Corsage..

Tabii ki 1800’lü yıllarda geçmezse saray hayatım bağlama görsellik açısından estetik bir şölenin bizim çok aşikar olan bir film var karşımızda. Zaten izleme nedenim de öncelikle bu idi ve de geçtiğimiz FilmEkim’inde çokça adını duymam idi.  Zira izlemeye başlar başlamaz Instagram hikayemde paylaştığım üzere, gerçekten umut vaat eder intibasını sonuna değin sürdürdü. Ve şahsen her sekansından ayrı keyif aldığım, sonuna kadar tatmin eden bir film izlemiş oldum.

Bir kere filmi izledikten sonra öğrendiğim üzere ünlü Avusturya İmparatoriçesi Sisi’inin hayatından ilham alınarak çekilmiş bir yapım söz konusu. Ancak bence onun hayatından çok farklı olan şahane bir kurguyla bezenmiş.

*[buraya kocaman bir parantez açıyorum] 

Oyunculuk bir kere muhteşem. Özellikle başroldeki kadın oyuncu ve onun çevresindeki kadın çemberine oluşturan aktrisler muhteşem bir performans sergilemiş kanımca. Onun dışında, sanırım estetik detayları ne kadar anlatsam az. Kostümden dekorlara her bir güzellik olabilecek en iyi şekilde bize sunulmuş. 

Ve çok modern müziklerle bezenmiş olduğunu da özellikle belirtmeliyim. Daha film bitmeden hemen soundtrack’ini listeme ekledim. Bayıla bayıla dinliyorum. Kısacası ben çok orijinal buldum ve inanılmaz etkilendim; benzer tipte filmleri seviyorsanız bir an önce izlemenizi öneririm zaten.

The Light Princess:

Aslında bu postu Instagram‘da ilk paylaştığım da hikayeler bölümüne bir not düşmüş ve filmin içinde bir sahnede bir çocuk kitabına atıfta bulun olduğunu belirtmiştim. Dilimize çevrilmemiş o kitabı araştırıp ayriyeten belirteceğimi ifade etmiştim. İşte şimdi buraya kocaman bir parantez açıp o kitaptan bahsetmek istiyorum. Zira onu okuduktan sonra bir üst paragrafta bahsettiğim, filmin İmparatoriçe Sisi’nin hayatından esinlenerek yapıldığını öğrendiğim (ve dolayısıyla yazımda aktardığım) bilginin altının boş olduğunu, yani olayın hiç de öyle olmadığını belirtmek durumundayım.

Demem o ki film; bence tamamen bu çocuk kitabından esinlenerek kurgulanmış ve adeta o çocuk kitabının bir yetişkin ve çok daha karamsar bir versiyonunun ortaya konduğu bir yapım olarak yer alıyor. Anlayacağınız olayın Sisi ile belki bir benzerliği (çok net bir şekilde verilmemek ile birlikte üstü kapalı bir şekilde, çocuk sahibi olmakla ilgili bir durum belki sadece) ancak onun hayatından çok küçük kırıntılar taşıyan enstantaneleri şeklinde olabilir ancak kitabı elinize aldığınızda bunun filmin ne kadar küçük bir parçasına denk geldiğini çok net görmeniz mümkün. En azından kendi adıma öyle oldu:

  • Çocuk kitabının kahramanının bir prenses olması ve filmin baş karakterinin bir imparatoriçe olması;
  • çocuk prensesin kitap boyunca var olduğu ortama aidiyet duygusunun olmadığının mütemadiyen altının çizilmesi ve aynı durumun filmde yine imparatoriçe üzerinden işlenmesi;
  • her ikisinin de suya dair müthiş yaşadığı çekim ve bunun kitapta küvet ile göl, filmde de yine küvetler, göller ve deniz üzerinden sıklıkla irdelenmesi;
  • SPOILER: kitapta prenses çocuğun hiçbir şekilde ağlayamaması ve acı duygusunu hissedememesi, filmde ise imparatoriçenin yine aynı şekilde ağlayabilmek ve belki de hissedemediği hüznü yaşamak adına sürekli akıl hastanelerini ziyaret ederek, bir anlamda kendinden daha kötü duygusal hallerde olanlarla vakit geçirip kendini o acıyı hissetmeye zorlaması ve aslında bir noktada onlarla iken kendini çok daha rahat ve onlara yakın hissetmesi; SPOILER BİTTİ
  • hem kitapta hem de film de baş kadın karakterlerimizin çevresinde küçük bir kadın çemberinin bulunması, onlarla kendilerini çok daha iyi hissetmeleri ve hayata dair her alanda kendilerine yardımcı olmaları, o kadınlar tarafından her zaman için anlayışla karşılanmaları ve onlar nezdinde kabulde ve onayda hissetmeleri;
  • özellikle de çocuk kitabı versiyonunda oldukça etkileyici bir şekilde olmakla birlikte her iki eserde de, tüm var olan durumun sadece tıbbi anlamda değil, spiritüel alanda da çaresinin aranması (ki bir çocuk kitabından beklenmeyecek ölçüde derinlikli bir şekilde)
… olarak başlıca benzerliklerine maddeleyebilirim sanırım. İşte sırf bunlar bazında bile bence film net bir şekilde kitaptan ilham alınarak ortaya konmuş. Ve bence şahane olmuş. 

