Bağlar / Domenico Starnone..
• Be Water kafe çatısı altında Funda Hanım moderatörlüğünde gerçekleştiren bibliyoterapi atölyesinin Mart 2024 kitabı idi.
• Ve benim için tek kelimeyle wowww oldu. 2014 yılında orijinal dili İtalyanca’da yayınlanmasından 10 yıl sonra 2022’de dilimize çevrilen kitap, öylesine çağcıl ve öylesine etkileyici ki hayran kaldım.
• 140 sayfada üç jenerasyonunun (ki bu üç jenerasyon, benimle aşağı yukarı yaşdaş olangillerin, tam da ebeveynlerimiz ile birlikte içinde bulunduğu dönemi kapsıyor) aile içi travmalarını ve de çaprazlama etkisini bir bir ve sadelik ile öyle başarılı aktarıyor ki etkilenmemek, duygulanmamak elde değil.
• Öyle ki, benzer ailevi ve hüzünlü romanlar genelde bizden önceki dönemlere ait olduğu için onları okurken hissettiğimiz duygu ve etkilenme, bu romanı okurken hissettiklerimizden oldukça başka.
• Dolayısıyla benzer çekirdek aile sorunlarını çağcıl bir romanda okumak başka bir hüzne ve zihinsel çıkarımlara vesile olduğu için bu kitap bence farklılaşıyor.
• Sürprizi kaçırmamak adına üç bölümde ne anlatıldığını ifade etmiyorum ancak her bir bölümü ile yapbozun tüm parçalarını bütünsel görebilmenin sağlanmış olmasının da romanın etkileyeceğini pekiştirdiği kanaatindeyim.
• Oldukça fazla dile çevrilse de (ki İngilizcesini de birkaç ay önce online bibliyoterapide okuyup aşık olduğum 'Whereabouts'un (Olduğum Yer) yazarı Jhumpa Lahiri yapmış) en güzel kapağın şaşırtıcı şekilde Türkçe versiyonunda olduğunu görmek de ayrıca çok mutlu etti. Zira romanın sahip olduğu o sembolik anlamı, inanılmaz yaratıcı ve bir o kadar sembolik bir şekilde bize aktarması açısından hayran kaldığım.
• Özetle dediğim kitlenin içinde yer alıyorsanız ve hele ki kişisel gelişim kapsamında psikoloji literatürüne de ilgi duyan gillerdenseniz özellikle okumanızı isterim.
Meraklısına: Yazımın en altında yabancı iki makaleden, ilgili kitabın sembolik anlamlarına dair bazı alıntılar da ekledim. İlgilenenlere öpücüklerle :*
Funda Hanım’ın toplantısından notlar:
- Kitapta yazarın aldatmanın kısa ve uzun etkilerini vermesi, tüm bunları öğrenmesi oldukça iyi bir şekilde aktarılıyor.
- Ev kavramının metaforlaştığını görüyoruz kitap derki Bu da bu konuda kahramanın bir derdi olduğunu işaret ediyor. Ayakkabılarını çocuğun farklı bağlaması babadan geçmiş bir durum. Aynı şekilde babanın bağlaması gibi karakteri de çocuğa geçmiş. Dolayısıyla aralarında bir yine bir metaforlaşma söz konusu.
- Kitap edebi açıdan oldukça zeki kurgulanmış. Zira üç farklı bakış açısı, birbirini etkiler ama birbirine değmeyen şekilde aktarılıyor.
- Baba çocuk olarak o kadar görülmüyor kim bu onu bir çocukla travması olarak etkiliyor.
- Çocukların sahip olduğu bağlanma ihtiyacı, üzerinden çok güçlü bir şekilde sorgulatılıyor.
- Gitmeyi ya da kalmayı seçme, bir yetişkinlik kriterdir. Çocukların da evden ayrılamaması onların da ebeveynleri gibi bir yetişkin olamadığının göstergesi olarak dikkat çekiyor.
- Kitapta hiçbir eylem yok. Dolayısıyla eylemsizlik kitabın ana karakterlerinden biri.
- Ancak tutarlı ebeveynler varsa bizlerde öyle olabiliyoruz.
- Dış dünyayla bağımız, baba ile olan bağımızla ilgilidir. Eğer ki baba, tekinsiz ve öngörülemez bir oluşa sahip ise o zaman bizlerin de kırılgan olmamıza sebep oluyor bu durum.
- Bu bağlamda baba tutarsızsa, öz benlik algımız bozuluyor, öngörülebilir şeyler yapamıyoruz. Ve suçu her zaman kendimizde arıyoruz.
- Birey olunmadığı zaman kendimizi ebeveynden ayrı görmüyoruz.
- Zaten kişi birey olduğu zaman; kendisine haksızlık yapılmasından etkilenmiyor, intikam almak istemiyor.
