Hamlet..

Wow diyerek cümlelerine başlamak istiyorum. Çünkü ben böyle bir tiyatro açılış sahnesi görmedim. İnanılmazdı. Zaten salona girer girmez karşılaştığınız sahne, adeta harika bir romanı okumaya başladığınızın işareti olan o büyük açılış cümlesi (great openning sentence) gibi, anlıyorsunuz ki ‘evet biz gerçekten iyi bir oyun seyredeceğiz’ diye. Ve nitekim öyle de oldu.

Zira muhtemelen 400 yıllık olup tüm sanat dallarında bu kadar çok adaptasyonu yapılan bir eser için buna girişmek bile büyük cesaret. Julia Cameron bence görse gurur duyar.

[Öyle ki "Hamlet’in belirsizliğinin ve açıklığının, geniş bir yorum yelpazesine izin verdiği" ve bunun nedenin de "Shakespeare’in aldatma ile illüzyon temalarını keşfetmek için oyun içinde oyun tekniğini kullanmasının sebep olduğu ifade bulur.]

Hele o efektlerde bizi de içine alan ve bir bir anda kendimizi (en azından kendi adıma bende öyle oldu:)) sahnede bulmuş gibi hissettiren atmosfer çok etkileyiciydi. Yani adeta, kapılar kapandı, ışıklar söndü ve ben tüm havasıyla atmosferin içine dahil olup kendimi resmen sahnede hissettim onlarla.

Dekor: Hasan Yavuz

Kostüm: F. Duygu Ergüven Saykan

Işık: Çağlar Aytaç

Hareket Düzeni: Tuğçe Ulugün Tuna

Aksesuar Sorumluları: Hüseyin Yaran

Terziler: Nahile Ülger & İlker Korkmaz

Bir Hamlet tiyatrosu bence ancak bu kadar modern sahnelenebilirdi. (Hamlet: Sezer Akçe)

Detaylarını vermeye can attığım ve kendi gözlerinizle görmenizi şiddetle önerdiğim o muhteşem sahne dekoru, dekor içerisinde kurgu ilerledikçe bizi karşılayan o detaylar, kostümlerin modernize edilmiş bence harikulade versiyonları ve tabii ki repliklerin hiç konuyu uzatmadan en vurucu halleri ile tekrarlanarak bize kendini ifade edişi bence şahaneydi. 

Açıkçası çok etkilendim ve ortaya konan yaratıcılığa büyük hayranlık duydum. Tüm o orijinalliklerinin düşünülmüş olması ve en önemlisi de aynı yaratıcılıkta hayata geçirilmiş olmaları bence müthiş. Sizin anlayacağınız resmen kıskandım. 

Bir kere net kıskandığım kesinlikle Hamlet’in babası (Kral: Bayram Atila Karagöz) oldu. Çünkü onun o bağıra bağıra Hamlet diye haykırışı ve davuluyla vura vura öfkesini dışa vuruşu ‘ah keşke o rolü oynasaydım da tüm stresimi vura vura bağıra bağıra atabilseydim’ hissiyatı hasıl olmadı değil. Özendim delicesine :) 

Bir diğer detay da sahnedeki (o dediğim modernize edilmiş versiyon kapsamında) kamerayla eşlik eden detaydı. Çok fazla sürprizi kaçırmak istemediğim için üzerinde durmayayım ancak o kamera bazında sahnelerin, temsilin sonuna doğru bizi etkileyen başlıca detaylarının bir kez daha gösterilmesi, bence oyunun seyirci açısından da keyifli hale getirilmesinin ne kadar ince düşünüldüğünün bir kanıtı olarak çok başarılıydı. Zira o Ophelia (Berfin Türköz Kurt) sahnesine inanamadım. Ha-ri-kay-dı. [Bknz. Caridad Svich's 12 Ophelias adlı uyarlaması] İzler izlemez de ‘ah bunu keşke bir daha başa alıp seyredebilsem’ diye düşündüm direkt. Onların da bunu düşünüp hayata geçirmesi de beni çok mutlu etti. [Bknz. Kenneth Branagh’ın 1996 Hamlet filmi]

Velhasıl şu an pek çok temsili tükenmiş görünse de, bu sene olmadı önümüzdeki sezon mutlaka yakalamanızı şiddetle tavsiye ederim. Bence izlediğiniz ve okuduğunuz tüm Hamlet’leri unutun ve bunu bambaşka, çağcıl bir gözle seyredin derim.

Sabahattin Eyüboğlu çevirisinden sahnede yöneten Ali Barışık ve tüüüüm ekibe sonsuz teşekkürlerimler. Emeklerine sağlık.









Comments

Popular Posts