İdeal Defter / Brenda Lozano..
MugaMag kitap kulübümüzün bu ayki seçkisi, kulübümüzün Discord kanalında çokça konuşulan ve aynı zamanda Eylül Görmüş’ün de çokça tavsiye ettiği İdeal Defter oldu. Okuyana değin duyduğum ve tüm öneri yazılarında da öne çıkan bir ifade vardı ki o da kitabın oldukça farklı ve orijinal bir yapıya sahip olduğu idi. Kendi adıma da bu kitaba dair ilk söyleyebileceğim, oldukça farklı bir yazım diline sahip olması. Ancak yine kendi adıma, şöyle bir durum vuku buldu. Şöyle ki bu kitabı, tam bir ay önce okuduğum Flanöz kitabının hemen ardından okumuş oldum. Ve resmen Flanöz’de anlatılan her şey bu kitapta hayat bulmuş gibi geldi bana. Hani Flanöz tarif kitabı gibi, bir nev-i 'ahan da İdeal Defter onun yapılmış kek hâli' oldu :) Dolayısıyla bunu okurken mütemadiyen Flanöz’ü andım.
Zira o kitapta şehrin içinde dolanırken karşılaşılan her türlü ilginç objenin, insanın ve durumun bir deftere not edilmesinden ortaya çıkan metinlerden bahsediliyordu. Tabii Flanöz, sadece şehir içinde yürüyerek yapılan gezintiler esnasında karşılaşılan ilginç enstantaneleri not etmeyi kapsıyordu. Ancak İdeal Defter’de sadece şehir içinde yürürken değil, çeşitli araçlarla yani otobüsle, arabayla, bisikletle ya da uçakla yapılan her türlü seyahatte karşılaşılan farklı olguların yanı sıra; kişinin evin içinde karşılaştığı, hatta bazen sadece bireysel olarak zihninde, rüyalarında hayat bulan farklı hususların ve/veya duyguların bir deftere not edilmesi şeklinde aktarılması üzerinden kurgulanmış bir ‘defter’ formatı söz konusu.
Dilerim anlaşılır oluyordur ifade ettiklerim ancak gerçekten de kitapta böyle bir durum söz konusu. Yani birinin kişisel defterini kitap hâline getirmesi. Dolayısıyla diğer bir deyişle, adeta bir günlük formatında not alınmış metinlerin (birbirleriyle bağlantılı olsun ya da olmasın) arka arkaya kronolojik sırayla ifade bulduğunu görüyoruz.
Tabii tüm bu kısa kısa ‘an’lara dair yine kendi gibi kısa notlar, adı üstünde 'o anda kalma'yı sağlayan biricik pratikler olarak da hayat buluyor. Kaldı ki kitabın birçok yerinde yazar bunu, doğrudan ifadelerle de ortaya koyuyor ve anda kalmaya çalıştığını, bekleme modundan çıkmak adına kendini sürekli şimdiki ânâ getirmeye gayret ettiğini vurguluyor. Dolayısıyla bu yaptığı da kendi adına çok doğru, yerinde bir pratik olarak somutlaşıyor :) Bu nedenle aslında bir anlamda bize de şimdiki anda kalmaya çalışırken yapabileceğimiz bir uygulamayı birebir örnekleyerek göstermiş oluyor. Çünkü kişi (çok basitçe ifade edebilecek olursa) o an'da çevresinde ve zihninde olanları not etme adına bir çabaya girdiğinde, ister istemez onları fark edebilmek namına (farkındalıklı anlar yaşamak adına) o anın içinde kalmış oluyor ve çok da güzel oluyor :)
Kitapta ilerleyen bir konu tabii ki var ancak o konu, çok arka fon gibi kalıyor. Öne çıkan, sadece yazarımızın durumlara dair kendi ifadeleri oluyor. Bu nedenle de okuması biraz farklı bir hâl alıyor. Ancak son kertede kendi adıma oldukça değişik bir kitap okumanın zevkini yaşadığımı ifade etmem uygun olur. Zaten okuması çok kısa sürüyor. O yüzden de bir anda bir defterin sayfasını karıştırıp bitiyormuşsunuz hissiyatı verebiliyor.
