Evet U2 360°'daydım.. / Yes I was there U2 360°..

Şaka gibi ama harbiden U2’nun 360° başlıklı turnelerinin İstanbul ayağına gidebildik. Hiç aklımda yokken beliren bir davetiye sayesinde (emeği geçen herkese sonsuz minnet ve teşekkür) bir anda kendimi konser için gün sayarken buldum.
It still feels like a joke but I was at U2 360° concert which held in Istanbul on September 6th, 2010. It was not on my mind to attempt but thanks to an invitation, suddenly I found myself counting the days for the concert.
Her ne kadar konsere geleceklerini ilk öğrendiğimde daha önce gelmeme nedenleri nedeniyle kendilerine kızsam da, geldikten sonra da attıkları adımlarla kendilerini tasvip etmemiş olsam da hakkını yememem lazım, çünkü sahne, sahnede onlar ve şov gerçekten çok ama çok muhteşemdi.
At the moment I had heard they were coming I should admit that I critics the reasons why they hadn’t come here before and after that at the moment when they came and had some steps politically here. But also I should admit that against all that odds the show, the concert, they were amazing………..
Ancak ben 6 Eylül 2010 Pazartesi akşamına en baştan başlayıp, aklımda kalanlarla her şeyi anlatmak istiyorum. İşte “U2 İstanbul’da” gecesinden izlenimlerim:
So I want say every from the very moment of the evening of September, 6th.. here is my reviews of U2 Istanbul night:
1. Benim için hem bir futbol stadyumunda olmak, hem stadyumda bir konser izlemek, hem U2 birer ilkti. Öncelikle stadyum atmosferi müthişti. Belki yerimiz çok iyi olduğu içindir bilmiyorum ama stat bana bir stadyum maçı seyretme isteği hissettirdi. İnşallah caaanım İnönü’de bir BJK maçını Serdar ve Nouma ile;)
1. Above all, for me, I had 3 different for the first time situations: Being in a football stadium, being in a stadium concert, being in U2 concert.. The whole atmosphere, again, against all odds, made me want to go and watch a football match in a stadium. Hopefully in Inonu stadium with a BJK match (favorite football team of mine).
2. Atatürk Olimpiyat Stadyumu’ndan söz etmeye ise nereden başlasam bilemiyorum. Daha ulaşmadan (ve çok sonraları Dakka başı yokluğu hissedilen) tabela eksikliği mekâna ulaşımı dehşet zorlaştırdı. Bir kere bizim bilette doğu tribünü yazınca yoldaki yönlendirmede doğal olarak (her ne kadar üstünde az boya izi olsa da, “yok canım değişmiş olsa üstünü iyice kaparlardı” fikriyle doğuya döndük ve tam döndük. Gittikçe stadı görmek ve bir türlü ulaşamamak, Çingene mahallelerine girmek, çıkmaz sokaklara dalmak, hiç kimsenin “bu yol stada çıkar mı” sorusunu yanıtlayamaması, yarım saat dön dolaş batı yönünden gidip stada ulaşmamız Türk trajedisinin ilk perdesiydi.
3. İkinci perde, 2 kez alana yaklaşırken “engelliyim daha yakında inebilir miyiz” sorusunu sormama neden olacak aptal uzaklıkta yollardan milleti teeee stada yürütmek zorunda bırakmalarıydı.
4. Unutmadan söylemem gerek, stat kelimenin tam anlamıyla “Allah’ın bile unuttuğu bir dağ başındaydı”. Etraf uçsuz bucaksız bir sokak lambası bile yok. Stadın tabelası bile yok. Uzaktan daha, kullanılmadan pas tutmuş demirleri görünüyordu. Utanmadan bi de sitelerine Avrupa’nın bilmem kaçıncı olimpik stadı yazmasını bilmişler ama. Tam dayaklık. Sonrada öğrendim ki, stat merdivenlerinde yer yer brandayla kapalı yerler görmüştüm meğer onlar paslanmış yürüyen merdivenlermiş!!!!! Bir de asansör sorunsalımız var... Yine sitede bilmem kaç tane asansör var diyo ama kimse yerini geçtim varlığını bile bilmiyor. Gitmeden 2’şer kez aradım hem Biletix’i hem stadı kimse nerede olduklarını, öncesinde olup olmadığını, varsa da çalışıp çalışmadığını bilmiyordu! Şu dakka itibariyle hala cevabı meçhul. En azından benim için..
