All of Us Strangers..
- Son zamanların en çok konuşulan festival filmlerinden biriydi, belki de birincisiydi. Dolayısıyla malum yerlere düşer düşmez izlemek farzdı.
- Karşımızda yepyeni bir Brokeback Mountain var. Ve bu, çok iyi bir versiyonu.
- Ondan farkı; çok daha yakın bir zaman diliminde geçmesi + oldukça yoğun bir aile travması katmanı ile perçinlenmesi.
- Ve fakat gerçekten öyle böyle değil. Filmin bir yerinde oldukça vurucu bir diyalog içerisinde ifadede olduğu üzere, aynı karakterin böğrüne oturan ve bir ömür boyu kalkmayan etkisi gibi izleyicinin de böğrüne oturuyor ve film bitse bile o ağırlığını hissettiriyor.
- Bir kere filmin bence girintili çıkıntılı olmama noktasından bir pürüzsüzlüğü var. Ve bu estetik anlamda şahane bir görsellik ile bize aktarılmakla kalmıyor (iliştirdiğim sekans karelerinde, dekorasyon detaylarına ve renklerine olan hayranlığımı kolaylıkla görüp anlayabilirsiniz kanımca), filmin ana karakteristiklerinden birini oluşturan zaman kaymalarının da inanılmaz bir estetikle bize yansıtılması şeklinde somutlaşıyor.
- Filmlerde bence zaman atlamalarını ileriye ve geriye dönük olarak gerçekleştirmek oldukça meşakkatli bir zanaat. Birçok film de bunu, izleyicide hiçbir rahatsızlık hissiyatı yaratmadan yapamıyor. Ancak bu film daha önce hiç karşılaşmadığım zamansal kurgusu çerçevesinde, bunu öyle güzel kotarıyor ki hayran kalıyorsunuz. En azından kendi adıma öyle oldu.
- Ve hatta bu durum, film ilerledikçe öyle bir noktaya geliyor ki aynı karakterler gibi siz de sadece zaman algınızı yitirmekle kalmıyor, gerçeklikle hayal arasındaki o ince çizgide de kendinizi yitiriyorsunuz.
- Belki normal şartlarda bu yitim negatif algılanacak bir özellik olacakken, konunun yoğun hüznünü iliklerinize kadar hissetmeniz neticesinde bu minvalde bir rahatlama sunuyor adeta izleyiciye.
- Özetle oldukça acı ve gerçek olan bir durumu tüm çıplaklığıyla, olduğu gibi size sunan ve bunu hissettirmeyi başaran gerçekten iyi bir film var karşımızda.
Comments
Post a Comment