Bunun dışında şahsen tanımlamalarını çok beğendiğimi söylemeliyim. Gerçekten öylesi anlaşılır ve nokta atışı tamlamaları, tasvirleri var ki çok sevdim, hepsinin (bknz. aşağısı :)) altını özenle çizdim. Ayrıca her zaman okuma fırsatı bulamadığımız farklı bir kültürden, hem de genç bir yazarın, çok sıklıkla karşılaşma fırsatı yakalamadığımız bir formatta (hatta belki de ilk kez karşılaşılan bir formatta) kaleme aldığı güncel bir kitabı okumak istiyorsanız, şans verebilirsiniz diye düşünüyorum.
Meraklısına 1: Son olarak ifade etmek istediğim küçücük bir ayrıntı ise şu: Aslında küçük dedim ancak kendi adıma bence önemli bir ayrıntı. Zira kitap, dediğim gibi bir defter ve dolayısıyla o deftere yazılanlar üzerinden ilerliyor. O yüzden içeriğinde yazı karakterlerine (nam-ı diğer font’lara) çok keyifli bir şekilde değinilen paragraflara rastlıyorsunuz. Bu bağlamda isterdim ki; kitabın orijinalinde yer alıyor mu bilmiyorum ancak yoksa onda da, varsa Türkçesine de uygulanarak, kitabın künyesinde bu kitaba özgün ya da özgün olmasa bile yazarın ‘ben bu formatta yazılmasını istiyorum’ diye belirlediği bir yazı karakterini (yani hepimizin bildiği, hâlihazırda mevcut olan bir yazı karakteri) not düşülmüş olsun. Böyle bir kitap, böyle bir detayı isterdi, hak da ederdi bence.
Şu an tam hangi kitaptı hatırlamıyorum ancak bir ya da birkaç kitapta bunu görmüştüm, çünkü künye okumayı da çok severim kitaplarda. O yüzden acayip hoşuma gitmişti. Ki bu kitap direk böyle bir olay üzerinden ilerliyor; sayfalar, sayfa çizgileri gibi bir deftere dair, ancak bir defter delisinin dikkat edebileceği ayrıntılara özen gösteren bir yazar ve bu konsept üzerinden yazılmış bir içerik söz konusu. Dolayısıyla böyle bir şeyi naçizane bir okur olarak aradım ve bekledim. Keşke olsaydı, çok güzel olurdu. Belki ilerde olur ya da başka bir eser için vesile olur diye buraya not düşmek ve bir anlamda evrene atmak istedim diyim size :-)
Meraklısına 2: Not etmek istediğim kitaba dair diğer bir nokta ise bir balık metaforu yer oluyor. Ve o balık metaforuna dair ifade bulan cümleler bana direk, (aslında muhtemelen pek çoğunuzun çok önceden okuyup bitirmiş olduğu) Jung’un 'Dört Arketip kitabındaki balık sembolizmine dair ifadeleri andırdı. Gerçekten bu kadar birbirine yakın şeyleri görmek mutlu etti. Belki siz de okurken bu bağlantıya bir göz gezdirmek, değerlendirmek isterseniz diye, kısacık not etmek istedim onu da.
