Notre Dame'ın Kamburu..

Yazıma hemen şöyle başlıyorum ki, aşk olsun hiç kimse Notre Dame’ın Kamburu‘nun ne kadar şahane, ne kadar ihtişamlı bir oyun olduğunu söylemedi. Resmen sezonun bale kapanışı harikuladeydi, göz kamaştırıcıydı.

Notre Dame’ın Kamburu‘nun İzmir’de de sahneye konacağını ilk duyduğumdan beri heyecanla bekliyordum, tüm hazırlık aşamalarını adım adım seyretmek harikaydı. Ve ne zaman ki temsiller başladı, ilgili tüm paylaşımları da dikkatle takip ettim. Ancak böylesine büyüleyici olduğunu hiçbir yerde tam okumadığım için, doğrusunu söylemek gerekirse salona gidene kadar içimde ‘acaba mı?!’ diye bir şüphe taşımadım değil. Ve bu şüphenin sebebi de esas olarak, pandemi sonrasındaki opera ve bale temsillerindeki birtakım durumlara dair malum kısıtlamalar idi. (Buna ilişkin detaylı bir yazıyı en kısa sürede paylaşacağım.)

Gelelim temsilin şahaneliklerine. Sanırım en iyisi bölümlere ayırarak gitmek olacak çünkü söyleyeceklerim bayağı var :)

Bir kere önce oyunculardan bahsetmem gerekiyor. Çünkü öyle müthiş birer performans sahneye koydular ki hayran kalmamak mümkün değil.

Bornova sahnesi ile birlikte izlemeye başladığım ilk temsillerden biri olan Minyatür/Gece balesinde muhteşemlikleri ile öne çıkan Burcu Hanım ve Çağın Bey’in farkına direkt varmıştım. Öylesine harikaydılar ki zaten farkına varmamak elde değil. O günden beri de onları her izleyişimde müthiş etkilendim. 

Dolayısıyla Notre Dame’ın Kamburu‘nun sahneleneceğini okur okumaz kafamda, direk başrolleri onlara verdim. Nitekim şimdi oyunu izlemiş biri olarak gerçekten de bunu sonuna kadar hak ettiklerini bir kez daha görmüş oldum. Her bir hareketleriyle, şahsım adına sadece bir izleyici olarak (sanat eğitimi konusunda yetkinliği bulunmayan biri olarak) dahi, ne kadar estetik olduklarını, mesleklerini ne kadar harikulade icra ettiklerini ve bu sayede, göz kamaştırıcıklarıyla gerçekten öne çıktıklarını çok rahat görebiliyorsunuz. Öylesine rahat ve kusursuzca dans ediyorlar, her bir adımda akarak hareket ediyorlar ki.. Bu nedenle onların uzun uzun sahnelerini izlemek bir ziyafete dönüşüyor, hiç bitmesin istiyorsunuz. Resmen onlar sahnede coştukça benimde gözlerim yuvalarından çıkacak kadar büyülendim koltuğumda. Dolayısıyla adeta ne onlara sahne yetti ne de bize süre, o keyfi sürebilmek adına.

Bu kapsamda, Quasimodo karakterine hayat veren Sertan Bey’in böylesi zor bir performansı ne kadar etkileyici bir şekilde sahneye koymuş olduğuna da değinmeden geçemem. İlk sahneden bitişteki alkış anına değin bir kez bile karakterin içinden çıkmayarak hareket etmesi ve sözler, konuşmalar olmadan sadece yarattığı etki ile karakterin tüm o duygusunu verebilmesi, hele ki son sahnedeki hüznü ve acıyı tamamen biz izleyicisine geçirebilmesi gerçekten alkışı hak ediyor. Sadece birkaç saniye sürse bile final öylesine hüzünlendirdi ve etkiledi ki, bu da tüm temsilin ne kadar başarılı olduğunun bir diğer göstergesi olarak yer oluyor kanımca.

Tabii ismini bilmediğim diğer tüm oyuncular da aynı şekilde muhteşem birer performans sergiledi. Quasimodo’daki gibi Rahip Frollo karakterinin de tek bir bakışla karakterin içindeki kötülüğü yansıtacak şekilde etkileyici yüz ve beden hareketlerinde olduğu gibi her bir karakteri canlandıran sanatçıların etkililiği bağlamında tüm oyuncu seçiminin gerçekten çok başarılı olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim.

