I, Tonya..
Hemen söylemeliyim ki ben Tonya’ya çok ama çok üzüldüm :( İçim acıdı. Yazık ama çok yazık. Tabii ki öyle olması gerektiği, hayırlısı öyle olduğu için olmuş ancak kahroldum kadın adına :(
Neyse ben asıl yapmam gereken başlangıçla devam edeyim; Oscar’larda en iyi kadın, en iyi yardımcı kadın ve en iyi kurgu dallarında aday olan Ben, Tonya filmini ben çok sevdim. Sevme nedenlerinin en başında, iflah olmaz bir artistik buz pateni izlemekten deli zevk alan ’ruhum’ gelmekte. Düz yolda yürüyemeyen biri olarak onların buzun üzerinde bıçak sırtında süzülüşlerini her daim ağzım (kelimenin tam anlamıyla) bir karış açık izlerim. Dolayısıyla bu seneki Kış Olimpiyatları’nda da aynısı oldu. Nitekim bu senekinde çekik bir Amerikalı kızımızın, ABD tarihinde 3’lü burguyu yapabilen 2. kadın olduğunu duymuşsunuzdur. Ben de böyle bir habere tabii ki kayıtsız kalmadım. Ancak ha şimdi internete girip ilkinin kim olduğuna bakıcam, ha sonra derken; (bilirsiniz konusunu okumadım filmleri izlemeyi severim ;) ) bir türlü bakamadım ve o bakamadığım gecelerden birinde ‘I, Tonya’yı izlemeye başladım ki ne göreyim, gökte ararken kadını resmen karşımda buldum. Meğer o kadın Tonya imiş! (dünyadaki 2. kadın aynı zamanda!) Hemi de filmimiz, onun adına hazırlanmış belgesel tadında olan, gerçek öyküsünün, hayat hikâyesinin filmiymiş!
Delirdim tabii ki ve daha bir iştahla izledim. İzledim ve de 3 adaylığını da sonuna kadar hak ettiğini gördüm. Hatta en iyi kadın oyuncuyu kesinlikle Margot Robbie’ye verdim gitti. Çünkü Tonya’nın tersine, mavi gözleri, sarı saçları ve tam Amerikalı o güzel suratıyla kanımca o klasik tabuları çıkmaya çalışan karakterlere bürünerek ve çok da iyi oyunculuk sergileyerek harikalar yaratıyor. Şahsen kendisini, (bitmesine çok üzüldüğüm, o beğenerek izlediğim) Pan Am adlı diziyle tanımıştım. Nitekim o dizide oynadığı kadın da tam da o sarışın güzellere biçilen kılıfa uydurulmuş bir kalıbı yıkmaya çalışan bir karakterdi. Sonrasında tabii ki Suicide Squad’da bayıldım, o oynadığı tipe. Çok da iyi kotardığını düşünüyorum. Ve şimdi Tonya karakterini de inanılmaz iyi oynadığı kanaatindeyim. Ki normalde kaba sabalığı nedeniyle hak ettiğini alamayan bir kadını böylesi bir şekilde canlandırması da takdire şayan.
Bu arada size bu yazıyı yazarken öğrendim ki bu sene kendisini Mary Queen of Scots olarak da izleyecekmişiz ki beni şimdiden heyecan bastı! Zira dönem filmlerinin hastasıyımdır, artık biliyorsunuz ;)
Neyse ben de daha fazla uzatmayım ve daha fazla ipucu vermeyim. Siz ‘harcanmış’ bir hayatı tüm hüznüyle izleyin :( Ancak son bir hatırlatma; ben bir buz pateni hayranıyım ve konu olan olaya dair öncesinde hiçbir bilgim yoktu. Filmden keyif almamın nedeni sırf bu bile olur. Siz biliyorsanız ve buz pateni de sevmiyorsanız, bambaşka bir gözle filmi izleyip yorum yapabilirsiniz. Orasını bilemiyorum :)
Meraklısına: İlk kez bir filmin Türkçe afişini, tüm diğer İngilizce orijinallerinden daha fazla beğendiğimi de itiraf etmeliyim ;)
Comments
Post a Comment