Fantastic Beasts and Where to Find Them..
Ve evet sonunda izleyebildim! Zira ilk çıktığından, sonrasında geçtiğimiz Oscar’larda hem Costume Design dalında (kazandı ;) ), hem de Production Design’da (La La Land kazandı) aday olduğundan beri deli gibi izlemek istiyordum. Ancak kendime söz vermiştim, kitabı okumadan izlemeyeceğim diye ve kitap biter bitmez hemen o gece play tuşuna bastım gitti ;) Ve bir kez daha çok doğru bir karar verdiğimi gördüm. Çünkü kendi kafamdakinden, karakterler bazında farklı bir dünya kurmuştum. O açıdan da her ne kadar adaylıklarını ve ödülünü (2.yi bile alabilirdi ancak La La Land de o kategoride harbiden çok iyiydi, hak etmedi diyemem) sonuna kadar hak etmiş güzellikte bir prodüksiyon yapılmış, sinemasal dünya yaratılmış. Hiç yapay durmamış, hiçbir Harry filminde de olmadığı gibi. Fiziksel tasarım açısından muhteşemdi.
Benim açımdan ise nedense kafamdaki Newt, her ne kadar oynayan karakteri (eli mahkum) öncesinde bildiğim, gördüğüm halde, farklıydı. Ya da en basitinden şöyle ifade edecek olursam, filmdeki gibi hafif saftirik, fazlasıyla utangaç değildi, kendi hayalimde çizdiğim. Adam müthiş oynamış ona diyeceğim yok ancak, o saçı, paso yana bakması eğreti kaçtı benim açımdan o kadar. Onun sebebi de benim kafamda onu öyle çizmemem oldu.
Aynı şekilde Jacob da (bu arada kitap yazımda da sanırım bahsetmeyi unutmuşum; Jacob karakterine bittim. Çok sevdim. Dehşet komik buldum. Beni çok eğlendirdi. Tam nev-i şahsına münhasır bir karakter olmuş) kafam da, neden bilmiyorum daha daha tamamen farklıydı. Bi kere kilolu değildi. Belki kitapta öyle bi cümle geçmiştir ama ben önemsemeyip zihnimde o karaktere işlememiştim. Bıyıklı da değildi. Daha standart, normal bir beyaz Amerikalı tip vardı kafamda. O açıdan film şaşırttı. Ayrıca 2nd Salem Boy’u da kesinlikle öyle çizmemiştim. Onu da yine daha normal, öyle korkutucu olmayan, hafif sarışın, çok tatlı olmayan ama çok tatsız da olmayan tabiri caizse ‘regular’ bir American boy olarak resmetmiştim. Filmdeki çocuk fazla korkutucu, kötü bir (kendi klasik tabiriyle, ‘evil’ bi tip) çocuk gibi canlandırılması beni çok rahatsız etti.
Bir de son olarak Grindewald amcamızı da kesinlikle Colin Farell amca oynamamalıydı. Hiç olmamış bence. Menajeri iyi iş çıkarıp ona rol verdirtmiş ama hiç uymamış. Garip olmuş. Filmin bütünündeki gerçeksiliği bozmuş gibi geldi bana. Çünkü hep onun çok ünlü bir Hollywood aktörü olduğunu aklıma getirdi. Hoş belki de o etki sırf bende olmuştur. Ancak çok enteresan bir şekilde Johny Depp’e evrimi beni öyle rahatsız etmedi ama! Oysa ki ünlüyse o da öyle. Bu noktada demek ki o rolüne oturmamış dedirtti. Ee tabii aslında maske bir karakteri oynadığı için belki bilerek hafif teflonumsuluk olsun tam yapışmasın üzerine tip-karakter diye öyle bir tercih de bulunulmuştur. E orasını da bilemem. Her şeyi de ben mi bilicem canım ;)
Neyse öyle veya böyle tee başından belli bir şekilde bu hikayenin başının sonunun altının üstünün her yönden çekileceğini biliyoruz (her türlü sömürecek Hollywood efendi!) ama bizim de, önce kitabı okumak kaydıyla hayır demeye niyetimiz yok ;) Ancak tam bu noktada eklemem gereken bir şey var; o da harbiden kitap daha heyecanlaydı. Ben birçok yerinde nefesimi tutarak hızlı hızlı okumuştum. En baba örnek an ise Central Park’taki dövüştü. Kitapta Rowling yenge nasıl bir kalem oynattıysa, kelimelerle beni öyle heyecanlandırmış ve meraklandırmıştı ki. Ancak filmde, o kadar özel efekte ve her türlü imkana rağmen o hissi bana veremediler! Hatta çok sıkıcı ve kötü bir sahneydi. Kısacası resmen kitap filmi yine dövmüş bence ;) O yüzden kesinlikle önce kitabı okuyun. Zaten senaryo formatında olduğu için her an-söz birebir aynı. En azından önce bir çizin metinsel olarak zihninizde, sonra kanlı canlı izleyin perdede-ekranda derim ;)
Meraklısına 1: SPOILER’LI CİNSTEN ;) Kitapta öpüş anı yoktu değil mi? Ah Hollywood ah, sen ve klişelerin yok mu! :)
Meraklısına 2: Bu arada Jacob’la Queenie çok iyi bir çift olmuş bence. Onlarla da bayağı bi öykü ilerler gibime geldi. Hatta sırf onların etrafında şekillenen hikayeler de olmalı. Çok keyifli olur kanısındayım ;)
Meraklısına 3: Filmin kaynağı olan kitap yorumum için buraya; o kitabın kaynağını oluşturan mini-ansiklopedik kitaba dair yorumum için de buraya tık tık ;)
Benim açımdan ise nedense kafamdaki Newt, her ne kadar oynayan karakteri (eli mahkum) öncesinde bildiğim, gördüğüm halde, farklıydı. Ya da en basitinden şöyle ifade edecek olursam, filmdeki gibi hafif saftirik, fazlasıyla utangaç değildi, kendi hayalimde çizdiğim. Adam müthiş oynamış ona diyeceğim yok ancak, o saçı, paso yana bakması eğreti kaçtı benim açımdan o kadar. Onun sebebi de benim kafamda onu öyle çizmemem oldu.