Müziklere gelecek olursam ise en şahane güzellik yeniden orkestramıza kavuşmak idi. Onların canlı melodileri eşliğinde tüm oyunu seyredebilmenin keyfinin ne kadar muhteşem olduğunu, eksikliğini yaşadıktan sonra çok daha iyi hissettiğimi söylemeliyim. Hüzünlü ve karanlık sahnelerde oyuna dair coşkun duyguların seyrinden ve tabii ki sahne değişim anlarında da oyundan kopmamamızı sağlayan etkileyici müzik seçimlerinin ayrı bir ziyafet sunmaları çok güzeldi. Hem sahnelerle böylesine uyumlu, hem de kendi içinde klasik müzik konserine gidilmiş hissini veren tüm parçalar harikaydı. Dilerim bundan sonraki tüm opera ve bale temsillerinde her zaman orkestramız bizlerle bir arada olur. Çünkü gerçekten vazgeçilmez bir parçası olarak yer alıyorlar, tüm temsillerin.

Tabii ki muhteşem kostümler ve harikulade sahne dekorları.. Arka planında müthiş bir emeğin ve yaratıcılığın olduğu o kadar belliydi ki. Balerinlerin saçlarındaki aksesuarlardan bale ayakkabılarının rengine ve tasarımına değin, her bir kostümün detaylarındaki muhteşemliği kelimelerle ifade edebilir miyim bilemiyorum. Aynı şekilde tek bir sahnede bile kullanılacak olsa, büyüklü küçüklü tüm mekân fonlarına anlam katacak tüm unsurların düşünülmüş ve böylesine üzerinde çalışılmış olması, yine tüm temsilin etkileyeceğini belirleyen en önemli unsurlardan biriydi.

Sonuç itibari ile Notre Dame’ın Kamburu balesi her ağırlığıyla muhteşem bir temsildi. Dilerim önümüzdeki sezon da sahnelenir ve çok daha geniş bir kitle tarafından izlenir. Şahsen bir kez daha İzlemek istediğim eserlerden biri oldu. Çünkü hem ifade etmeye çalıştığım tüm detayların üzerinden bir kez daha gidip sindire sindire keyfini sürme, hem de arada kaçırdıklarım varsa onları da yakalayabilme şansım olsun isterim :)

Bir de şu dileğimi ifade etmek isterim ki dilerim gelecek sezon sahnelendiğinde böylesi güzel bir esere eminim en az kendisi kadar güzel olacak bir temsil kitapçığı da eşlik eder. Zira bunun eksikliğini tüm sezon için geçerli olmakla birlikte özellikle de bu oyun için çok fazla hissettim. (Çünkü hali hazırda oyuna ilham veren aynı isimli romanı henüz okumadığım için arada konu bağlamında birtakım ilişkilendirmeleri zihnimde yapamadığımı itiraf etmeliyim. Kaldı ki, ne yazık ki kitapçığından değil de Vikipedia’dan! alıntılayacağım bir notu da burada paylaşmam uygun olur: “Libretto ve koreografisi  Armağan Davran ve Volkan Ersoy’a aittir. Bale eserinde konu, Hugo’nun romanından farklı bir şekilde gelişmektedir. Eser, tamamen bir Türk yapımı olarak 2011 yılında Ankara Devlet Opera ve Balesi tarafından yaratıldı.”) 

Daha sonra paylaşacağımı belirttiğim yazıda da detaylandırıldığı üzere, bu sene genel müdürlük tarafından basılmasının (ne üzücü ki) yasaklandığını halihazırda bildiğim için kendi ev yapımı kitapçığımı hazırlayarak salona gittiğimi de belirteyim :-) [dilerseniz buradan indirebilirsiniz benimkini]

Demem o ki yeni sezonu her anlamda coşkuyla karşılamak üzere, 2021-2022 bale sezonunu muhteşem bir kapanışla yapmamıza vesile olan herkese sonsuz teşekkürlerimi sunarım. Emeği geçen tüm kategorilerdeki ekiplere kucak dolusu şükranlarımla..






Comments

Popular Posts