Beni Asla Bırakma / Kazuo Ishiguro..

  • Be Water kafe X Funda Sakaoğlu bibliyoterapi atölyesi Ağustos 2024 kitabı.
  • İnanılmaz etkileyici, çok çok orijinal, (ve itiraf etmeliyim ki yeri geldiğinde de) oldukça ürkütücü ve gerçekliğinin potansiyeli açısından da çok düşündürücü bir roman var karşımızda. 
  • O yüzden de bilinçli olarak sürprizi kaçırmamak adına hiçbir şeyden bahsetmemeye özen gösteriyorum açıkçası.
  • Nobel ödüllü (2017) yazarın ilk romanı. 
  • Benim ise okuduğum ikinci romanı oldu, Klara ve Güneş (2021)’ten sonra. Bu bağlamda bu iki romanı özelinde kendi nezdimde yazarın insanoğlu ve ölümsüz arzu ile çok yaratıcı ve orijinal bir derdinin olduğunu hissetmedim değil. 
  • Bana Klara ve Güneş’te olduğu gibi sürekli WestWorld dizisini hatırlattı. 
  • Dolayısıyla da tüm genel itibari ile çok etkilendiğim bir eser oldu. 
  • Öyle bir dizinin olmadığı bir dönemde, daha 2005 yılında (hatta ilk yazmaya 1990‘ların sonlarında başlamış ve fakat çalışmaları girdiği için sonrasında yeniden eline aldığı bir kitap olmuş; tüm ayrıntılarıyla böylesi dünyayı yaratmış olması gerçekten takdire şayan. 
  • Çok fazla düşündüren noktası var ve bence analize layık hususları. 
  • Sindire sindire okuyacağınız bir zamanda elinize almanızı çok isterim.

Meraklısına: Beni Asla Bırakma, Time dergisi tarafından 1923’ten 2005’e kadar yazılmış en iyi 100 İngilizce romandan biri olarak seçilmiş. Ayrıca, kitap 2005 Booker Ödülü’ne aday gösterilmiş.

… diyor ve sizi sevgili Funda Hanım’ın toplantı notlarından kısa bir derlemeyle başbaşa bırakıyorum :-)


Funda hanım öncelikle yazarın 2017 Nobel konuşmasını konu alan kitabı “Yirminci Yüzyıl Filmini İzlediğim Akşam ve Başka Küçük Keşifler”i okuma önerisi olarak verdi.

Kitabın -ortaya koyduğu söylem bağlamında- modern okuyucu için bir disütopya özelliği yok artık. oysa ilk yazıldığı dönemde böyleydi.

Unutmak ve hatırlamak tüm kitap boyunca bir motif olarak yer alıyor.

Ve bunun ta o zaman bir tema olarak kullanımı çok önemli. (Pandemi sonrası dönem bağlamında)

Teknik olarak donörler aslında hiçbir şey yapmıyorlar ki genç kalsınlar diye. 

Batı’da yetişkinlerin bilgiyi gençlerden saklama olayı var. Kitap da bu Batı bakış açısını keskin bir şekilde vermek amacıyla bu olguyu tüm öykü boyunca aynı şekilde ortaya koyuyor. (Yetişkin konumundaki eğitmenlerin donörlerden sürekli bilgi sağlaması anlamında)

Aslında ölümlü olmak bir ayrıcalık olarak düşünülebilir iken; kitapta donörlerle insanlar sürekli ölümden uzaklaştırılıyor. Bu da etik konusunu gündeme getiriyor.

Kitapta donörlerin ‘ormana gitme’ konusundaki yaşadıkları, İngiliz edebiyatında oldukça sık kullanılan ve ‘ön bildirme’ olarak Türkçeleştirilen ‘foreshadowing’ tekniğin kullanımı bağlamında karşımıza çıkmaktadır.

* Foreshadowing yazı tekniği, gelecekteki olayların ipuçlarını önceden vermek amacıyla kullanılır. Eş deyişle yazar, olay örgüsünde henüz gerçekleşmemiş önemli olayları sezdirerek okurun merakını artırır ve hikâyeye gizem katar.

Foreshadowing’in iki ana türü vardır:

1. Doğrudan foreshadowing: Yazar, gelecekteki olaylar hakkında açıkça ipuçları verir. Örneğin, bir karakterin “Bunu yaparsam başıma kötü şeyler gelebilir” demesi.

2. Dolaylı foreshadowing: Yazar, daha ince ve örtülü ipuçları kullanır. Örneğin, yaklaşan fırtınalı bir hava, karakterlerin yaşamında yaklaşan bir karışıklığı ima edebilir.

Bu teknik, okurun dikkatini çeken ve onları hikâyenin ilerleyen bölümlerine hazırlayan önemli bir araçtır.

Kitabın ismi de, kaybetme korkusunun bir sembolizmidir. Yani sadece kitapta bahşi geçen şarkının adı değil, bir de böyle bir sembolik anlamı mevcuttur.

Norfolk, kitapta umudu sembolize etmektedir. Ruhun yaşadığı bir yer olarak betimlenir. Ki genelde de İngiltere özelinde umudu simgeleyen bir yerleşimdir.

Kulübeler, geçiş evresini sembolize etmektedir. Donörlerin çocukluktan ergenliğe geçişini simgeler.

Özellikle Katy karakteri özelinde okulun duyguları manipüle etme eğitimini çok iyi verdiği anlaşılır.

Ki Doğu toplumlarında duygusal iniş çıkışlar çok fazladır. Batı bundan farklıdır. okul da bu yönde eğitimini sunar.

Galeri, donörlerin birey oldukları tek noktadır.

Kendi modellerini aramaları, Katy’nin porno dergileri karıştırması vb. hep kitaptaki anne yokluğunun, anne özleminin sembolleridir.

Temalar: zamanın acımasızlığı, kaybın kaçınılmazlığı, hafızanın gücü, etik değerler.

Motifler (tekrarlar); onlar, kopya, eski/ikinci el eşyalar, kaybetme-bulma, okulun ismi Hailsham. 

Zira Hailsham’da da yer alan “sham” İngilizcede “-mış gibi yapmak” anlamına gelir ve bu da ilgili motiflerle paralel anlamdaşlığı ortaya koyar.

Semboller; açık ofis = hayalleri, 

beni asla bırakma = kaybetme korkusu, 

tekne = ölümlü olma, kaybetme korkusu. 

(ki Antik Yunan’da da tekne, ölümün sembolüdür)


“Takaslar çok ince bir şekilde hepimizi etkiliyordu. Bir düşünün, kendi özel hâzineniz olabilecek şeyleri üretmek için birbirinize bağlı olmak; bu, ilişkilerinizi mutlaka etkileyecektir. … 

Çoğu zaman, Hailsham'da hakkı­nızda ne düşünüldüğü, ne denli sevildiğiniz ve saygı gördüğü­nüz, ‘yaratmakta’ ne kadar başarılı olduğunuza bağlıydı.”

“… unutma ki onun elindeki çalışmalar bizim ruhları­mızı yansıtıyor. Karşısında uyumlu bir çift mi var yoksa aptalca bir ilişki mi, hemen anlayabilir.”

"Sanatınız si­zin iç dünyalarınızı gösterecektir! Nedeni bu, değil mi? Çünkü sanatınız sizin ruhlarınızı sergiler!" 

“Sanat çalışmalarınızı aldık, çün­kü bunların ruhlarınızı gösterdiğine inanıyorduk. Ya da daha ince bir ifadeyle söyleyeyim; sizin ruhlarınız olduğunu kanıtlamak için yaptık bunu."

Comments

Popular Posts