- Kesişen sokaklara şans kurabiyelerinin içinden çıkan yazılar gibi okudum. [s. 14]
- Yazılan kelime, sessizliği bölen bir şarkı gibi olabilir mi? [s.17]
- Deniz parantezi o kadar hoşuma gitti ki, ağzında komşunun topunu taşıyan bir köpek gibi onu buraya getirdim. [s. 24]
- Yazmak benim kedi olma ve koltuğa tüy ya da cümle dökme biçimim. [s. 27]
- Her ne kadar bir ofise gidiyor olsam da, yazmak ve okumak üretken hayat dedikleri şey ile karşılaştırınca başka bir boyutta mı kalıyor? [s. 27]
- Zaten biliyorsun biliyorum ama bir post it gibi hatırlatmak istedim. [s. 31]
- Bugün markette pamuk prensesi düşünerek bir kilo da kırmızı elma aldım. [s. 37]
- Sana bunları mavi simli kalemle söylüyorum. [s. 38]
- Umut kelimesinin ne kadar derininde yüzülebilir? Bence bu kelimenin dibi bir havuzun ki kadardır, görünür. [s. 45]
- Bu defteri seviyorum çünkü çizgili. Mavi çizgilerini, bazen yerlere saçılan kelimelerimi düzenlememi sağlayan bakkal raflarına benzetiyorum. Saat sabahın sekizi, bu dükkanın kepenklerini kaldırma zamanı. Günaydın. [s. 52]
- Bir insanın yıllar içinde yazdığını başka birinin iki saatte okuyabilmesi harika bir şey. [s. 57]
- Çocukluk kurgunun kökeni gibi: gerçeklikten nasıl uzaklaştığını fark etmek için geçmişte yaşanmış bir şeyi anlatmak. [s. 70]
- Şu anki kitabı öylesine zevkle okuyorum ki Proust çörek olsa ben çay fincanı kılığına girerdim. [s. 71]
- İş yerinde biri bir haber okudu ve yazmak bir anda gözüme şehriye çorbası yapmak gibi göründü. [s. 74]
- Örneğin Daphne bir ağaca dönüştü. Dönüşümü ceza değildi. O kadar çok arzu ediyordu ki sonunda gerçekleşti. Kelimeleri ona dönüşümü getirdi. Dönüşüm bir karakterin hikayesinin devam etmesidir: ceza da olabilir, armağan da. Yazılı sözcük de aynı güce sahip midir, kelimeler bizi değiştirebilir mi? Yazmak ve okumak bizi dönüştürür mü? [s. 75]
- İyileşme başladığında, yavaş yavaş toparlandığınızda bir pencere, içinden başka bir zamana, geleceğe yolculuk edebileceğiniz küçük bir çerçeve açılır. [s. 76]
- Birini, artık var olmayan bir şeyi aramak için çıkılan yolculuklar. Ya da uçmadan yapılan o yolculuk. Tıpkı burada, sandalye de olduğu gibi. [s. 100]
- Bekleme eylemi kanepeye çok benzer. Büyük minderleri ne kadar da pofuduktur. [s. 105]
- Jonas seyahatteyken çıktım bu yolculuk defterler altında 20.000 fersah. [s. 106]
- Her darbe, her düşür iz bırakmadığı için kelimeler var, nerede olursa olsun, ne zaman olursa olsun, ciddi ya da hafif her düşüşe karşı farklı kombinasyonlara hazır. [s. 115]
- Yazdıklarımın kenara not edilmiş şeyler olduğundan bahsettim. Yapmakta olduğum ve bu zamana kadar yaptığım şey tam olarak bu. Kitapların kenarlarına notlar alıyorum. Kenarlar var ya da fazla uzun olduğunda not tutmak zorlaşıyor: bu yüzden defter alıyorum. Bu defter aynı zamanda okumayı sevdiğim her şeyin uzun bir kenar notu. [s. 124]
- Bazı kitaplar bir çizgiyi oluşturan noktalar gibidir. Bu yüzden bazı kitaplara aşk besliyorum. Belki de kitapların kapılarla aynı şekle sahip olması ile ilgilidir. [s. 131]
- Bunu duymak çok hoşuma gitti, sanki bana karamelli şekerlemelerden hediye etmişti. Bugüne dek bir tane bile satın almadım ama hediye ettiklerinde hoşuma gidiyor. [s. 133]
- Günler tıpkı dalgalar gibi birbirine o kadar benziyor ki, gündelik yaşam detaylardan başka neyle savunulabilir? [s. 134]
- Sandığım gibi denizin ortasında ileriye yüzmüyor, uzaklaşmıyorum belki de. Belki de yolculuk, bu anlarla harmanlanmış yolculuk. Bir andan diğerine ulaşılırlar. Olmayanlar. Tüm bu hikayeler, birbirleriyle kesişen ve hiçbir zaman kesişme yerler. Bütün o anlar bu iki kapağın arasında. Bu kapakların. [s. 174]
Comments
Post a Comment