Ki filmin içinde kitabın kapağının birkaç saniye gösterildiği ve bu şekilde belirgin olarak atıfta bulunulduğu sekans dışında, bir yerinde kendisini, kitaba da ismini veren ‘light’ (bir nevi ağırlıksız, kilosuz, tüt gibi havada uçuşan hafiflikte hissetme hâli) sıfatı ile tanımlaması ve ayrıca ensesinde bir çapa dövmesi yer alması da bence filmin kitapla bağlantısını açık bir şekilde belirttiği detaylardan sadece ikisi. Zira açıkça anlaşılacağı üzere çapa ile kendini, hem dünyaya kökleme ihtiyacında hissetmesine hem de o hafiflik hissinin bir yere merkezilenmesine arzusuna dair bir gönderme olduğu çok açık kanaatimce.

Sizin anlayacağınız kitap da film de fazlasıyla altı okumaya müsait tonlarca sembolik veriye sahip.

Vaktiniz olursa ilgili çocuk kitabını da okumanızı öneririm. Ancak kesinlikle bir çocuk kitabı olarak nitelendiremediğimi de şahsım adına özellikle belirtmeliyim. Bir kere İngilizcesi bence çok ağırdı. Fazlasıyla eski edebi İngilizce kelimelere yer veriyor.**

Kaldı ki konular öyle derinlemesine işlenmiş ki bir çocuğun bence algılama kapasitesinin çok üzerinde. En azından kendi adıma bile okurken anlamlandırmakta zorlandım. Spiritüel mevzuları ve genel geçer tıbbi kavramları bildiğim için anlayabildiğimi düşündüm açıkçası. Bunlar üzerine hiçbir fikri olmayan bir ergen gencin ne kadar anlayabileceğini bilemiyorum. Ancak bu anlamda oldukça farklı bir kitap olduğunun altını özenle çizmeliyim.]

**Bu arada şunuda not düşmek isterim ki kitabı Kindle unlimited üzerinden ücretsiz olarak okuyabilirsiniz. Çok eski bir tarihi olduğu için telif hakkı yok. İçerisinde anlattığı konuların fazlasıyla karmaşıklığı nedeniyle Türkçeye çevrilmemesini de çok iyi anlıyorum. Hem bence çevrilmesi hiç o kadar kolay olmaz, hem de Türk çocukları için de bence çok sürreal kalır. 

Diğer taraftan buraya bulduğum bir PDF versiyonunu da ekliyorum. Ancak Kindle’dan legal olarak okunması halinde kelimelerin anlamlarına da sözlük üzerinden bakılabileceği için çok daha rahat bir okuma sağlanabiliyor. Zira dediğim gibi çok eski İngilizce kelimelere sahip. Mesela ‘page’ kelimesinin ben sayfa dışında başka hiçbir anlamını bilmiyordum. Birçok kelimeyi olduğu gibi onu da içerik üzerinden anladım. Sonra sözlüğe baktığımda da gördüm ki meğersem şövalye eğitimi alan genç erkek çocuk demekmiş. Oysa ki bunu Kindle’ın word wise sözlüğü bile bilinemez bir İngilizce kelime olarak nitelendirmeyip açıklamasına vermiyor. Ben ayriyeten kendim araştırıp buldum. Zira ilk anlamlar arasında asla yer almıyor. Diplere inmek gerekiyor. Bu da zaten dediğim gibi kullanılan dilin ne menem bir şey olduğunu anlatıyor bu kitap bağlamındaki.


Comments