İlişkilerin Gerçek Hikâyesi / Yunus Sezener..
Ve karşınızda, yeni kitabını yazdığını söylediğinden beri heyecanla beklediğim Yunus Sezener’in ikinci kitabı ‘İlişkilerin Gerçek Hikâyesi’ var.
Onu yani nam-ı diğer Mr.Vesile’yi tanımama vesile olan ilk kitabı ‘Ortalıkta Düzgün Erkek Var’dan şimdi dönüp geriye baktığımda, yeni kitabına değin tüm paylaşımları ile bana kattıklarına inanamıyorum ve inanılmaz şükran duyuyorum.
Bir kere en başta müthiş pozitif enerjisi ile enerjimi ve ruh hâlimi hemencecik yükseltiveriyor. Dolayısıyla o yüksek olumlu hâl içerisinde tüm anlattıklarını, aktardıklarını sünger gibi özümseyip zihnime yükleyesim ve uygulamaya koyasım geliyor. Bu anlamda da ondan ilk öğrendiklerimden bu yana, adım adım kendimi geliştirebilme yolunda ilerleme niyetimi sürdürüyorum. Zira “hepsini yaptım, oldu bitti, dönüştüm tamamım”demem mümkün değil. Defolarımı görüyor ve onun verdiği tüyolar ile kendi yaptıklarımı anlamlandırıp değişebilmeye her daim gayret ediyorum.
İşte tam bu noktada, ilk kitabında olduğu gibi bu kitabında da sadece kadın-erkek ilişkileri bazında değil, yaşam yolunda her türlü ilişki için geçerli olduğunu düşündüğüm analiz ve yönlendirmeleri çok kıymetli. Eş deyişle, tüm insan ilişkileri açısından çok güzel değerlendirmelerde bulunmamıza olanak tanıyabilecek verileri bize sunuyor.
Bir kere kitabın başında şahane bir kategorizasyon var. Şöyle ki; ‘Kendini Tanı’ başlığını taşıyan 1. Bölümde “Kendini tanı konusuna iki farklı açıdan bakan, farklı insan tavırları bulacaksınız” deniyor ve bunlar şu şekilde tanımlanıyor:
I. İlişkiye bakış açınıza göre,
- Paylaşımcılar
- Tamamlayıcılar
- Statücüler
- Zaferciler
- Güvenlikçiler
- Madalyoncular
- Polyannacılar
- Kankacılar
II. Kendinize bakış açınıza göre,
- Ben Bir Kralım/Kraliçeyim
- Ben Bir Kaybedenim
- Ben Ben… Ah Zavallı Ben
- Ben Hak Ediyorum
- Ben Mutlu Etmeliyim
- Ben Ebeveyn Olmalıyım
Bu kapsamda mesela statücüler olarak tanımladığı kitlenin davranışsal özelliklerini anlatırken; çevremizde ikili ilişkilerinde benzer bir akışta olan bireyleri, bizim de onların çevresine dahil kişiler olarak algılamamızı, hangi bakış açısıyla o şekilde davrandıklarını analiz etmemizi ve benzeri kişilik yapısı gibi değerlendirmelerde bulunmamızı sağlayacak bir alt yapıyı bize kazandırıyor. Bu da bence yazarımız Sezener’in, zengin özgeçmişinin içerisinde Jung’un çalışmalarını temel alan Insights Discovery Davranış Modelleri envanterini barındırmasından kaynaklanıyor. Ayrıca buna, onca yıldır matchmaker olarak birebir gerçekleştirdiği görüşmelerden damıttığı verileri ve bu sayede oluşturduğu sağlam filtreleri eklemeyi unutmayın! Dolayısıyla ortaya, böyle bir arka plana sahip bir kalemden dökülen analizler ve yönlendirmeler çıkıyor. Bize düşen de, sunulanların kıymetini görerek verilene şükranla dolmak oluyor.
