10. Boyut / Göktürk..

Aslında ta ön sipariş aşamasında bana sürpriz edilen bir kitaptı ancak kısmet bu yaza okumakmış. Ancak elime ilk aldığımdan itibaren, başlamak için başucumda tuttuğum heyecanı ilk sayfayı çevirdim âna kadar koruduğumu öncelikle söylemeliyim. Ve o heyecanı, kitabın son sayfasını görene kadar hiç kaybetmedim açıkçası. Tabiri caizse, üç yüzü aşkın sayfayı yutarcasına okudum. Öyle heyecanlı ve öyle çok bilmediğim konuyu önüme serdi ki sanırım bu yazı yaşadığım duygu hızını anlatmaya yeterli olmaz. Zaten bugüne kadar izlediğim videoları ve bir önce okuduğum Balaeskar adlı eserinde de aynı merakı bana yaşatmıştı yazar. Bunda da aynılarını yaşatacağına dair hiçbir şüphem yoktu. Ve nitekim de öyle oldu. Hem de bir önceki kitapta eksik kalan, daha doğrusu eksik kaldığını ancak bu kitabı okuduktan sonra anladığım alanları dolduran, beni birbiriyle bağlantısı olduğunu dahi bilmediğim ışıltılı mı ışıltılı öyle çok yeni bilgi ile taçlandırdı ki size anlatamam. Şimdi bu kız ne diyor diyebilirsiniz ancak ben size paralel evrenler, Anunnakiler ve Sirius desem sanırım genel itibari ile ne demek istediğimi anlayacaksınız. Eğer bu konulara ilgi duyuyorsanız veya hiçbir fikriniz yoksa kesinlikle işte bu kitabı okumalısınız. Ve şöyle güzel bir yanı var; önce bunu okuyup geri dönüp demin bahsettiğim Bala-es-kar’ı da rahatlıkla okuyabilirsiniz. Ya da önce onu okuyup sonra dönüp 10. Boyut’a da bakabilirsiniz. Ancak ikisini de mutlaka okumanızı öneriyorum. Çünkü dediğim gibi yapbozun parçalarını çok güzel bir şekilde yerli yerine oturtan, birbiriyle bağlantılı -öykü değil ancak bilgi anlamında- bir kurgu düzlemine sahip olduklarını rahatlıkla söyleyebilirim. Zaten dediğim gibi benim gibi iki günde bitirirsiniz diye düşünüyorum.

Bir de şunu not düşmek isterim bir önceki kitapta çok fazla şekilde sayfaları geri dönüp yeniden inceleyerek konuları birleştirme gayretinde olmuştum. Ancak bu kitaptaki yazım dili bunu yapmamı olabildiğince en aza indirebilecek şekilde, kendi içinde bir önceki bölümde bahsedilen bilgi konularını kısa kısa tekrar eder şekilde kurgulanmış. Bu da okuma deneyimini daha akıcı ve anlaşılır kılmış. En azından kendi adıma öyle oldu. Bu açıdan da bu edim, ikinci kitabın çok daha seri ilerlemesini sağlamış kanımca. Ve çok da iyi olmuş tabi.

Tabii olay böyle de olsa ben kitabı bitirir bitirmez, o milyonlarca altını çizdiğim yerin, kenarını kıvırdığım sayfanın üzerinden geçip, kendi adıma kapıları yeni açılan o âlemlerin bilgisini iyice kafama oturtmak için bir kez daha üzerinden gidip yeniden okuma arzusu duymadım da değil :) Yazarak çalışaraktan bunları da birer paylaşım olarak Instagram‘a koyma arzusu duymuyor değilim ayrıca :-) 

Neyse öyle veya böyle diyeceğim o ki mutlaka okumalısınız. Karşınızda kocaman bir gelecek -tabii aslında aklınızın hayalinizin alamayacağı bir geçmiş arka planıyla birlikte!- ansiklopedisi, hem de oldukça keyifli ve heyecanlı bir macera öyküsü ile bezenmiş olarak duruyor, aklınızda olsun.

Meraklısına: Kapağının şahaneliği ise kayda değer. Konusuyla bağlantılı orijinalliğine bayıldım. Düşünene, uygulayana ve basana sonsuz tebrik. Helal olsun..

