Kaybedenler Kulübü…

Öncelikle hemen ifade etmem gerekir ki, evet beni esefle kınayabilirsiniz! Öyle ki ben nasıl olduysa olmuş hiç ama hiç bilmiyorum, Kaybedenler Kulübü filmini (evet evet ilk filmi!) izlememişim! Bir Nejat hayranı olarak, bir sinefil (kendi çapında) olarak, bu kadar kült bir film olarak, böylesi yakın bir film olarak nasıl ben bir türlü izlemedim, izlememişim hiç ama hiç bilmiyorum. 2011 yılında ne âlemde, nasıl bir âlemde olduğumu siz düşünün! Çünkü ben düşünmek, hatırlamak dahi istemiyorum!
Senesinde izleyemeyince de sonra ipin ucunu nasıl kaçırdıysam ancak 2018’in Mart’ında yakalayabildim! Gerisini siz düşünün. @puhutv ilk çıktığında orada görür görmez yine izlenecekler listeme aldıydım ancak yine yine olmadı ve yeni film çıkınca da farz duruma gelince play tuşuna basıverdim bi gece. Ancak öyle bir zamanda basmışım ki, benim için yine akıllara ziyan bir durum oldu. Çünkü kendimi inanılmaz yalnız hissettiğim bir dönemde izlemiş oldum ve felaket iyi geldi. İlaç gibi :)
Bi kere çok mu çoook beğendim. Dehşet eğlendim. Gülmekten yere yattım. Gecenin ortasında kahkahaları bastım durdum. Sonra hüzünlendim, içim acıdı, içim burkuldu. Tabii ki 18 yıl öncesinin Türkiye’sini, İstanbul’unu görmek, tabiri caizse ağlattı :( Üzdü, mahvetti..
Neyse bi kalemde geçeyim bu noktayı, zira konuşulacak gibi değil, yazılacak hiç değil..
Bi kere tabii ki Nejat’ın eski hâlini görmek çoook güzeldi. Semiha’cığımla konuştuğumuz gibi, adamı izledikçe izleyesi geliyor insanın. Filmi bitiyor, getir abi oradan başka bi Nejat abi filmi diyesi geliyor insanın. Hayır geliyor da noluyor, içki gibi bi tane daha bi tane daha derken Nejat adamı dağıtıyor, Nejat-kolik olup çıkıyorsun, dağılıyorsun.. sonu yok yani. Bilen biliyor :) ;)
İkincisi karakterle çok orijinal ve çok keyifli. Mesela Yiğit Özşener ile annesini oynayan Serra Yılmaz arasındaki anne-oğul ilişkisi süpper. Bayıldım. Hele o kitap alıntıları değiş tokuşu bi harika. Sonra Rıza Kocaoğlu’nun oynadığı ‘koltuk patatesi’ muhteşem. Büyük aşkıyla yaşadıkları tam tutku ateşi. Kitabın sayfasını kıvırmaya çalışması da ayrı olay :) İdil Fırat’ın yayınlara dair tek cümlelik yorumları ise bitirdi beni :) Ör: Ee sonuçlar nolmuş?!, Ooolumm tüm Türkiye’ye telefon seksi yaptırmışsınız?, fiyat teklifine bakışı :) vd. bitirdi beni. Taksicilerin dinleme modu, Karl Marx yorumu, reçelli repliğe tepkileri ve en çok da çıkışlarında gidip onları almaları, sizi bu aralar biz bırakalım deyip onları korumaya almaları muhteşem..
Tabii ki en çok yalnız üzerine olan, Mete-Kaan diyaloğu ile Brit’in dedikleri beni darma duman etti :(
Mete: Çok yalnızım ya
Kaan: Sen ne diyorsun ya? Ben geçen gün ölüyorum sandım yalnızlıktan.
Ayrıca Brit’in sohbeti sonrası ‘ohm’ çekmeleri bitirdi beni :)
Özetle ben bu filme bittim. Tekrar tekrar izlemek istedim. Hazır Nejat da varken ;) Şimdi heyecanla yeni devam filmini izlemeyi bekliyorum. Ancak o bu kadar çıkmayacak olsa bile sorun yok, bunun verdiği keyif bile yetti bana. Diyeceğim o ki, benim kafadansanız ve siz de hani olur da benim gibi izlememişolangillerdenseniz hemmmmennnnn izleyin diyor ve kaçıyorum ;)

Comments