2. I don’t want to tell about the Ataturk Olympic Stadium in English cause I still feel embarrassed about the condition of it especially to the guests from abroad.. sooooo sorryyyyyyy ……..
5. Neyse sağ salim yerlerimize oturduk. Yerimiz süperdi. Daha iyisi Red Zone’du ama onu ne benim sponsorlar ne ayaklar kaldırırdı o kadar saat.. Açıkça söylüyorum ben dolmayacak diye düşünmüştüm stat. Bi de dolmayacak dolmadı diye U2 çıkmayacak bile diye aklımdan geçirmiştir. Ama şaka gibi bir şekilde doldu! Hem mekanın uzaklığı, hem biletlerin gerçekten çok pahalı olması, hem ramazan, hem hafta içi olması, hem pazartesiye denk gelmesi, hem havanın yağış olasılığı barındırması, hem serin olması, hem stadın ekstra rüzgarlı olması sebeplerinden ötürü dolmaz dedim ama U2 yarım saat gecikmeyle sahnede arz-ı endam ettiğinde tüm stat ayağa fırladığında ever dolmuştu alan..
3. I should admit that because of some reasons (weather, stadium, weekday timing, ticket prices) I had thought that the stadium wouldn’t be full but I was thankfully wrong.
6. Havadan bahsetmişken. Tam Snow Patrol çıkmak üzereyken birden çiselemeye başlamaz mı yağmur! Yukarıları daha dolmadığı için biz dâhil bütün alt grup üst taraflara kaçıştık. 10 dk. Sonra kapüşonu olmayan çöp torbasından bozma yağmurluklar 10 Tl.ye satılmaya başlamıştı. Neyse ki sonra dindi ve her şeye göze alıp (benim için özellikle 23 basamak tekrardan aşağıya inmeyi) tekrardan gerimize indik. Buradan yardımlarını esirgemeyen güvenlik personeline ve gönüllü organizasyon yardımcılarına selam olsun....
7. Snow Patrol süüppperrrdi...... Ben şahsen Liesbeth sayesinde öğrendiğim (şu Grey’s Anatomy müziği de olan) “Cars”ı biliyordum sadece ama gördüm ki benim sevdiğim rock türündenmiş diğer parçaları da. O sevindirdi. Hele “Cars”ı bağıra bağıra söylemek müthişti....
4. Snow Patrol was really good. Again I should admit that I only know their “Cars” named song thanks to Liesbeth but after their act, I realized that rest of their songs are really fit to my rock taste.
8. Şu ünlü örümcek denen sahne, taa ki U2 çıkana kadar kelamını tam anlatamamış meğer çünkü resmen Bono’nun göründüğü andan koybolduğu saliseye değin “wow” dedirttirdi. Bir daha ne zaman nasıl kimin bu kadar güzel, çarpıcı ve etkili sahne şovunu izlerim bilmiyorum. Olağanüstüydü. Çarptı bizi resmen. Hele “one” çalınırken bir anda tüm stadın akvaryum gibi ışıklanması olağan ötesiydi....
Ses deseniz sanki her tribünün tepesinden kocaman surroundlar geliyor. Tek bir platformun bu kadar güçlü olması şaşırtıcıydı... Işıklar, metinler, kamera hareketleri, çekimler, arı peteği yapısındaki ekrandan stadın her yerinden sahnenin her yerinde ne olup bittiğinin aynı şekilde izlenebilmesini sağlayan teknoloji resmen şapka çıkartmalıktı.