- Söz konusu negatif durumlar gerçekleştiğinde, çocuklar kendisini kendi zevklerine ve amaçlarına kapatıyorlar. Nitekim kitaptaki çocuklardaki durum da öyle.
- Ebeveynin ihtiyaçlarına uyarlanınca, sahte ebeveynlikler yaratılıyor.
- Kendi özümüzü tanımlayamazsak -> birey olamayız, birey olamazsak da -> mutlu da olamayız.
- Lidya karakteri baba figürü için ebeveyn işlevi gösteriyor; ona hiç kızmıyor yani tam bir kabı var onda babaya karşı.
- Zaten böyle bir kabul söz konusu olduğu için baba karakterimiz onunla ilişki yaşıyor. Zaten böyle bir sebepten kaynaklandığı için ilişkileri, gerçek bir ilişki olmuyor.
- Ancak benzer bir sarmaldan kurtulup kendi hayatımızı kurunca birey olmayı başara biliyoruz.
- Yaz tutma kapasitesi ölçüsünde büyüyüp gelişebiliyoruz. Dolayısıyla karakterler belki de konuşabilseydi olaylar bu noktaya gelmezdi.
- Kendin olmaktan o kadar vazgeçiyorsun ki yaşayacak bir ben olmuyorum ortada.
- Bu durumlar aidiyet duygusunun da zarar görmesine sebep oluyor.
- Zihnimize giren onca güzel cümleye ne oluyor? Bizi nasıl harekete geçiriyorlar; anlamdan yoksun, tanınmaz, rahatsızlık verici ya da gülünç hale nasıl bürünüyorlar?
- Altmışlı yıllardan itibaren ne kadar çok çalışıp didindiğimi -tabiri caizse- kendimi gerçekleştirmek için ne kadar zahmet çektiğimi hatırladım. Kendini gerçekleştirmek bu muydu? On yıllar boyunca elde yazılmış, basılmış somut bir kâğıt yığını, altı çizilmiş sözcükler, notlar, sayfalar, gazeteler, disketler, USB bellekler, sabit diskler, buluta yüklenmiş megabaytlar mıydım?
- Yanmaz itfaiyeci tulumu gibi beni sarmalayan bir sarhoşluk haline kapılmıştım.
- Mektuplar öyle yoğun bir acının izlerini taşıyordu ki o acı serbest kalsa odayı kat edebilir, oturma odasına taşabilir, kapalı kapılardan geçebilir, sarsıp uykusundan uyandıracağı Vanda'yı haykırmaya ya da avazı çıktığı kadar şarkı söylemeye sevk ederek ele geçirebilirdi.
* Stiliana Milkova; “Reviews on Ties by Domenico Starnone”; https://www.asymptotejournal.com/criticism/domenico-starnone-ties/; 5 Nisan 2024.
- Bağlar, evlilik kurumunu ve onun bireyin algısı ve kendini gerçekleştirmesi ile olan ilişkisini konu edinen bir romandır; bunlar, kadın eşin evlilik hayatının titiz belgelenmesi, kocanın profesyonel ve cinsel tatmin peşindeki bencil arayışı ya da çocukların ailenin çözülmesini ve sonrasında yeniden yapılanmasını gözlemlemesiyle gerçekleşir.
- Starnone, sıkıca kurgulanmış ve sıkıca örülmüş ince bir hacimde geniş bir yelpazede konuları ele alırken, aynı zamanda kesin cevaplar veya çözümler olmadan açık uçlu bir şekilde yazmıştır. Yani, Bağlar, küçük bir kutuya birçok yükü sıkıştırırken aynı zamanda kutuyu Pandora'nın kutusu gibi aralık bırakarak bırakır.
- Starnone'un tekniği, kitabın İtalyanca adı "Lacci"nin derin, ilkel ilişkilerini araştırmakta yatar. İtalyanca'da "lacci" kelimesi kelimenin tam anlamıyla "bağcıklar" anlamına gelir, ancak Lahiri'nin dilbilgisel olarak parlak bir hamleyle (İngilizce’ye) çevirdiği gibi, aynı zamanda "bağlar" veya "bağlantıları"ı da çağrıştırır.
- Ki romanın en unutulmaz ve dokunaklı sahnelerinden biri, bağcıkların gerçekten bağlanmasıyla ilgilidir. Ancak toplumsal, duygusal, ekonomik ve psikolojik olarak bağlanma görüntüsü, romana birden fazla düzeyde yayılmıştır.
