Philomena..

İtiraf etmeliyim ki bu filmi izlemeyi öteledim. Neden derseniz, 2 durum söz konusuydu. Öncelikle, İngiliz İngilizcesi ile olduğu için, alt yazısız olduğunu görünce, ya tam anlayamazsam diye, vakti zamanında, Oscar'ların dağıtıldığı Pazar gününe kadar, ya çıkarsa diye bekledim. 2. neden ise, Prisioners filminden sonra, konusunun ilk satırında çocuk kaçırma kelimesini görünce, bırakın sinopsisin devamını okumayı, filmi izlemeye de korktum! Bir tane daha çocuk durumuna kalbim dayanamazdı. Ancak son gün gelince, o kadar da övgü duyunca, haydin diyerek başladım izlemeye.
Bir kere İngilizcesi hiç öyle korkutucu değilmiş, gayet rahat anladım.
Konuya gelince, tamamen düşündüğümden farklı çıktı! 
İnanılmaz güzel, çok etkileyici, harika bir filmdi! Ben vakti zamanında gerçek olayı da meğer kaçırmışım, hiç duymamış, dolayısıyla konuya tamamen Fransızdım. Onun da etkisiyle acayip meraklanarak, çok heyecanlanarak, hüzünlenerek, hayretle, 'helal olsun'larla izledim. Bayıldım.
Tabii ki de söylememe gerek yok, oyunculuk ve kurgu müthişti. Bu kadar basit görünen bir film, ancak böylesi etkileyici olabilirdi.
Geçtiğimiz yaz okuduğum tüm kişisel gelişim kitaplarının kadın tarafından hatmedilmiş olduğunu, uygulandığını görmek beni hayretlere gar etti. Spoiler vermeden demem gerekirse, doğal olarak seyirciyle eşleştirilen adamın durumunda kalmış biri olarak, kadının durumunu ağzım, literally, bir kaşık açık izledim. İnanılmazdı.
Hiç kaçırmayın, hemen izleyin, şiddetle tavsiye..

Comments