Aynı zamanda; çevremi, insanları, ilişkileri gözlemleyip değerlendirmeme vesile olan bütün bu ızgaralar yalnız olmadığımı görmemi de sağladı desem :) Zira birer kategorizasyona mahal verecek kadar çok kitleler olduğunu bilmek içimi rahatlattı vesselam :)
Diğer yandan, kategorileştirmeler kapsamındaki kişilik tiplerinin özelliklerinin tabiri caizse :) çat çat söylenmesi, şöyle bir güzel bizi/okuyucuyu kendine getirmiyor değil. ‘Caleeee sen bir alangilsin gibime geldi, bazen de hiç almayı beceremeyen; kaybedene de bağlayabiliyorsun, e güvenlikçilik de göz kırpıyor, bittabii kraliçeyim ve de ah zavallı bene de bağlayabiliyorsun sanırsam’ vd. :) sesleri duyduğumu, gördüğümü de itiraf edeyim :)
Hem kategorileştirme hem kitabın diğer başlıkları altında verilen örneklendirmeler de resmen cuk. Şöyle ki, her birinde olası tüm senaryoları okuyoruz ve resmen iç sesimizi yansıtan şahane birer dış ses olan ifadelere rastlıyoruz.
Kitabın ayrıca, (kendimi bu kitaba kadarki süreç içinde ne kadar dönüştürebildiğimi görebilmemi sağlayan) uzun ve detaylı bir değerlendirme testi içerdiğini (4-5-4-4 çıktı benimki, dilerim hayrlara vesile) özellikle söylemem yerinde olur. (‘gerekiyor’ demiyorum, çünkü -meli -malı’ları hayatımızdan çıkarmamızın ne kadar iyi olduğunu öğrenmiş ve bayağı bi uygulamaya koymuş bulunuyorum ;) )
İşte bu değerlendirmede bir gıdım bile olsa ilerleme sağlayabildiysem eğer, buna sebep olanları da iletmeden geçmek istemiyorum. Öyle ki, dediğim gibi Mr. Vesile’nin sadece ilişkilere değil, hayata dair tüyolarını ilk kitaptan sonra alma şansına eriştiğim ilk alan; Yunus Sezener’in pandemi döneminin hemen başında (ne büyük şükür ki) başlattığı Vesileler adını taşıyan Instagram canlı yayınları oldu. Hâlihazırda ilgili YouTube kanalı üzerinden de ulaşabileceğiniz yayınlar ile her gece o kasveti, müthiş keyifli dakikalar eşliğinde, üzerimden atmakla kalmadım, insana dair çok kıymetli aktarımlara sahip oldum (olduk). Yine çok şükür ki bu paylaşımlar Mr. Vesile podcast serisi ile devam etti ve 100 bölüm boyunca kitap, film, eğitim, gezi vb. akla gelebilecek her türlü konuda neler neler not ettim ve uyguladım anlatamam.
Ve müjdeler olsun ki ilgili podcast serisi şimdi de, sevgili Denge (Aydoğan Gözaydın) ile birlikte ‘İlişki Akademisi’ne evrildi ve bu kitabı adeta pekiştiren bölümleriyle her hafta bizlerle.
İşte tüm bunları olabildiğince kendime katıp 2. kitap bağlamında değerlendirme şansı bulmak ve daha daha daha ötesine geçebileceğim, resmen bir ilişkiler rehber kitabı / yol haritası / ilişkiler 101 (ve hatta 202) sahibi olmak çok mu çok güzel.
Evet tam bir ders kitabı kanımca, ki zaten hakkını (bir ders kitabı gibi) vererek, altlarını çizip çizip :), yanlarına notlar alarak, ünlemler-tik işaretleri-yıldızlar-oklar koyup koyup, yeri gelince üzgün ve mutlu surat emojileri ekleyerek okuduğum bir kitap oldu benim için. Ve evet, ön sıradaki o hızlı hızlı not tutan inek bendim üniversitedeki :)
[Bir parantez açmak farz :) : Gülen surat, çünkü kendimde de gördüğüm hâller pek tabii mevcut :) Bknz. “Hayır; sizin imalarınızın %80 – 85’i ya anlaşılmıyor ya da anlaşılsa da hiç anlaşılmamış gibi davranılıyor.” [s. 174]
Ve üzgün surat, çünkü ne yazık ki yine kendimde gördüğüm hâller tabii ki mevcut :( Bknz. “Kendimizden emin olamadığımız durumlarda açık iletişim kurmak yerine yargı, suçlama, tavır takınma, ima, laf sokma, dikte etme gibi yollara başvurabiliyoruz.” [s. 192] ]
Ve yine tam bu noktada hazır derslerden bahsetmişken söylemeden edemeyeceğim bir diğer durum şu oldu: kitapta öyle şahane bir öz güven, öz sevgi ve öz değer tanımlamaları var ki hayran kaldım. Son 4-5 senedir okuduğum kişisel gelişim vb. kitaplarını düşündüğümde hiçbirinde böylesine tam yerine oturan, karşılığını veren, açık ve net bir şekilde bu budur diyen tanımlamayla karşılaşmadım.
