Osman Hamdi Bey Sözlüğü / Edhem Eldem..

Şimdi siz Osman Hamdi Bey hayranlığım nedeniyle bu kitaba objektif yaklaşmadığımı düşünebilirsiniz ancak durum hiç de öyle değil. Çünkü bu kitap Osman Hamdi Bey’le ile ilgili yazılmış olmasının ötesinde gerçekten çok özgün bir kurguya sahip, inanılmaz yaratıcı nitelikte bir eser. Evet Osman Hamdi ile ilgili kitaplara en başında büyük kredi vererek yaklaşıyorum ancak kötü olanlarına da kötü diyorum, sadece daha onlarla ilgili olan postlara başlamadım :-) Gelin görün ki bu kitap gerçekten zirveden girdiği gibi zirvede kalarak sonlanıyor. Osman Hamdi Bey’in dördüncü kuşaktan torunu olan Boğaziçi Üniversitesi tarih profesörü Edhem Eldem tarafından kaleme alınan Osman Hamdi Bey Sözlüğü 2011 tarihli bir eser. En çok mutluluk duyduğum niteliklerinden ilki eserin TC Kültür, Sanat ve Turizm Bakanlığı tarafından basılmış bir kitap olması. Zaten gerek sayfa gerek basım kalitesi ile ne kadar özenle hazırlanmış bir yapıt olduğunu neresinden bakarsanız bakın anlıyorsunuz. Şömizli cildinden, tablolara ve fotoğraflara dair hem renkli hem siyah-beyaz basımlarının mükemmelliğine değin fiziksel kalitesini, içerik açısından da fazlasıyla sergiliyor.

Bir kere sözlük formatında yazılmış böyle bir kitabı daha önce hiç görmediğimi itiraf etmeliyim. Ancak bu bildiğiniz sözlüklere hiç benzemiyor. Alfabetik olarak sıralanmış bölümlerden oluşmasının dışında, irdelediği kavramlar sadece Osman Hamdi Bey ile ilgili bir konsepte sunuluyor. Şöyle ki mesela onun Keskin Kılıç veya diğer adıyla Silah Taciri tablosundan bahsetmenin yanı sıra kılıç ve tacir ifadelerinin hem tablonun yapıldığı dönemde kullanılan anlamına, hem de bu tabloya isim olarak verilmiş olmasının kaynağına yöneliniliyor. Diğer yandan Osman Hamdi’nin hayatında yer alan belli başlı kişiler de birer sözlük maddesi olarak yer alıyor.

Bunun dışında örneğin tablolarındaki imzalarının değişen akışı paralelinde, imza kavramının bir ressamın yapıtlarında neyi ifade ettiği ve nasıl bir kullanıma bürünebildiği uzun bir ‘i’ maddesinin içerisinde bizleri karşılıyor. Dolayısıyla tam 520 sayfa sayısıyla, her bir sayfasında muhteşem güzellikte detayları ve belki de başka yerde bulamayacağız bilgileri şahane bir şekilde önümüze seriyor.

Özetle şahsım adına her bir sayfasını imtina ederek çevirdiğin, resimlerine hayran kalarak, sanki gerçek tabloları karşımda seyrediyormuşçasına baktığım, her öğrendiğim bilgi ile Osman Hamdi’ye bir kez daha hayran olduğum bir kitap Osman Hamdi Bey Sözlüğü. Ve ne yazık ki bugüne kadar kütüphaneden alıp da geri vermeye gönlüm razı olmadan, teslim gününü geriden! saya saya okuyup bitirdiğim yegane kitap oldu kendileri. Canımcımın BU kütüphaneden sürpriz yapıp getirdiği o günden, (bir daha elime alıp görüşünceye değin) hoşçakallaştığımız ânâ kadar çok keyifli bir okuma serüveni oldu kendi adıma. Kitaptan kendime aldığım birçok notu sizlerle mutlaka paylaşma niyetinde olduğumu sanırım söylememe gerek yok :-) Ve son bir şey daha ekleyecek olursam; resim sanatına ve/veya Osman Hamdi Bey’e herhangi bir bilginizin olmasına gerek yok, eğer bu kitap bir gün karşınıza çıkarsa; sırf, gerçekten dediğim gibi ne kadar orijinal bir kurguda yazılmış bir eser olduğunu görmeniz adına mutlaka kendisine bir şans vermenizi öneririm.

İSKENDER LAHDİ. 

M.Ö. dördüncü yüzyıl sonlarına tarihlendirilen ve İskender’e ait olduğu rivayetiyle birlikte ortaya çıkan lahit.

Osman Hamdi'yi Osman Hamdi yapan eğer arkeoloji ve müzecilik konusundaki başarılarıysa, bunlar arasında İskender Lahdi adıyla bilinen anıtsal lahdin özel bir yeri olduğu şüphesizdir. Bu lahit, 1887 yılında Osman Hamdi tarafından Sayda'da -antik ismiyle Sidon- Müze-i Hümayun adına yapılmış olan kazıda açığa çıkanlar bir yer altı nekropolünde ortaya çıkmıştır. [s. 291]

OTOPORTRE.

Bir sanatçının kendi görüntüsünü veya kendini algıladığı şekli resmetmesi. 

Osman Hamdi'nin hayatı boyunca yapmış olduğu eserler bakınca dikkat çeken ilginç bir nokta, herhalde kendini en çok resmedip aynı zamanda en az otoportre yapmış sanatçılardan biri oluşudur. Gerçekten de iyi bilindiği gibi 1890’lardan itibaren tuvallerinde yer alan orta yaşlı erkeklerin hemen hemen hepsi -bazı tablolarda birden fazla olmak üzere- kendi modeli üzerinden yaratılmıştır. Ancak sanatçının kendi imajını bu şekilde kullanmasına -belki Ressam Çalışırken dışında- otoportre denemeyeceği de aşikârdır: Sanatçının kendini resmetmesinin bir otoportre olabilmesi için, kendini model olarak değil, şahsı olarak temsil etmek istemiş olması gerekir. Oysa bildiğimiz kadarıyla sanatçının bu tuvallerinin hiçbirinde niyeti kendini resmetmek olmamıştır. [s. 426] 

Comments