Trolls...

Meğer ben bir troll imişim! Ve evet, benim bi troll’üm vardı!
Şimdi şu iki cümleyi açayım efenim :) Bildiniz, tam tahmin ettiğiniz gibi ben Trolls’e ba-yıl-dım. O kadar tatlı, o kadar sempatik bir animasyon ki tam benlik. İlk dakikasından itibaren paso yeğenlerimi, özellikle de Rüzgar’ı düşündüm. Zira eğer ki bu film, onun yanında olduğum dönemde gösterimde olsaydı, kesin o kucaklaşma saati atraksiyonunu adapte edip onu öpmek için kendime bahane yapardım :) Zira arkadaşı öpmek çok zorlu :)
Neyse ben filme döneyim :) Aynı orada geçen bir cümlede de yer aldığı gibi gökkuşağı, cupcake, simler, kucaklaşma ve (şaka gibi ama) scrapbooking çerçevesinde günlerini pozitif düşünerek geçirmek, evrene güzel şeyler atmak için çabalayan bir ırk Troll’ler. Daha ötesi var mı? Resmen tek değilmişim, hatta meğer o kadar büyük bir kitlenin bilmeden üyesiymişim ki meğer, o kitleye özel bir animasyon yapılmış :)
Çünkü ben gökkuşağını çok severim, hatta Rüzgar’ın mini bir video’su vardır, bana uzaktan doğum günü sürprizi için cupcake! yaparken, üzerini rengarenk yaptığını, ‘çünkü teyze rainbow seviyo!’ diye söylediği :) Ee doğal olarak cupcake sever olduğumuz da bir gerçek :) Ve tabii ki sim olayına geberirim :) Beni sürekli simli kalem arayışında bulabilir, resimlere, postcrossing kartlarına sürekli sim yapıştırdığıma şahit olabilir, IG karelerimde de paso yer aldıklarını görebilirsiniz. Hatta yine yeğenlerim, ‘teyze sen seviyosun diye bol glitter koydum’ diyip resimlerindeki fazla simin açıklamasını yaparlar :)
Scrapbook olayı ise Amerikan gelenekleri arasında açık ara ennn sevdiğim, yapmaktan deli keyif aldığım ve resmen kendimi geliştirmeye çalıştığım bir uğraş. Hatta bi scrapbook yapma adına seyahate çıkmayı bile isterim hep :) Seyahatteyken de hep yapacağım scrapbook albümü için paso materyal toplar, resimleri de ona göre karelerim :) Süsleme malzemelerine de servet yatırmışlığım vardır :)
Kucaklaşma takıntımı ise sadece yeğenlerime sormanız yeterli :) Zira onlara şöyle kucağımda sımsıkı sarılmak ve vakum yapmak ennnn büyük hobim :) Ancak onların, özellikle de Rüzgar’ın, bu tutumumdan çok rahatsız olduğu da bir gerçek.
Kısacası tüm troll niteliklerini bünyemde taşıyan biri olarak filmi çok keyifli, eğlenceli, tam bir iyi hisset filmi olarak buldum. Aradaki spiritüel atıflara geberdim gülmekten. Ee tabii Cem Yılmaz’ı anarak :) mutluluğun içimizde olması konseptini, çocuksu bir konsepte sunmaları çok güzeldi. Şarkıların seçimleri de bir o kadar cuk oturmuştu. Zaten şarkısı ile de Oscar adayı idi, ancak La La Land’in ‘City Lights’ının karşısında kaybetmesi normalse de bu onun güzelliğini azaltmıyor, orası bi gerçek.
Sonuç olarak, bir 80’li olarak, o ilk çıktığı zamanda troll furyasını yaşamış biri olarak (benim ki de minik sarı saçlı-tüylü anahtarlık şeklindeydi :) ) yıllar (evet çooook yıllar sonra :) ) onlarla, bir o kadar keyifli bir animasyon filmle karşılaşmak çok mu çok keyifliydi.
Meraklısına: Olur da o kucaklaşma-kol saatinden ve de 'glitter' troll'den görürseniz çocukluğum namına haber edin a dostlar ;)

Comments