Klara İle Güneş / Kazuo Ishiguro..

MugaBookClub kitap kulübümüzün Mayıs ayı seçkimiz olan Klara ile Güneş, bugüne kadar genelde filmler ve diziler üzerinden izleyerek aşina olduğum bir konunun kitap versiyonu oldu kendi adıma. Ve yine çok bu çok iyi oldu. Hiçbir tüyo vermeden bu yazıyı dilerim tamamlayabilirim çünkü işin içindeki olayları, sayfaları çevire çevire bulmak çok keyif verici. O yüzden de sırf bu özelliğiyle bile benim için bugüne kadar okuduğum ve yaratıcılığı ile çok etkilendiğim kitaplar arasına girdiğini rahatlıkla söyleyebilirim.

Konunun orijinalliği bir yana, yazarın öyle bir bakış açısına sahip olması ve bunu biz okuyucunun çok rahatlıkla anlayabileceği bir dilde yazarak sunması gerçekten çok etkileyiciydi. Zaten oldum olası Uzakdoğu ve özellikle de Japon kültürüne ait filmleri izlemeyi çok sevmişimdir. Ve sanırım doğru hatırlıyorsam yine kitap kulübümüzde okuduğumuz Murakami’nin Dans, Dans, Dans kitabından sonra ikinci kez bir Japon yazarın eserini okumuş oldum. Gerçekten öyle farklı bir zihin yapıları olduğunu düşünüyorum ki bir de bu, yaratıcı yetenekleri ile harmanlandığında çok çarpıcı, hiç kimsenin aklına gelmeyen işler ortaya çıkıyor kanısındayım.

Dolayısıyla Klara ile Güneş de kendi adıma beğenme ve beğenmeme kıtasından farklı olarak, sahip olduğu orijinal fikir ve yaratıcı düşünce ekseninde beni çok etkiledi. İşlediği konuya dair olarak da, son dönemde çekirdek olarak benzer bir konu üzerinden işleyen iki farklı filmde de olduğu gibi (Swan Song ve I’m Your Man) durup durup düşünerek yani zihnimde bayağı bir değerlendirip işlememe vesile oldu. Özellikle de yakın dönemde yazılmış ve hemen akabinde dilimize çevrilmiş bir kitap olmasının da çok kıymetli olduğunu düşünüyorum.

Ve bir kez daha, kitap kulübümüz vesilesiyle yeni ve çok nevi şahsına münhasır bir fikre sahip, hem de Nobel edebiyat ödüllü (2017) bir yazarın elinden çıkma bir eseri sıcağı sıcağına okumuş olmaktan dolayı çok mutlu ve şanslı hissediyorum. Tabii ki seve seve de tavsiye ediyorum.

Meraklısına: Heyula kelimesi çok sık kullandığım ve bana çok eğlenceli gelen bir kelimedir :-) ve ilk kez hem de bir çeviri metin içerisinde görmek çok keyiflendirdi. O yüzden paylaşmadan geçemedim :-)):

Heyula gibi yükselen bir Kiralık Katlar binasının yanındaki bir başka dar geçide girdi, bu binanın arkasında tel örgüyle çevrilmiş bir başka boş alan vardı. [s. 191]

  • Güneş, Duvarsız Alan'ın geniş pencerelerinden içeri besinini akıtıyordu. Duvarsız Alan'ın kanepeler, yumuşak dikdörtgenler, sehpalar, bitki saksıları, fotoğraf kitaplarından oluşan ağına hâkim olabilmek çok vaktimi almıştı ama burası şu anda o kadar değişmişti ki yeni bir oda olmuş dense yeriydi. [s. 65]
  • Dediğim gibi, bunlar bana yardımcı olacak derslerdi. "Değişimler"in Josie'nin bir parçası olduğunu ve bunlara uyum sağlamaya hazır olmam gerektiğini öğrenmekle kalmamıştım, aynı zamanda bunun sırf Josie'ye özgü bir karakter özelliği olmadığını, insanların çoğu zaman gelip geçenlere karakterlerinin bir yönünü tıpkı bir mağazanın vitrininde sergiler gibi sergilemek için hazırlama ihtiyacı duyduklarını ama böyle bir sergilemenin o an geçtikten sonra ciddiye alınmayabileceğini de anlamaya başlamıştım. [s. 77]
  • Başka türlüsü elimizden gelmiyor. Bizim nesil hâlâ eski duyguları taşıyor. Bir yanımız bunları terk etmeyi reddediyor. Hepimizin içinde ulaşılamayacak bir şey olduğuna inanmaya devam etmek istiyor bir yanımız. Benzersiz ve aktarılamayacak bir şey olduğuna. Ama böyle bir şey yok, bunu artık biliyoruz. Bunu sen de biliyorsun. Bizim yaşımızdakiler için bu fikirden vazgeçmek zor. Vazgeçmek zorundayız Chrissie. Orada bir şey yok. Josie'nin içinde, bu dünyanın Klara'larının devam ettiremeyeceği hiçbir şey yok. [s. 181]
  • O zaman sana başka bir şey sorayım. Sana şunu sorayım. İnsan kalbine inanır mısın? Sadece organ anlamında sormuyorum besbelli ki. Şiirsel anlamda konuşuyorum. İnsan kalbi. Böyle bir şey olduğunu düşünüyor musun? Her birimizi özel yapan, birey yapan bir şey? Ve böyle bir şey olduğunu varsayarsak, o zaman Josie'yi hakikaten öğrenmen için yalnız onun tavırlarını değil, içinin derinliklerinde ne olduğunu da öğrenmen gerektiğini düşünmüyor musun? Onun kalbini öğrenmen gerekmeyecek mi? [s. 188]
  • Mr. Capaldi, Josie'nin içinde devam ettirilemeyecek kadar özel bir şey olmadığına inanıyordu. Anne’ye, arayıp durduğunu ama böyle bir şey bulamadığını söylemişti. Ama ben artık inanıyorum ki Mr. Capaldi bunu doğru yerde aramamış. Çok özel bir şey vardı ama bu Josie'nin içinde değildi. Onu sevenlerin içindeydi. İşte bu yüzden şimdi Mr. Capaldi'nin hatalı olduğunu, benim de başarılı olamayacağımı düşünüyorum. Bu yüzden, verdiğim karardan memnunum. [s. 261]

Comments