Aynı şekilde Jacob da (bu arada kitap yazımda da sanırım bahsetmeyi unutmuşum; Jacob karakterine bittim. Çok sevdim. Dehşet komik buldum. Beni çok eğlendirdi. Tam nev-i şahsına münhasır bir karakter olmuş) kafam da, neden bilmiyorum daha daha tamamen farklıydı. Bi kere kilolu değildi. Belki kitapta öyle bi cümle geçmiştir ama ben önemsemeyip zihnimde o karaktere işlememiştim. Bıyıklı da değildi. Daha standart, normal bir beyaz Amerikalı tip vardı kafamda. O açıdan film şaşırttı. Ayrıca 2nd Salem Boy’u da kesinlikle öyle çizmemiştim. Onu da yine daha normal, öyle korkutucu olmayan, hafif sarışın, çok tatlı olmayan ama çok tatsız da olmayan tabiri caizse ‘regular’ bir American boy olarak resmetmiştim. Filmdeki çocuk fazla korkutucu, kötü bir (kendi klasik tabiriyle, ‘evil’ bi tip) çocuk gibi canlandırılması beni çok rahatsız etti.
Bir de son olarak Grindewald amcamızı da kesinlikle Colin Farell amca oynamamalıydı. Hiç olmamış bence. Menajeri iyi iş çıkarıp ona rol verdirtmiş ama hiç uymamış. Garip olmuş. Filmin bütünündeki gerçeksiliği bozmuş gibi geldi bana. Çünkü hep onun çok ünlü bir Hollywood aktörü olduğunu aklıma getirdi. Hoş belki de o etki sırf bende olmuştur. Ancak çok enteresan bir şekilde Johny Depp’e evrimi beni öyle rahatsız etmedi ama! Oysa ki ünlüyse o da öyle. Bu noktada demek ki o rolüne oturmamış dedirtti. Ee tabii aslında maske bir karakteri oynadığı için belki bilerek hafif teflonumsuluk olsun tam yapışmasın üzerine tip-karakter diye öyle bir tercih de bulunulmuştur. E orasını da bilemem. Her şeyi de ben mi bilicem canım ;)
Neyse öyle veya böyle tee başından belli bir şekilde bu hikayenin başının sonunun altının üstünün her yönden çekileceğini biliyoruz (her türlü sömürecek Hollywood efendi!) ama bizim de, önce kitabı okumak kaydıyla hayır demeye niyetimiz yok ;) Ancak tam bu noktada eklemem gereken bir şey var; o da harbiden kitap daha heyecanlaydı. Ben birçok yerinde nefesimi tutarak hızlı hızlı okumuştum. En baba örnek an ise Central Park’taki dövüştü. Kitapta Rowling yenge nasıl bir kalem oynattıysa, kelimelerle beni öyle heyecanlandırmış ve meraklandırmıştı ki. Ancak filmde, o kadar özel efekte ve her türlü imkana rağmen o hissi bana veremediler! Hatta çok sıkıcı ve kötü bir sahneydi. Kısacası resmen kitap filmi yine dövmüş bence ;) O yüzden kesinlikle önce kitabı okuyun. Zaten senaryo formatında olduğu için her an-söz birebir aynı. En azından önce bir çizin metinsel olarak zihninizde, sonra kanlı canlı izleyin perdede-ekranda derim ;)
Meraklısına 1: SPOILER’LI CİNSTEN ;) Kitapta öpüş anı yoktu değil mi? Ah Hollywood ah, sen ve klişelerin yok mu! :)
Meraklısına 2: Bu arada Jacob’la Queenie çok iyi bir çift olmuş bence. Onlarla da bayağı bi öykü ilerler gibime geldi. Hatta sırf onların etrafında şekillenen hikayeler de olmalı. Çok keyifli olur kanısındayım ;)
Meraklısına 3: Filmin kaynağı olan kitap yorumum için buraya; o kitabın kaynağını oluşturan mini-ansiklopedik kitaba dair yorumum için de buraya tık tık ;)
Comments
Post a Comment