Sensitive – The Untold Story..

Bir insan bir belgesi ağlayarak seyreder mi?! Seyrediyor işte! Zira şahsen pıtır pıtır istemsizce akan gözyaşlarım içinde seyrettim. Çünkü öylesine etkileyici ve öylesine insanın kendini bulabildiği bir yapımdı ki. Hem hüzünlendirdi, hem de yalnız olmadığını bilmenin sevinci ile mutlu etti.

Evet isminden de anlaşılacağı üzere “hayli duyarlı bireyler” (highly sensitive people -HSP-) üzerine bir yapım söz konusu. Kaldı ki bu kavramı ilk kez sevgili Burcu Katmer’in ilgili podcast’i vesilesiyle duymuştum ve yine bu belgeselden de kendisinin bu kavrama dair önerileri sayesinde haberdar oldum. Ve şükür ki hemen akabinde Tubi üzerinden bulup izleyebildim. 

Hayli duyarlı birey ya da diğer ifadeyle yüksek hassasiyet sahibi kişi kavramı kısaca şu anlama geliyor*: 

“İngilizce kısa adıyla HSP, psikolog Elaine Aron tarafından ortaya konan bir terimdir. Aron'un teorisine göre, HSP'ler, duyusal işleme duyarlılığı (SPS) olarak bilinen bir kişilik özelliği yüksek düzeyde olan bir popülasyonun alt kümesidir. Yüksek düzeyde SPS'ye sahip olanlar; artan duygusal hassasiyet, hem dış hem de iç uyaranlara (acı, açlık, ışık ve gürültü) karşı daha güçlü tepkisellik ve karmaşık bir iç yaşam sergilerler.

Yüksek hassasiyet kavramı, Aron'un onu tasarlamasından bu yana geçen yıllarda, özellikle de giderek daha fazla insan kendini son derece hassas olarak tanımlamaya başladıkça büyük ilgi kazandı. Öyle ki genel olarak, nüfusun yaklaşık yüzde 15 ila 20'sinin oldukça hayli duyarlı bir kişilik özelliğine sahip olduğu düşünülmektedir.

HSP'lerin şiddet, gerginlik veya bunalmış olma hisleri bağlamında diğerlerinden daha fazla rahatsızlık duydukları ifade bulur. Sonuç olarak, bu tür şeylerin meydana gelmesi muhtemel durumlardan kaçınmak için HSP’ler ortak çaba gösterebilirler. Özelliğin daha olumlu ucunda, yüksek duyarlılığın daha yüksek yaratıcılık seviyeleri, daha zengin kişisel ilişkiler ve güzellik için daha fazla takdir ile bağlantılı olduğu düşünülmektedir.”

Ve benim burada tam anlamıyla niteliklerini ve kavrama dair belgeselde de ortaya konanları hakkını verecek şekilde aktarmam sanırım pek mümkün değil. O yüzden size öncelikli olarak, ifade ettiğim podcast’i dinlemenizi ve ardından bu belgeseli seyretmenizi daha çok öneririm. Çünkü her ne kadar ilk seyrettiğinizde de (yani ilgili podcast’i dinlemeden de seyredecek olsanız) kendinizin hayli duyarlı bir insan olup olmadığı konusunda kafanızda bir değerlendirme yapabilirsiniz. Ancak bence Burcu Hanım’ın ilgili yayınını dinledikten sonra kafanızda çok daha iyi bir temel oturtabilirsiniz diye düşünüyoruz. Ve o temel üzerine Sensitive’i izlemek kanımca daha faydalı. 

Sonuçta belli bir süresi olan bir yapım söz konusu olduğu için biraz oradan oraya geçişler olduğundan temele oturtma konusunda belki de o kadar kolay bir yol izlememiş olabilirsiniz. Böyle bir not almamın sebebi de tamamıyla bu. Dediğim gibi zaten siz de böyle bir birey olduğunuz kanısındaysanız oldukça etkilenerek bu belgeseli seyredeceğinizi söyleyebilirim. Bir de bonus cinsinden şu var; ben de bitirir bitirmez fark ettim ki aynı belgeselin çiftler versiyonu da bulunuyor yine aynı platformda. Ne diyeyim böyle, göre göre, bile bile yalnız olmadığımızı duya duya ilerleyeceğiz ve kendimizi çok daha kolay kabul edebilir olacağız.

* https://www.psychologytoday.com/intl/basics/highly-sensitive-person

Comments