5. The spider shaped platform was wonderful. Especially when the “one” played, it made the whole stadium like an aquarium. The lights, texts, camera…. were amazing….
9. Bono’nun bu kadar yaşına rağmen bu kadar hareketli olması, hop hop zıplaması takdire şayandı.
6. Against his age, Bono was so active. Jumping from here to there.. he was everywhere..
10. Ayrıca meğer ben onun bu kadar iyi, güçlü ve gür sesi olduğunu meğer hiç bilmiyormuşum. Gerçekten hayran bıraktırdı. (Bu seneki birçok etkinlikte başıma geldiği gibi) nötrdüm pozitife döndüm hayranı oldum..
7. I realized that I didn’t know how strong and powerful was Bono’s voice. I was neither positive nor negative to hem before but now totally positive..
11. Gecenin benim için ilk sürprizi Bono’nun İzmir diye bağırmasıydı! Kulaklarıma inanamadım. Yanlış duydum benzettim zannettim. Ama Goncacım da onaylayınca bir çığlık da ben attım:) İzmir’le birlikte Ankara ve Antalya’yı da adlarını söyleyerek selamladı.....
12. Bir de bir şarkının ortasında tam bir Türk gibi “Şimdi siz!” deyince Türkçe gerçekten ağzımız açık kaldı. 2 gün Türkçesi için müthişti.
8. His Turkish was, even 2 days old, was really good. Bravo……Especially when he said in Turkish “now its your turn”. It really sound like a native.
13. Selamdan sonra ilk konuşmasında şehri överken “Dün Egemen Bağış’la köprüde yürüdük” deme gafletinde bulunması ise tüm stadın yuhalanma aksiyle cevap buldu!. (Sonradan öğrendim ki Egemen Bağış da o sırada oradaymış!) Bunun üzerinde geri adım atıp “Tamam tamam anladım, bir daha hiç siyasetçilerden bahsetmeyeceğim, ama köprüden bahsedebilirim değil mi?” diyerek konuşmasını sürdürdü.
14. Bir ara Bono da, yıllar yıllar önce Enrique Iglesias (oğlu) (karşılaştırma ve sanatçı seçimim için yorum yok:) ) konserinde bir kızı seyircilerinden çekip dudaklarına yapışması gibi olmasa da, tatlı bir kızı çekip dans etti. Kız mest tabii:) Artık uçarak staddan havalanmıştır...
9. A thousand year ago I had attended a concert of son Iglesias. (no comment to comparing). He had chosen a girl from the crowd and had kissed her passionately. This was not like that but Bono also chose a girl and danced with her. Probably girl left the stadium with wings!..
15. Veeeeeee gelelim gecenin bombasına.. Bir anda “aa Zülfü mü dedi o, kim ki o” diye dememize kalmadan anaaaa bir baktık ki bildiğin Zülfü Livaneli sahnede Bono ile kol kola! Şaka gibi. Stat koptu resmen. Kimse inanamadı. Stadın çıldırmasının şokunu atlatamadan Bono, Livaneli “Yiğidim Aslanım”ı 50 bin kişi ile söyleyince mikrofon neyin bıraktı kenara, ağız bi karış açık, eli göğsünde stadı dinledi...
Dönüş yoluna dair daha söylenecek çok şey var ama ben yazıyı tatlılıkla ve gerçekten iyi ki gitmişiz dedirtecek kadar güzel geçtiği yorumumla bitirmek istiyorum. Zira onlarda olmayan sebeplerden yaşananların yaşattıkları muhteşemliği gölgelememesi gerektiği kanısındayım. Son analizde gerçekten görülesi, hatırlanılası, anlatılası bir geceydi........ Emeği geçen herkese sonsuz teşekkür.......
Finally, thanks to all who were in help making this possible to me, I am saying that I am so glad to be there. Again, against all odds, it was such a wonderful night to be experienced, memorized, remembered..

Comments