Ve yine aynı şekilde; açık iletişim kavramının böylesine, içerdiklerini tane tane anlatan ve sağlıklı bir şekilde ortaya konması için yapılması uygun düşenlerin açık açık maddelendiğini görmediğimi itiraf etmeliyim. En azından şahsen bana isabet etmedi :) Kaldı ki açık iletişimin uygulanabilirliğini ilk sevgili Yunus vesilesiyle duymuştum. Ve bu kitapla da tüm parçaları iyice yerine oturtma şansını edindim.
Son olarak söylemeden geçemeyeceğim nokta ise: kitap şansen bende, okudukça kendi yaptıklarımı, yapmaya alışageldiklerimi hatırladıkça ‘ah şöyle şöyle yapmıştım ya da ay ben bunu böyle böyle yapıyorum, acaba doğru mu yapmışım, uygun mu yapıyorum Yunussss’ diye inanılmaz bir sorma isteği uyandırmadı değil :)) Bana düşen de onları kendim analiz edip elimden geldiğince dönüştürebilmek vesselam :)
Demem o ki doğru ilişkinin formülü nedir diyen, diyegelengillerdenseniz işte bunun taaaam karşılığı olan kitap tam karşınızda. Açıp açıp, bakıp bakıp uygulama görevi ise bizde. Pek tabii bir önceki kitabına da öncelik vermenizi önerdiğimi ekstradan söylememe gerek :) bile yok korkarım :)
O zaman tüm dileyenler namına; önce kendimizin sonra ilişkilerin gerçek hikâyesinin farkındalığında olduğumuz, sınırlarımızı, dengemizi ve olumlu iletişimimizi açıklıkla, rahatlıkla ayarlayabildiğimiz ‘düzgün’ ilişkilerimiz olmasını niyet ediyorum. Bu yolda ‘kendi içinde tam parçalar’ olarak yürüyebilmemize vesile olan Yunus Sezener’e kucak dolusu teşekkürlerimle..
Meraklısına: Tabii ki ilgilisi iseniz kitapta öyle nokta atışı theta healing inanç kodları var ki çok mu çok faydalanabileceğinizi, kazmalara ;) doyamayacağınızı şimdiden söyleyim :)
- Aslında konunun özü bütün bu duygu ve mantık karmaşasını dengeleyebilmekte. Yani hem duygularımıza hem de mantığımıza hitap edebilecek olan birçok seçenek için algımızı açabiliyor olmak. Bu arada o seçeneği bulduğumuzda duygusal ve mantıksal anlamda eksik kalan kısımları da kendi içimizde çözebiliyor olmamız çok önemli. Yani seçimini yapabiliyor olmak ve seçtiğiyle de uyumlanmayı bilebiliyor olmak. [s. 188]
- Bazen kendimize bile itiraf etmek istemeyeceğimiz; ancak bizi biz yapan özelliklerimiz ilişki olasılıklarımızı zora sokabiliyor. Çünkü bu es geçtiğimiz özeliklerimiz bizim dış dünyadan nasıl algılandığımızla direkt olarak ilgili ve aslında tam anlamıyla ‘gerçek hikâye’dir. [s. 16]
- Düzgün denebilecek bir ilişkiye sahip olanların bence tek bir ortak noktası var: Bu çiftler, bu ilişkilerde birbirlerine nasıl uyumlanabilecekleri konusunda mesai harcıyorlar ve çok sağlam kafa yoruyorlar. ..... Bu çiftler ilişkilerinin kendilerine göre eksik kalan kısımlarını ya başka artılarla telafi ediyor ya da hayatlarını bu eksikleri sorun etmeyecek şekilde yeniden düzenliyorlar. [ss. 17-18]
- Oysa ki bu soru kendinize bir dış göz olarak baktığınızda, bir partner olarak ‘Kendinizi tercih edilir biri olarak görüyor musunuz?’ demektir. Aslında daha da derininde sizi ‘olduğunuz kişi olarak’ kimlerin tercih edebileceği sorgusunun temelidir. [s. 26]
Comments
Post a Comment