Neyzen Tevfik..
Ve bu senenin tiyatro sezonunu, afişini ilk gördüğümüz günden beri heyecanla beklediğimiz, İskender Pala imzalı ‘Neyzen Tevfik’ oyunu ile tamamladık. Ve gerçekten şahane bir tamamlama oldu. Öyle güzel, öyle keyifli bir temsildi ki gerçekten emeği geçen herkese yürekten teşekkürlerimizi iletmek isterim.
İzmir Devlet Tiyatroları kapsamında izleme şansı bulduğum geçen ayki Bir Düş Gibi (Cahide Sonku)’nun yanı sıra pandemi öncesi son sezondaki Arf Sabiti (Cahit Arf) gibi, diğer birçok biyografik eserde olduğu üzere Neyzen Tevfik’te de, şairin yaşamına dair etkileyici detayları ve anıları izleyerek öğrenmek çok güzeldi.
Hem bütünsel olarak çocukluğundan ömrünün son yıllarına değin yaşadıkları ve yaşadıklarının kendi üzerindeki ‘sarsıcı’ ve çok üzücü etkileri, öyle çarpıcı bir şekilde ve öyle harika bir kurguda sahneye konmuş ki etkilenmemek elde değildi. Şahsen böylesine ünlü bir kişinin yaşamına dair bu bilgileri daha önce bilmemiş olmaktan ötürü utandığımı da itiraf etmeliyim.
Tabi diğer yandan performans açısından, Neyzen Tevfik’e hayat veren Murat Çobangil'e değinmemek olmaz. Çünkü ayakta alkışlanmayı hak eden oyunculuğu görülmeye değerdi. Öyle ki karakteri yaşıyormuşçasına Neyzen’in kimliğine bürünmesi, oyunun etkileyiciliğini yaratan en önemli unsurdu kanımca.
Diğer yandan Neyzen Tevfik’in Fikret Mualla ile olan keyifli dostluğunu, hem de tambur-İran-aşk üçgeninde sevgiye dair yaşananların böylesine naif bir şekilde aktarılışını seyretmek çok güzeldi. O yüzden denk gelirse, bir fırsatını bulursanız mutlaka seyretmenizi yürekten öneririm.
Comments
Post a Comment