Erişilebilir olmak ya da olmamak..bütün mesele..

Bu sahne iki binlere ait olmayan bir dizinin veya filmin karesi olsaydı, yapım; olsa olsa oldukça öngörülü fütüristik bir kurguya sahip olurdu. ama dizimiz tam da eş zamanlı olarak, internetin doğum yeri ABD sınırları içerisinde, hem de internetin bir anlamda ana ocağı Silikon Vadisi'nin eyaletinde geçiyor iken; böyle bir sahne de abzürd kalmanın çok çok ötesinde kalıyor. izleyen her bir canlı, çeviri dili ne olursa olsun telaffuzu ve yazılışı aynı kalan bu ifadeleri garipsemiyor, gayet kanımsamış olduğu bu kelimeleri cümlenin diğer öğeleri kadar doğal karşılıyor. ama nedense, ben de bu kitlenin biricik üyesi olmama rağmen çok enteresan bir edim olarak karşıladım görselde yer alan konuşmayı. sanal günceme taşıyacak kadar da kayda değer buldum. 
haberleşmenin, paylaşımın, iletişimin.. sadece konuşmak, görüşmek, birinden biri hakkında haber almak, yolda karşılaşmak, kelimenin tam anlamıyla [geleneksel şekliyle] mektup yazmak fiillerinin; hadi bilemediniz telefon etmenin, hadi yine bilemediniz biraz daha ileri gidelim, mesaj atmanın ötesinde bir şekilde yelpazesini geliştirdiği, (yaşı tutanlar anımsayacaktır) Şeker Pembe'nin denizleri temizlemek için yayarak genişlettiği o sanal çemberin çeperi gibi büyüdüğü bir ortam söz konusu..ne zaman bu kadar büyüdük, genişledik..ama acaba gerçekten o kadar bağlandık mı -connected- birbirimizee! orası kocaman bir soru işareti bence.. birine ulaşmak istedikten sonra tabiri caizse fizanda da olsa bulunur bence. ama istemedikçe yeterince; ne facebook, ne twitter, ne msn, ne gtalk, ne gplus, ne linkedin, ne ichat, ne skype ne de 'bilmem ne' hiçbir işe yaramaz. isterseniz tüm sosyal ağlarda olun, ağınızı istediğiniz kadar geniş tutun ama gerçekten istemedikten sonra o size erişemez...:(

Comments

Post a Comment