- Ör: Oğul Aldo'nun kırdığı sadece evlilik bağları değildir, aynı zamanda aileyi baskıcı ve bastırıcı bir kurum olarak reddeder, 1970'te David Cooper'ın Ailenin Ölümü adlı çalışmasının İtalyanca'ya çevrilmiş 1972 tarihli söylemini kopyalar ve Aldo'nun aldatmaya izinli olduğunu düşünmesine arka plan oluşturur. Sonunda ailesine döndüğünde, Vanda ona masoşizmin noktasına kadar uysal ve itaatkar davrandığı ince psikolojik bir savaş uygular. Ve aslında, hem kocanın hem de karının sadizmi ve masoşizmi arasındaki etkileşim, bu romanı o kadar çekici kılan, bağlar/bağlar imgesini canlandıran şeydir.
- Eserdeki üçüncü bölüm, çocukların bakış açısı, birçok açıdan en şaşırtıcı olanıdır, çünkü tüm bağların çözülmesini ve tüm kurulmuş bağların kırılmasını anlatır.
- Starnone, sanki Euripides'in Medea'sını tekrar ziyaret eder ve Jason'ın vahşi sadakatsizliği ve Medea'nın öfkesiyle suçlanan iki çocuğa ses verir. Euripides'in oyununda, Jason Medea'yı ve iki çocuğunu terk eder ve daha refah ve lehli bir birliğe girmek için Korint prensesiyle evlenir. Kendi evini terk eden ve Korint'te yabancı olan Medea, kocasının yeni karısını öldürür ve ardından kendi çocuklarını daha acı çekmemeleri için öldürür.
- Eğer Bağlar, Starnone'un Medea hikayesini yeniden anlatmasıysa, o zaman üçüncü kısımda, kendi ebeveynleri tarafından ölüme mahkum edilen çocukların hikayesiyle karşı karşıyayız demektir. Sandro ve Anna, babalarının ihanetinin, ardından annelerinin babalarına sadist cezasının, aslında onları öldürdüğünü, sevgi dolu ilişkiler kurma yeteneklerini zedelediğini, hayatları boyunca onları yaraladığını itiraf ederler. Romanın sonunda, gerçek kurbanlar ne Aldo ne de Vanda'dır, kendi kinci, intikamcı planlarını izleyenler, ailenin çöküşünün sessiz tanıkları olan çocuklardır.
[İngilizce orijinali]
- Ties, then, is a novel about marriage as an institution and its relationship to self-perception and self-fulfillment, whether through the wife’s meticulous documentation of marital life, through the husband’s selfish pursuit of professional and sexual gratification, or through the children’s witnessing of the dissolution and eventual reconstitution of the family.
- Starnone captures and dissects a vast array of concerns in a slim volume, neatly structured and tightly plotted, yet at the same time open-ended, without definitive answers or solutions. Ties, in other words, packs a lot of baggage into a small container while also leaving the container ajar, like Pandora’s box.
- Starnone’s technique lies in mining the profound, primal associations of the titular word, “Lacci.” In Italian “lacci” literally means “laces,” but as Lahiri translates in a linguistically brilliant move, it also suggests “ties” or “bonds.” One of the novel’s most memorable and touching scenes involves the literal tying of shoelaces. But the image of being tied socially, emotionally, economically, and psychologically pervades the novel on multiple levels. It is not only the marital bonds that Aldo breaks, he also rebels against the family as an oppressive and repressive institution, replicating the rhetoric of David Cooper’s 1970 study The Death of the Family, translated into Italian in 1972 and thus providing the background for Aldo’s perceived license to cheat. When he eventually returns to his family, Vanda subjects him to subtle psychological warfare in which he acts docile and submissive to the point of masochism. And indeed, it’s the interplay of both husband’s and wife’s sadism and masochism that makes this novel so compelling, that animates the image of laces/ties.
- The third book, the children’s perspective, is in many ways the Stiliana Milkova reviews Ties by Domenico Starnone - Asymptote http://www.asymptotejournal.com/criticism/domenico-starnone-ties/
- most shocking, as it narrates the undoing of all ties, the breaking of all established bonds. It is as if Starnone revisits Euripides’s Medea and grants voice to the two children, the innocent victims of Jason’s brutal infidelity and Medea’s wrath. In Euripides’s play,
- Jason abandons Medea and their two children to marry the princess of Corinth and thus enter a more prosperous and favorable union. Medea, who has herself fled her home to follow Jason and who is a foreigner in Corinth, kills her husband’s new wife and then her own children so that they do not suffer a more painful death.
- If Ties is Starnone’s retelling of the Medea story, then in the third part we face the narrative of the children condemned to death by their own parents. Sandro and Anna admit to each other that their father’s betrayal, followed by their mother’s sadistic punishment of their father, in effect killed them, damaging their ability to have loving relationships, scarring them for life. At the end of the novel, the real victims are neither Aldo nor Vanda, who pursue their own petty vengeful schemes, but their children, the silent witnesses of the family’s undoing.
Comments
Post a Comment