin zihinsel kazma çalışmalarında bulunabilmek vd. sınırlar dışında benim eşzamanlılıklar açısından belli başlı konular olarak yer alıyor.
- Ayrıca şunu belirtmek isterim ki (eğer okumadıysanız şiddetle tavsiye ederim) Kendini İyileştirenler kitabının yazarının online psikoloji kurslarında da benzer konular yer aldığı için onlarla da (ve tabii Holistik Psikolog’un IG sayfasındakilerle de) Sanatçının Yolu’ndaki verileri harmanlayarak kendinize özgü bir kişisel gelişim repertuarını rahatlıkla oluşturabilirsiniz. Ki şahsen belli noktalarda bunu yapma şansını yakaladım ve inanılmaz faydasını gördüm.
- Bununla birlikte, kendini tanıma üzerine büyük etkisi olduğunu düşündüğüm ve yaş olayına girdiğim için şu hissiyatın da bana geldiğini belirtmeliyim ki; keşke bunu, atıyorum ilkokul, ortaokul, hiç olmadı lisede öğrencilerin mutlaka yapması gereken bir atölye aktivitesi olarak uygulamaya konması gerektiğini düşünmedim değil. Çünkü o dönemlerde belki de tüm bu, bir nev-i zihinsel kazı çalışmaları yapılsa hayat yolumuzu, neyi sevdiğimizi neyi sevmediğimizi ve meslek olarak daha yatkın olduğumuz alanlar gibi birçok konuyu rahatlıkla zihnimizde netleştirebilirdik kanaatine geldim. Yani keşke ben de yapabilmiş olsaydım diye hayıflanmadım değil. Ancak olay bir yerde yine ‘her kitabın vakti olduğu’ noktasına gelmiyor değil ama işte ne bileyim :)
- Neyse demem o ki zaten bugüne kadar muhtemelen milyonlarca insan söylemiştir kitabı bitirdiğinde bu yorumu ancak söylemeden geçmek istemiyorum ki; herkesin mutlaka okuyup uygulamasında çok büyük katkı sağlayacağına inanıyorum bu kitabı. Herkese bedava dağıtılsa da okullarda öğretmenler okutsa hayalimi de bu vesileyle buradan yazarak söylemek istiyorum :)
Comments
Post a Comment