  • "Dr. Myers, Wheeler'in 'Katılımcı Antropik İlke'sini kabul ediyorsunuz. Büyük Patlama var çünkü biz buradayız. Bu durumda bizler bilinçli gözlemciler olarak kendi gerçekliğimizin yaratıcıları mı oluyoruz? Ya da kapasitemiz ölçüsünde evreni görselleştirme sürecinin katılımcıları mı oluyoruz? Ancak bu çarpıcı fikir, elektronların neden pozitronlardan daha fazla olduğuna yanıt vermiyor." [s. 162]
  • Yani mitokondrilerimiz sayesinde cebimizde tüm atalarımızın birer fotoğrafını taşır, bu kaydı içimizde saklarız?

- Evet, aynen öyle! Mitokondriyal genom nadiren rekombine olur ve yalnızca tek bir kopyası vardır. Mitokondriyal genlerdeki mutasyonlar bir kuşaktan ötekine olduğu gibi aktarılır ve zaman içinde birikirler. Dolayısıyla bu genler genetik zaman tutucu olarak biçilmiş kaftandırlar. Hatta bu yaş saptama yöntemi, geçmişin genetik ağacını yeniden inşa ederken kendisi dışında hiçbir diş bilgiye gerek duymaz. Yaşayan her insan genomunda türünüzün evrimsel tarihinin bir kaydı vardır. [s. 207]

  • "Kozmik mikrodalga arka alan ışınımının derinlerinde doğal olmayan bir yapı ya à da mesajı keşfetmek demek, aynı zamanda evrenin yaratılışı anında var olan bir zekânın varlığı demek. Bu da Tanrı ya da yaratıcının kendi mesajı demekle aynı şey." [s. 254]
  • - Dünya'da ilk geldiğiniz yer neresiydi?

- 14 milyon yıl önce araçlarımız şu an ülkeniz sınırları içinde bulunan, Frigya Vadisi olarak bilinen yere indi. 

- Eskişehir, Afyon civarına geldiniz yani... 

- Evet. 

- Dünyamıza daha önce de sizler ya da başkaları tarafından müdahaleler oldu mu? 

- Pek çok kez... Bizler sadece 14 milyon yıl önceki müdahaleden sorumluyuz. Dünyanıza geldiğimizde fark ettik ki milyonlarca yıldır pek çok kez tohumlama yapılmış canlı yaşamı defalarca başlamış ve bitmiş Hepsi de farklı farklı felaketlerle sona ermiş. Bu süreç kendini defalarca tekrar etmiş. Emin ol sizden sonra da bu devam edecek... [s. 291]

  • [Bunu DNA üzerinden anlatalım. Dört baz, yani A, C, T, G, üçlü permütasyonla yan yana gelerek bir aminoasidi kodlar ve protein zincirleri oluşur. Şimdi elimizde bu dört harf ve sonsuz uzunlukta bir yol olduğunu hayal edelim. AAA, CCC, TTT, GGG, ACT, ACG, ATG... şeklinde yan yana yazılmaya başlandığında, önünde sonunda tüm permütasyonlar tükenecek ve bir noktada sıralama artık yine en başa dönecektir. Burada görmüş olduğun AAA bu sonsuz yolculukta defalarca karşımıza çıkacaktır.] 

Çünkü bir evrende sınırlı sayıda madde bileşeni olabilir. Bu durumda maddenin kendini düzenleme şekli de tekrarlanmak zorundadır. Verdiğim örnekte (DNA permütasyonu) madde bileşeni; A, C, T, G bazlarıdır. 

- Peki, bizlerin bir benzerlerinin olduğunu düşünüyor musunuz? 

- Birebir olmasa da DNA olarak kesinlikle bulunmaktadır. Çünkü insan DNA'sı da sonsuz evrenlerde bir yerlerde kendini tekrar etmektedir. Yani sizinle aynı DNA dizilimine sahip birileri muhakkak bulunmalıdır. Kısaca kendini önünde sonunda tekrarlayan çoklu evrenler varsa bu evrenlerde bizlerin de sonsuz versiyonlarının olması kaçınılmazdır. Az önce de dediğim gibi, eğer evrenler sonsuz ise maddenin o evrenlerde kendisini düzenleyebileceği pek çok yol vardır. Sonunda madde kendini benzer şekillerde tekrarlamak ve düzenlemek zorundadır. [s. 295]

Comments