995 Km / Murathan Mungan..

Muga Mag kitap kulübümüz vesilesiyle çok sevgili yazarımız Murathan Mungan’ın son çıkan kitabını taze taze okuma şansına sahip olduk.

Ancak benim için kitabın en kıymetli sürprizi; orada olamasam da (Pera’daki sohbetinde) sevgili arkadaşım Gonca tarafından, değerli yazarımız sayın Murathan Mungan’ın imzâsına sahip olmak oldu. Buradan kucak dolusu teşekkürlerimi iletmek isterim. İlk kez bir kitabında ismim olan imzasını görmek gerçekten inanılmaz.

Kitaba geçecek olursam: tanıtım metinlerinden karşılaştığınız üzere eser, doksanlı yıllar Türkiye’sindeki sosyo-politik olayları temeline alan bir kurgu üzerinden ilerliyor. 

Ancak kurgu olarak ortaya konan öykü, vakti zamanında çokça gerçek örneklerini rastladığımız olaylardan ilhamını alıyor. Bu nedenle de bence gerçek bir hikâye okuduğumuzu söylemek de çok olası. Zaten bu sebepten ötürü oldukça etkileyici ve hüzünlendiren bir eser ile karşı karşıyayız.

Ve fakat bu bağlamda Özellikle belirtmek durumundayım ki, ülkesinde yaşanan olaylara böylesi hâkim ve ilgili tüm konularda olağanüstü bir bilgi hazinesine sahip bir yazara sahip olmaktan ötürü büyük gurur duydum. Tam bir sanatçı duyarlılığıyla çevresinde yaşananları tüm perspektiflerinden böylesine inceleyip damıtarak bize aktaran bir yazara sahip olduğumuz için bence çok şanslıyız. 

O yüzden her ne kadar okuması, yaşattığı hissiyatın acısı açısından oldukça zorlayıcı bir kitap olsa da böyle bir kitabın büyük bir cesaretle yazılması ve ortaya çıkarılması açısından oldukça büyük bir önem taşıdığını düşünüyorum. Özellikle de o dönemlerde yaşamış biri olarak yeniden kolektif benliğimizde hatırlamak çok kıymetliydi. 

Kaldı ki hiç unutmadığım ve her hatırladığımda inanılmaz içimi burkan bir olay var ki onu da satırlarda okumak çok sarsıcı oldu. Bunun yanı sıra zamanında, muhtemelen yaşım, cinsiyetim ve şehrim açısından bundan çok daha fazla etkilendiğim için zihnimin bilinçli olarak unuttuğu bir olay daha vardı ki, onu da bu vesileyle hatırlamak aynı derecede vurucuydu. 

Dolayısıyla tüm bunları ve diğerlerini hatırlatıp bir nev-i Türkiye tarihi tazelemesi yaşattığı için de buradan canım yazarımız Murathan Mungan’a sonsuz teşekkürlerimi sunmak isterim.

  • …bu alem ahiret için bir tohum tarlasıydı sadece. [s. 14]
  • Tıpkı kediler gibi, kıpırdayan her şeyi bir hamlede kımıldamaz edeceksin! [s. 27]
  • Bak, Diyarbakır'dan Alanya'ya 995 kilometre yol almış oluyorsun. Bu yol senin izlerini silmeye yeter. [s. 62]
  • O kabuk gibi korunaklı yüz adeta kendi başına bir diplomasi başarısıydı. Vezir'i sırtında tüvit ceket, altında flanel pantolonla pencereden dışarı bakarken hayal ediyor; onun yüksek pencereleri Ankara'nın iç karartıcı resmi binalarının arka yüzüne bakan az eşyalı odasını, derisi yer yer soyulmuş ahşap kolçaklı kanepesini, ülgeri kaçmış kadife koltuğunu, koltuğun yanı başındaki, şapkası her zaman yana kaymış duran ayaklı abajuru gözünün önüne getirmeye çalışıyor. Odasında bir gramofon olsa da opera ve klasik müzik plakları çalsa Vezir'i rahatlıkla Avrupa ülkelerindeki istihbarat binalarından birinin puro ve konyak kokan odasında hayal edebilirdi. [s. 217]

Comments